Aynı coğrafyada yaşayan bir grup insanı toplum yapan nedir?
İrfan Yavru, “Cem, Cemaat, Cemiyet” isimli yeni sergisinde bu sorunun peşine düşüyor.
Sanatçı, içinde yaşadığımız coğrafyada “cem, cemaat, cemiyet” olma hallerine yakından bakıyor.
Türkiye tarihinin önemli, travmatik olayları, acılarının fotoğraflarından devşirme resimler, hafıza tazeliyor.
Resimlerin hepsi farklı şekilde isimlendirilmiş, bu nedenle olayları hatırlamada hafızanızı zorlamak zorunda kalıyorsunuz ya da araştırmak.
"Travmalar ortak yaşanabilir"
İrfan Yavru şöyle diyor:
“Topluluklar halinde yaşayan bir coğrafyadayız. Toplum olamadık henüz. Hedefim de, asıl motivasyonum da bu aslında sergide, bunu anlatmak. Çeşitli cemaatler içinde yaşıyoruz. Sadece dini cemaatlerden söz etmiyorum. Cemaatlerin acıları var. Bu travmaları kendi içlerinde yaşıyorlar. Ben bu travmaların daha ortak yaşanabileceğini, yani cemaatlerin birbirleri arasında geçiş yapabileceğini, melezleşebileceğini düşünüyorum. Son seçimler de bunu gösterdi sanki. Yani geçiş olabiliyormuş toplumlar arasında.”
Birbirine zıt toplulukların, farklı fikirdeki insanların acılarının fotoğraflarından dönüştürülmüş resimler bunlar. 15 Temmuz Darbe Girişimi, 1915 Ermeni Soykırımı, Newroz kutlamaları sırasında Kemal Kurkut’un öldürülüş anı, Deniz Gezmiş, Adnan Menderes…
Yan yana iki portre: Gezmiş ve Menderes
Gezmiş ve Menderes portreleri yan yana sergide.
“İki ayrı sosyolojiye hitap eden iki insan. Biri sola, diğeri sağa… İkisi de haksızca öldürüldü bence. Menderes’in yaptıklarını bir kenara koyuyorum ama idam edilmesi mi gerekiyordu? Kaydedilmesi gereken travmalar bunlar.”
“Azize’nin Doğuşu” tablosu ise 15 Temmuz Darbe Girişiminden bir an’ı gösteriyor. Türkiye bayrağına sarılı bir yaralı kadın.
“15 Temmuz’da darbe sırasında, Köprü’de bu kadın, askerlere karşı direnirken öldürülüyor. Ölümünden 1 dakika önce. Fotoğrafta kenarda birkaç ölü beden de vardı ama ben özellikle bu kadına vurgu yaptım. Bu kişinin davasına inanmayabilirsiniz. Orada beni ilgilendiren şey, darbenin nasıl olduğu, gerçek miydi değil miydi durumu değil. Bu insanların ölümü ilgilendiriyor beni. Bir inançla gelmişler oraya, azizeler de böyle doğar zaten.”
1915-2007: Devamlılık
Serginin merkezine oturan ve ilk dikkati çeken ise Yavru’nun “En büyük travma” dediği 1915 Ermeni Katliamı tablosu. Eserin ismi “1915-2007.”
“Bu, ikonik bir fotoğraf. Toros Dağları bölgesinde fotoğrafı çekilmiş bir Ermeni kadın. Kucağında ölü çocuğu var. 1915 Katliamını anlatan çok iyi bir fotoğraf. Hrant Dink’in ayakkabısını kadının yanına koydum, çünkü bunun devamlılığı var.”
Kolaj, akrilik ve yağlı boya gibi karışık tekniklerle yaptığı resimlerinde sanatçı, her eserin detayına Hrant Dink’in ayakkabısı gibi çağrışımlar eklemiş: Ahmet Kaya portresinde çatal – bıçak, Seyit Rıza eserinde Mustafa Kemal’in verdiği madalya, Menderes portresinde darbe sırasında Taksim Meydanı’na dikilen süngü gibi.
Hepimizin ayrı ayrı yaralı olduğumuz yerlerden birbirimize dokunabilme ihtimallerini araştıran eserlerle ilgili olarak İrfan Yavru, “Gerçekliği bu fotoğrafların üzerinden konuşmak gerekiyor” diyor.
İrfan Yavru'nun "Cem, Cemaat, Cemiyet" sergisi 22 Mayıs’a kadar Karşı Sanat'ta ziyaret edilebilir.
İrfan Yavru hakkında
1953 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. 1970'li yıllarda siyasi nedenlerle iki yıl cezaevinde kaldı. 1980 darbesinden sonra illegal olarak ülkesini terk etti. 1985 yılında İsviçre'nin Neuchatel şehrinde resim çalışmalarına başladı. İsviçre'nin Neuchatel şehrinde çalışmalarını sistemli bir hale getirdikten sonra 1987-1988 yıllarında Roma, Paris ve Londra'daki müzelerde inceleme ve çalışmalar yapmıştır ve 1988 yılında Paris'e yerleşti. Avrupa'nın çeşitli yerlerinde ve İstanbul'da sergiler açan sanatçı, çalışmalarını İstanbul ve Paris'teki atölyelerinde sürdürüyor.
(AÖ)