Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nı yeniden yapmak için başlayan inşaat çalışmalarını protesto etmek amacıyla düzenlenen ve daha sonra Türkiye'nin birçok noktasına yayılan eylemler nedeniyle "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla yargılanan ikisi tutuklu 16 hak savunucunun davası bugün görülmeye başlandı.
Silivri Kampusundaki İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan duruşma öncesinde birçok sivil toplum kuruluşu üyesi ve parlamenter Silivri'ye geldi.
Kapıların açılmasıyla birlikte saat 9.30 sularında avukatlar, izleyiciler ve basın mensupları içeri alınmaya başladı. Duruşmada şu ana kadar tutuklu sanıklar Osman Kavala ile Yiğit Aksakoğlu ile tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay savunma yaptı.
Altınay'ın savunmasının ardından duruşmaya ara verilerek yarına bırakıldı.
Duruşmayı izleyen ülke temsilcileri ve STK'lar şu şekilde: Almanya Başkonsolosu Michael Reiffenstuel, Almanya Parlamentosu Başkan Yardımcısı Claudia Roth, Avrupa Parlamentosu milletveki Rebecca Harms, İsveç Başkonsolosu Therese Hydén, Hollanda Başkonsolosu Bart Van Bolhuis, Fransa Başkonsolosu Muriel Domenach, Norveç Büyükelçiliği temsilcileri, ABD Büyükelçiliği temsilcileri, AB Delegasyonu üyeleri ve Yunanistan Kavala Barosu temsilcileri.
Ayrıca duruşmayı çok sayıda HDP ve CHP'li vekil ve siyasi isimle birlikte kalabalık bir izleyici kitlesi takip etti.
Haklarında "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlaması yapılan diğer isimler şöyle: Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hakan Altınay, Mimar Mücella Yapıcı, oyuncu Ayşe Pınar Alabora ve Memet Ali Alabora, sinemacı ve gazeteci Çiğdem Mater Utku, Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi Gökçe Yılmaz, yazar Handan Meltem Arıkan, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Sinemacı, yönetmen yardımcısı ve reklamcı Mine Özerden, avukat Can Atalay, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini yapan akademisyen Tayfun Kahraman ve Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Terakki Vakfı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi Yiğit Ali Ekmekçi ve gazeteci Can Dündar |
Sanıkların duruşma salonuna alınmasıyla birlikte açıklama yapan mahkeme başkanı Utku Ercan, "Biliyorsunuz bugün malum dosyanın görülmesine başlanacak" diyerek süreci özetledi ve savunmaların bugün alınacağını belirtti.
Kimlik tespitinin ardından Osman Kavala'nın avukatlarından İlkan Koyuncu usule uygun talepte bulundu. Koyuncu iddianamenin 5 Mart'ta kabul edildiğini belirterek, dosyayı anca iddianamenin kabulünün ardından inceleme fırsatı yakaladıklarını kaydetti. Kıymetlendirme yapılırken 17-25 Aralık delillerinin hukuka aykırı bulunduğunu ifade eden Koyuncu, "Bugün buradaki yargılamada bu deliller neden hukuka aykırı değil" diye sordu.
Koyuncu'nun talebini beyan etmesinin ardından Osman Kavala'nın savunmasına geçildi. Kavala bir saat süren savunmasında özetle şunları söyledi:
TIKLAYIN - Osman Kavala'nın Savunması - Tam Metin
Murat Başol'un savunma yapan Osman Kavala çizimi
"Fantastik bir kurgu üretilmiş"
"Yirmi aydır tutuklu bulunmama neden olan suçlama olgusal temele oturmayan, mantığa aykırı bir dizi iddiaya ve delillerle desteklenmemiş varsayımlara dayanmaktadır. Somut olgular tahrif edilerek fantastik bir kurgu üretilmiştir.
"Gezi olaylarının hükümeti devirmek amacıyla kaos, kargaşa, iç savaş çıkarmaya yönelik bir tertip olduğu, bu tertibin farklı kuruluşlarda faaliyet gösteren kişilerden oluşan gizli bir yapı tarafından yürütüldüğü iddiaları, Ergenekon davasındaki kurguyu akla getirmektedir. Nite-kim, iddianamenin tamamına yakın bölümü FETÖ/PDY üyeliğinden suçlanan Savcı'nın ve Emniyet Müdürü'nün hazırlamış oldukları soruşturma dosyasından alınmıştır.
"Gezi olaylarının planlı bir senaryonun ürünü olduğu, benim organizatör ve finansör oldu-ğuma dair hiçbir somut delile dayandırılmayan iddialar da FETÖ/PDY üyeliğinden suçlanan eski KOM Daire Başkanı tarafından düzenlenmiş Haziran 2013 tarihli analiz raporundan alınmıştır.
"Tahliye edilmemem vahim bir hukuk ihlalidir"
"İddianamede yer alan tüm mali bilgilerden ve MASAK Raporu'ndan da anlaşılacağı gibi benim aracılığım ile Gezi Olayları'na aktarılmış olan herhangi bir maddi kaynak mevcut değildir. George Soros'un benim üzerimden Gezi olaylarını finanse etmiş olduğu iddiası benimle ya da Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür ile ilgili bir mali bulguya dayanmamaktadır.
"Anadolu Kültür A.Ş'den Gezi Olayları'yla ilgili kişilere yönelik bir fon aktarımının olmadığına dair MASAK Raporu 18 Ocak 2018 tarihinde soruşturma dosyasına konulduktan ve suçlamanın maddi temelden yoksun olduğu ortaya çıktıktan sonra dahi, iddianamedeki kurguda ısrar edilmesi ve "delil durumunda bir değişiklik olmadığı" gerekçesiyle tahliye taleplerimin reddedilmesi vahim bir hukuk ihlalidir.
"Gezi itibarsızlaştırılyama çalışılıyor"
"Gezi olaylarını Soros'a bağlayan kurgudaki kopukluklar ve tutarsızlıklar, iddianamenin suçu ve suçluyu ortaya çıkarma amacına değil, cezalandırmaya dönüşmüş olan uzun tutukluluğuma gerekçe bulmaya ve Gezi Olayları'na katılmış yüz binlerce yurttaşımızın protestolarını itibarsızlaştırmaya hizmet ettiğini düşündürtmektedir.
"Bugüne kadar yapılmış bilimsel nitelikli araştırma ve değerlendirmelerin hiçbirinde Gezi Olayları'nın hükümeti devirmeye yönelik önceden planlanmış ve yabancı güçlerin desteğiyle yürütülmüş olduklarına dair bir tez öne sürülmemiştir.
"Gezi Olayları'nı bir odak tarafından planlanmış ve yönlendirilmiş bir kalkışma eylemi olarak tanımlamak siyasi bir değerlendirmedir. Hukukun siyasi mülahazaların üzerinde olması gerekir.
Murat Başol'un çizimiyle Yiğit Aksakoğlu'nun savunması
Aksakoğlu: Savcı suç işlenmiş algısı yaratmaya çalıştı
Kavala'nın ardından Yiğit Aksakoğlu savunmasını yapmak üzere kürsüye geldi. Savunmasında sık sık iddianameyi eleştiren Aksakoğlu, sivil toplum kuruluşları üzerine yaptığı kariyerinden bahsetti. İddianamenin sivil toplum çalışmalarını kriminalize etme çabası olduğunu belirten Aksakoğlu, "Ben Gezi'de bir gece bile kalmadım. 220 gün hücrede kalacağımı bilsem en azından bir gece yatardım" ifadelerini kullandı.
"Tutuklu olarak geçirdiğim süre 7 ay, 220 gündür suçsuz olduğumu size, ne şekilde anlatacağımı ve bu zamanın gelmesini sabırsızlıkla bekledim" diyerek savunmasına başlayan Aksakoğlu, savcının iddianamede, suç işlenmiş algısı yaratmaya çalıştığını söyleyerek, "İddia var, delil yok, örgüt yok. Pervasızca istenen bir müebbet hapis cezası var" diye konuştu.
"Suçlamalar temelden yoksundur"
"Sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzmanım. Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. İddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir.
"2013 yılında çözüm sürecinde kurduğum Diyalog Grubu'nun ardından, şimdi benimle aynı cezaevinde olan savcılar ve polislerce dinlendim. 2013'te yapılan dinlemelerin kıymetlendirilerek 6 yıl sonra yeniden kullanılmasını anlayamıyorum.
"Ben hiçbir zaman şiddetle değişimden yana olmadım, ama değişimden yana oldum. Sivil toplum, doğası gereği siyasidir ama talepleri noktasında siyasetten ayrılır. Sivil toplumun amacı hükümeti değil, kendisine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır.
"657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var"
"Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değildir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım. Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var.
"Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31'i girmiş iddianameye. Şubat 2013'te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş.
"İddianameye içeriği konulan görüşmeler park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi'nin 2011'de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok.
"Ne durmak, ne piyano çalmak, ne de iftar yapmak suç"
"Bu ülkede her yıl 400 kadın öldürülüyor. Sokakta 3 kadına şiddet uygulayan bir adam, parti genel başkanına saldıran bir başka adam bir gün cezaevinde kalmadı. Ama benim şiddetsiz eylem konusunda yayınlamaya girişmem suç kabul ediliyor. Yedi aydır hapishanedeyim. İddianamede, şiddetsiz eylemlerde piyano çalınması ve duran adam ile yeryüzü iftarlarına ilişkin bir ses kaydım var. O konuşma bu eylemlerden bir ay sonra yapılmış. Ne durmak, ne piyano çalmak, ne de iftar yapmak suç. Tarihler belirtilmeden tapelerin iddianameye konulması suçlu gösterme çabası.
"İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi'ye gittiğime dair bile bir delil yok.
"Gezi'de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi'de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutuklu yargılanıyorum?
"Ben neden bu iddianamede varım?"
"Bu davada yargılananlarla bile ilişkisi olmayan Yiğit Aksakoğlu, Gezi eylemlerini yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir diyor bu iddianame. Ben neden bu iddianamede varım? Ne Gezi'den kalkışma, ne de bu davadan suç çıkar. FETÖ'cü savcı ve polislerin sözde delilleri kıymetlendirilerek hazırlanan bu iddianame hiçbir somut delile dayanmıyor. İddianamedeki tek doğru, sayfa numaraları.
"Ben sadece yasal değil, meşru bir şekilde STK yönettim. Bu iddianame, Türkiye'de zaten can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışmasıdır. Bu dava sadece benimle, Gezi ile değil, hukukla yurttaş arasında örülen duvarla ilgili. Vereceğiniz karar bu duvarı yıkmayacak; duvara bir taş daha ekleyecek ya da eksiltecek.
"Ben temel haklarıma erişmek istiyorum. Kaçmak ya da delil karartmak için değil. Okullarında son üç günü kalan çocuklarımı okula bırakabilmek için, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum."
14.30'a kadar ara verildi
Aksakoğlu'nun savunmasının ardından mahkeme başkanı Utku Ercan, duruşmaya saat 14:30'a kadar ara verdi. 14.37'de başlayan duruşma Mimarlar Odası İstanbul Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı'nın savunmasıyla devam ediyor.
Tarık Tolunay'ın çizimiyle Mücella Yapıcı
Yapıcı: Aynı suçtan ikinci kez yargılanıyorum
Gezi Direnişi'yle alakalı ikinci kez yargılandığını belirten Yapıcı "Aynı suçtan ikinci kez yargılanıyorum. İddianameden ve onun dayalı olduğu fezleke FETÖ savcılarının hazırladığı bir önceki iddianamenin yeni versiyonu. İddianameye göre darbeye teşebbüs ve daha bir çok suçlama var" diye konuştu. Yapıcı savunmasının devamında özetle şunları söyledi:
"Ben deniz Türkiye Cumhuriyeti ortadan kaldırmakla, mala zarar vermekle, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmakla, ibadethanelere zarar vermekle ama bunlardan en komiği 40 yıllık mimar olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet etmekle suçlanıyorum ve cezalandırılmam isteniyor. 40 yıllık meslek hayatımda bu gülünç bir suç, gülünç bir iddiadır.
"Savcı TMMOB Genel Sekreteri olarak görev yaptığımı söylüyor ama ben Mimarlar Odası sekreteryası görevini sürdürüyorum. Taksim Dayanışması'nda etkin olarak görev aldığım ise doğrudur. Ayrıca iddianameye göre ben Mücelle Yapıcı eylemlerin sosyal medyada yayılmasını ve haberler yapılmasından sorumluymuşum.
"Devrim bizim sık kullandığımız bir kelimedir"
"Telefon görüşmelerim iddianameye suç delili olarak konulmuş. 68 kuşağından olan ben için 'devrim' lafının ne kadar güzel olduğunu keşke anlayabilseniz. Devrim bizim sık kullandığımız bir kelimedir.
"Osman Kavala Gezi'ye iki masa, üç sandalye, 100 poğaça vermiş. Ben 68 yaşında hala çalışmakta olan, sıfır mülkiyetli birisiyim. Keşke az birikimim olsaydı da iki sandalye ve 100 poğaça da ben yollasaydım. İnanın bizim mahalledeki Ayşe Teyze Gezi'ye 100 sarma göndererek çok daha fazla katkı yapmıştır.
"Gezi Parkı eylemleri sırasında Enver Aysever'in Aykırı Sorular programına katılmıştım. Bu programın kaydı da bu iddianamede yer alıyor. Bir önceki davada da aynı kayıt vardı. Benim çalışmalarım haktır, kamuoyuna sorumluluktur. Asıl yapmazsam ilkelerimizi, haysiyetimi kendi kişisel çıkarlarım doğrultusunda kullanmış olurum. Bu bence en büyük vatan hainliğidir.
"Benim yargılanmam İstanbul seçimlerine benzedi"
"Biz öyle bir iş yapmışız ki sanki Gezi'de şiddet varmış algısı oluşturmuşuz. Gezi olayları sırasında yaşamını yitirenler, gözlerini yitirenler algıyla mı hayatını kaybetti? Ben işimi yapmaya çalışırken Anayasal hak olarak hukuksuzsunuz derken 50 cm mesafeden gaz yemem algı yüzünden miydi?
"Benim yargılanmam İstanbul seçimlerine benzedi. Olmadı, bir daha! Suçlamalar hiçbir delile dayandırılmıyor. Ama yine de ben suçlamalara yanıt vereceğim. Ben bu iddianamenin ileri sürdüğü tüm suçamayarı külliyen reddediyorum.
"Sadece ret değil, hem yanıtlamak istiyorum hem de herkesin bir kez daha şu ülkenin geleceği için tekrar düşünmesini istiyorum. Cezalandırılmam için hazırlanan bu iddianame yeni değildir. Benim yargılanmam da yeni değildir. Tam beş yıl önceydi.
"Şimdi aynı eylemlerden dolayı, aynı fezleke, aynı dinlemelerle aradan altı yıl geçtikten sonra ben sanık olarak karşınıza getirildim. Yeniden yargılanıyorum ama bu defa ağırlaştırılmış müebbet, 2970 yıl hapis, 160 bin TL ile cezalandırılmam isteniyor.
"Hükümet istifa demek suç değildir"
"Soruyorum sayın mahkeme heyeti; sizce ben ne yapmalıyım? Nasıl bir savunma vermeliyim? Benim için bu sorunun cevabı oldukça basit. Bir dahaki iddianameye kadar huzurunuzdan ayrılmadan şunu söylemek istiyorum.
"İnsanların sahip oldukları hakları kullanması nedeniyle cezalandırılması istenemez. Herkes önceden haber vermeksizin gösteri ve toplantı hakkını kullanabilir. Barışçıl gösterilen haktır, suçlanamaz.
"Anayasa'da kullanılan bir hakkın kullanılması evrensel hukuka, doğal hukuka ve adalete aykıdır. Barışçıl gösteriler haktır, suçlanamaz. Bir düşünce etrafında bir araya gelmek ve dayanışmaktır yaptığımız. Hükümet istifa demek suç değildir.
"Zaten bazı devletler bu kadar suç işlediği için kendiliğinden istifa eder. Biz o günleri görür müyüz bilmiyorum. Siz de çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Hukukun kurallarına uymamak sizin için de suçtur, bizim için de.
"Gezi bizim yarımınızdır"
"Şu anda Beyoğlu planlarında afet anında helikopter inecek yer yok. Sahra hastanesi kuracak yer de yok. Biz de bu yüzden Topçu Kışlası'nı yapmayın dedik. Ama dönemin Başbakanı Erdoğan 'Biz reddi reddiyoruz' dedi ve kışlayı yapmaya kararlı olduğunu söyledi.
"Yok edilme sürecine girilince Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi olarak planlara itiraz edelim dedik. Kadir Topbaş da dahil olmak üzere pek çok kişiye çağrı yaptık. Buraları korumak yalnızca devletin, belediyenin görevi değildir. Meslek odalarının, bizlerin varoluş sebebidir, ödevidir.
"Gezi bizim yarımınızdır, çocuklarımızın ayıdınlık geleceği için umut fişeğidir. Taksim Dayanışması görev aldıysa onur duyarım. Bu anlattıklarım ilk savunmamdan, bu kadar haklıyken kamusal bir görevim varken neren gazeteci oldum?
"Şimdi bir de hükümeti teşebbüsten yargılanıyorum. o günden bugüne yapılan tüm çağrılar alenidir. Asıl suçluların hesap vermesi gerekirken, sağduyu çağrısı yapan, şiddet ortamının bitmesi için çaba gösteren Taksim Dayanışması temsilcilerinin hukuksuz bir şekilde yargılanması kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır."
Mater: Film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum
Murat Başol'un çizimiyle Çiğdem Mater'in savunması
Yapıcı'nın ardından tutuksuz sanıklardan Çiğdem Mater de savunmasını yaptı. Mater savunmasında, "Bu iddianame eğer bir film senaryosu olsaydı mantıksız hataları nedeniyle reddedilirdi ama burada hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Tüm suçlamaları reddediyorum, beraatimi talep ediyorum" diye konuştu. Mater savunmasında özetle şunları söyledi:
"Sadece film çekmek istediğim için darbeye teşebbüsle suçlanıyorum. Gezi Parkı hayatımın merkezinde duruyor. 657 sayfalık iddianame hukuksuz dinlemelerle elde edilmiş tapelere dayanıyor. Bunları kabul etmiyorum. Bunların dosyada yer alması kişisel haklarımı ihlal ediyor.
"Olaylar sonrasında yapmak istediğim filmle ilgili yaptığım bir konuşma iddianamede altı defa tekrarlanmış. İddianamede bir kısmında bahsedilen seyahatlerime baktığımızda bunların büyükçe bölümünün dünyada ve Türkiye'de film festivallerine katılmak olduğunu göreceksiniz. İddianamede toplam 43 defa adım geçiyor. İddianamede suçlamaya uyan eylemim konusunda delil yok.
"Kavala eski işverenim olduğu için telefonla konuşmamız gayet normal"
"İddia edildiği gibi Gezi'yi anlatan bir filmin yapımında bulunmadım. Tarafımdan yapıldığı iddia edilen film, Amerikan bir yönetmen tarafından çekilmiştir. Belgeselde konuşmacı olarak, kamera karşısında yer alıyorum.
"İddianameye göre olmayan bir filmle suçlanıyorum. Temmuz ayında, Karadeniz tatilinden döndükten sonra filmim Sivas'ın kurgusu için Berlin'e gittim. Bu da iddia makamların iddiasına göre Gezi'yi yaymaya çalıştığım zamana denk geliyor.
"Yöneltilen suçlamalar tamamen tapelere dayanıyor. Osman Kavala eski işverenim olduğu için uzun telefon konuşmalarımız hayatın olağan akışına uygundur. Can Atalay ile konuşmamız da hashtag yapmayı anlattığım bir konuşma. Burada nasıl bir suç var anlayabilmiş değilim.
"Bu iddianame hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir"
"Bu konuşma nasıl suç olur anlamıyorum, klavyedeki bir tuşun suç olmasını anlamıyorum. Germiyanoğlu'nun telefon konuşmasında bahsi geçen toplantıda konuk olarak ismim geçmiş ama iddianameye kadar bunu bilmiyordum. Çünkü çağrılmadım ve katılmadım.
"6 Kasım 2018 sabahı saat 6.00 sularında Kaş'ta otelimden gözaltına alındım. Bir gün Kaş'ta geçirdim, Dalaman üzerinden İstanbul'a gönderildim. 8 saatlik sorgunun ardından adli kontrolle serbest bırakıldım.
"Sonra hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandığımı öğrendim.Hakkımdaki suçlar hukuksuzca elde edilmiş telefon kayıtları, çekilmemiş bir film ve gazdan etkilenenlere gaviskon vermem.Bunlarla ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanmam yargı için de kabul edilmezdir.
"Bu iddianame eğer bir film senaryosu olsaydı mantıksız hataları nedeniyle reddedilirdi ama burada hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Tüm suçlamaları reddediyorum, beraatimi talep ediyorum."
Altınay: Bir insanı ağırlaştırılmış müebbetle suçlamak bu kadar kolay olmamalı
Mater'in ardından Ali Hakan Altınay savunma yaptı. Altınay savunmasına "Savcının iddianamesi okudum ama neyle suçlandığımı anlamakta zorlanıyorum. İddianame suçu kanıtlarıyla ortaya koymadığı halde sanırım kendimi aklamalıyım" sözleriyle başladı.
Suçlamaları kabul etmidiğini belirten Altınay şöyle konuştu:
"Bir insanı ağırlaştırılmış müebbetle suçlamak bu kadar kolay olmamalı. Suçum, Gezi parkını gözlemlemek için üç, dört defa parka gitmek ki 31 Mayıs 2013'te AKP'nin 10. yıl dönümü dolayısıyla bir konferasntaydım.
"Açık Toplum Vakfı'nın düzenlediği tüm projeler denetime tabidir. İddianamede Açık Toplum Vakfı'nın hangi desteğinin Gezi eylemlerinin sürdürülmesi için verildiğine dair bir kanıt yok. Altında benim imzam olan Gezi eylemleriyle iligli hiçbir hibe kararı yoktur.
"Ben neden bugün ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum"
"İddia makamına soruyorum. Böyle bir karar var mı? Karar sayısı, defteri nedir? Ben neden bugün ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyorum. Can Paker, Açık Toplum Vakfı'nın isteği üzerine Türkiye'deki Açık Toplumdan ayrıldığını söylüyor. Vakıf yönetimini belirleyebilecek tek organ mütevelli heyetidir. Hepsi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Beni Yönetim Kuruluna atayan kararda Paker'in de imzası var.
"İddianamenin çok önem verdiği Paker kitabında Gülen ile görüşmesine yer vermiş, 'Gülen ölse de hareketin devam edeceğini düşünüyorum' diye yazmış. Kumpas davalarını ben eleştirirken Paker destekliyordu. 2019'da artık Gülen'i yere göğe koyamayan bu kitabın tarihin çöpüne atıldığını kabul edebiliriz. Ve bu tarihin çöpündeki kitaptan alıntılarla suçlanmayı kabul etmiyorum.
"İddianamenin başka bir yerinde Açık Toplum Vakfı'ndan 135 bin TL aldığım belirtiliyor ama ne zaman olduğu belirtilmiyor. Ama vakıf ile iş ilişkim bittiğinde 136 bin civarında bir kıdem tazminatı aldım. Ve bunların hiçbirini Gezi için harcamadım.
"Bir ülkenin kaderi o ülkede yaşayanlarca belirlenir"
"George Soros'un Gezi'yi desteklediği iddiaları Milliyet gazetesinde bana sorulduğunda "Hayır, en başta ben kabul etmem. Bir ülkenin kaderi o ülkede yaşayanlarca belirlenir" demiştim, görüşüm hala geçerlidir.
"Birçok kişinin almak için çok uğraştığı Green Kartı'nı kendi iradesiyle reddeden biri olarak bu suçlamaları reddetiyorum.Darbe yapmak gibi hevesim ya da niyetim hiç olmadı.Niyetim olmadığını nasıl kanıtlarım diye düşündüm. Yaptıklarımı anlatarak gösterebileceğimi düşünüyorum.
"Türkiye'de herkes kaliteli eğitime oluşturulsun diye çalışıyorum, Bağımsız Türkiye Komisyonu'nun kuruluşunda yer aldım. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy "Türkiye Avrupalı değildir" dediğinde, Avrupalı saygın insanları organize edip büyük bir gazetede buna cevap vermesini sağladım.
"Bu işleri birileri benden istediği için değil, kendime sorumluluk gördüğüm için yaptım. İddianamede 'devlete diz çöktürme çabası' deniyor, bunlar mı diz çöktürme çabası?
"Bizi bu durumda bırakanların biraz olsun yüzü kızarıyor"
"Kendimle ilgili bunlardan bahsetmekten hoşlanmıyorum, ama ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasam bunları anlatmazdım. Bizi bu durumda bırakanların biraz olsun yüzü kızarıyor mu bilmiyorum ama ben onlar adına da kendi adıma da utanıyorum.
"Asgari iyi niyet olmadan çoğulculuk sorun olabiliyor, çoğulculuk olmadan iyi niyet olduğunda sonuç vasatsızlık oluyor. Bizim önümüzdeki mesele de bu 80 milyonluk nüfus var. Biz bu çoğulculuğa uygun bir iyi niyet üretebileceke miyiz?
"Burada en önemli unsur adalet, hakkaniyet ve erdem .Başarıdan ya da başarısızlıktan hepimiz sorumluyuz. Başarıdan ya da başarısızlıktan hepimiz sorumluyuz. Umarım hepimiz üzerimize düşeni hakkıyla yaparız.
"Eminim benim de hatalarım olmuştur ama hiçbir suç işlemedim. Bu suçlamalarla karşılaşmaktan hicap duyuyorum. En kısa sürede ismimin temize çıkmasını ve bu töhmet altından kurtulmasını istiyorum.
Ne olmuştu?
6 Kasım 2018'de düzenlenen operasyonla akademisyenler Prof. Dr. Betül Tanbay ve Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Anadolu Kültür'ün Yönetim Kurulu Başkanvekili Yiğit Ekmekçi, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Hakan Altınay, Genel Koordinatörü Asena Günal ve film yapımcısı Çiğdem Mater ile Meltem Aslan, sivil toplum çalışanları Yiğit Aksakoğlu, Filiz Telek, Bora Sarı, Yusuf Cıvır, Ayşegül Güzel, Hande Özhabeş gözaltına alındı.
12 kişi ifadelerinin ardından serbest bırakılırken, İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde sivil toplum çalışmaları yapan Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.
Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı, iş insanı Osman Kavala da aynı soruşturma kapsamında 1 Kasım 2017'den beri tutuklu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yöneticilerinden ve Taksim Dayanışması'ndan Mücella Yapıcı ve avukat Can Atalay ile şehir plancısı Tayfun Kahraman, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Parti Meclis Üyesi Ahmet Saymadı ve Haluk Ağabeyoğlu İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde 28-30 Kasım 2018 tarihlerinde ifade verdi.
657 sayfalık iddianame 20 Şubat'ta hazırlandı ve 30. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.
16 şüphelinin bulunduğu iddianamede, tüm isimlere "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme (TCK 312/2)" suçlaması yöneltildi.
İddianamede bulunan 16 kişi şöyle: Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu, Ali Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Çiğdem Mater, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Mehmet Ali Alabora, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi.
Diğer suçlamalar ise şöyle sıralandı: Mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi, İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanuna muhalefet, Nitelikli yağma (TCK 149), Nitelikli yaralama (TCK 86), 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nuna muhalefet.
Haklarında suçlama yapılan kişilerin Gezi direnişi eylemlerine 2011'den itibaren hazırlık yaptıkları ve 16 kişinin "tepe yönetim" oldukları iddia ediliyor. (HA)