İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın İstanbul İstiklal caddesi Galatasaray meydanında 700. Hafta buluşmasında yaşanan polis şiddetine karşı açıklama yaptı.
İHD merkezinde gerçekleşen toplantıya Cumartesi Anneleri/İnsanları, Halkların Demokratik Partisi milletvekili Ahmet Şık, Garo Paylan, Oya Ersoy, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili Ali Şeker, insan hakları savunucuları, 700. Hafta eyleminde gözaltına alınanlar ve basın mensuplarının da aralarında olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Gözaltına alındıktan sonra en son 20 Şubat 1995'te en son haber alınan ve bedenine kimsesizler mezarlığında ulaşılan Rıdvan Karakoç'un ağabeyi Hasan Karakoç'un toplantıda yaptığı konuşmayı aynen yayınlıyoruz.
"Talebimiz belli"
23 yıldır, 700 haftadır, başımızdan geçen olayı tekrar tekrar, birçok sefer anlatmışızdır. Hepiniz yaşadığımızı, mücadelemizi, hedefimizi biliyorsunuz. Bizim oturma eylemimizin başlangıçtan bugüne kadarki taleplerimiz belli; kayıplar bulunsun, failler yargılansın, sorumlular cezaevine tıkılsın. Ama biz hiçbir şekilde bize yardımcı olabilecek devlet mekanizmaları içinde hiçbir yetkiliden, buna ait bir ışık, emare, destek alamadık.
Dönemin başbakanı o zaman bizimle randevu talep etti, görüştük kendisiyle. Kendisine de durumu anlattık. Ve bize söz verdi. Devletin başındaydı. Devletin kayıp etme politikasını çok iyi bildiğini söyledi. O dönemde kendisinin işkence gördüğünü de söyledi. “Ama bunlar bizim dönemimizde değildi, bizden önceki olaylardı” dedi. Fakat buna rağmen “Sizin sorununuz benim ve kabinemin sorunudur” deyip “Ben yarından tezi yok arkadaşlarıma talimat vereceğim ve bu işin üstüne gideceğim. Tümünü açığa çıkaracağım” diye söz vermişti.
O günden bu güne hiçbir ilerleme katetmedik. Hepimizin dava dosyaları devletin mahkemelerinde duruyor. Her dönemde biz savcıya gittiğimizde, “Dava dosyamızla ilgili ilerleme bir gelişme var mı?” diye sorduğumuzda her gittiğimiz savcı, “Ben bir dosyayı inceleyim, daha sonra gelin görüşelim” diyordu. Daha sonra gittiğimizde başka bir savcı yine aynı sözler. Daha sonra gittiğimizde yine başka bir savcı yine aynı sözler… Dolayısıyla 23 yıldır bizim dava dosyamız devletin mahkemelerinde bekletiliyor. Bir arpa boyu ilerleme yok.
Biz taleplerimizi 23 yıldır haykırıyoruz. Meydanlarda haykırıyoruz. Basına karşı haykırıyoruz. Devlet yetkililerine karşı haykırıyoruz. Fakat devletin yetkilileri kör sağır ve dilsizi oynuyorlar.
Bizim talebimiz belli. Failleri açığa çıkarın, sorumluları yargılayın diyoruz. Kendi arşivlerine dönüp, kendi arşivlerindeki o canileri katilleri ortaya çıkarmak gibi bir girişimde bulunacağına bize kara çalmaya çalışıyorlar.
Hepimizin talebi belli. Siz bu devletin başındasınız. Devletin etkili yetkili kurumlarısınız. O insanlar o dönemde nereden gözaltına alınmış, nasıl gözaltına alınmış, kimler tarafından alınmış, kimler tarafından katledilmiş çok iyi bilirsiniz. Devletin bütün mekanizmaları emir komuta zinciri içinde çalışır. Herkesin yaptığı, gün, ay, saat dahil kayıtlıdır. Gitsinler Gayrettepe siyasi şubede, terörle mücadele şubesindeki dosyaları açsınlar baksınlar. O gün o saatlerde hangi polislerin görevli olduğu açık şekilde ortada. Bunu biz de biliyoruz. Onlar çok çok daha iyi şekilde biliyorlar.
Bizim amacımız neydi burada oturduğumuzda. 700 haftadır oturuyoruz. Kayıplarımızı bulun, katillerini işkencecilerini ortaya çıkarın diyorduk. Bu taleple oradayız. Talebimiz belli. Dosyaları alın elinize, içinizdeki katilleri temizleyin.
Sizin bu anaların hepsine birer özür borcunuz var. Özür de yetmez hepsine bir can borcunuz var. Hanife Anne gibi bir anne kendi eliyle oğlunu alıp size teslim etti. Utanmadan çocuğunu katlettiniz, yokettiniz çiçek koyabileceği, dua edebileceği bir mezar dahi bırakmadınız. Ve bu binlerce insanın sorunu.
Biz bunların içinde maalesef ki, ne yazız ki “en şanslılarından” bir tanesiyiz. “Şansımız” nedir biliyor musunuz? Biz mezarımızı bulduk. Biz cenazemizi bulabildik. Biz gidip dua edebiliyoruz, çiçek koyabiliyoruz mezarımıza. Ama bu haktan mahrum olan binlerce insan var. Biz bunların çığlığı, feryadı, sesiyiz. 23 yıldır burada bunu dile getirmeye çalışıyoruz.
Kimse burada boy gösterisi yapmaya çalışmıyor ya da bunun üzerinden herhangi bir şey elde etmeye çalışmıyor. Biz insanlığın vicdanına sesleniyoruz. Ama sizde o vicdan ne gezer. Utanmaz da. Kalkıp böyle, ancak sizin ağzınıza layık olacak, seviyesiz laflar edersiniz.
Size düşen; o kozmik odalardaki tuttuğunuz arşivleri ortaya çıkarmak, gelip hepimizin derdini dinlemek, hepimizin sorununu dinlemek, hepimizden biraz özür dilemek, bizim kaybettiğimiz değerlerimizin akıbetini ortaya çıkarmak. Siz bunun üzerine gidip bunları ortadan kaldırmak yerine bize çamur atıyorsunuz.
Bizim mücadelemiz insanlık mücadelesi. 700 haftadır biz buradayız. Mücadelemiz gayet meşru, haklıyız. Haklıyız ve güçlüyüz. Biz bu mücadelemize asla ara vermeyeceğiz, sonlandırmayacağız.
Siz kayıplarımızı bulun biz oturmaktan vazgeçelim. Siz sorumluları yargılayın biz oturmaktan vazgeçelim. (BK)
Toplantıya katılan kayıp yakınlarının konuşmalarının tam metni
Hanife Yıldız: Kimseden Utanmıyorsanız, Benden Utanmanız Lazım
İrfan Bilgin: Taleplerimizi Yerine Getirirseniz Meydandan Kalkarız
Hanım Tosun: Dünya Bizim Sesimizi Galatasaray’da Duydu
İkbal Eren: Evlatlarını İstiyor Anneler, İstismar Bunun Neresinde?
Hasan Karakoç: Siz Kayıplarımızı Bulup Sorumluları Yargılayın, Biz Oturmaktan Vazgeçelim
Mikail Kırbayır: Bakan Soylu Görevin Bizi Dinlemekti, Uzaklaştırmak Değil
Maside Ocak: Soylu'nun Açıklamaları Kayıp Davalarını Etkileyecek