Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerinin 721. Haftasında, İstanbul, Beyoğlu’ndaki İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde basın açıklaması yaptı.
Bugün 12.00’deki açıklamada gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Tayyip Canan da söz aldı, faillerin mahkemeye çıkmasını talep etti.
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyondan Maside Ocak’ın okuduğu basın açıklamasında “Gerçek bir yargı, gerçek bir adalet ve gerçek bir demokrasi talep ediyoruz” dendi.
“Tanıklar önünde tehdit edildi”
Abdullah Canan’ın gözaltında kaybedilmesi şöyle anlatıldı:
“43 yaşındaki Abdullah Canan Yüksekova’da yaşayan bir iş insanıydı. 1995 yılında Yüksekova Dağ Komando Taburu’na bağlı askerlerin yaşattığı ağır hak ihlalleri nedeniyle 7 akrabası ile birlikte savcılığa suç duyurusunda bulundu.
“Bunun üzerine Canan ve şikayetçilerden iki kişiyi taburdaki makamına çağıran tabur komutanı Mehmet Emin Yurdakul, onlardan kendisi hakkındaki şikayetlerinden vazgeçmelerini istedi. Canan şikayetinden vazgeçmeyeceğini söyleyince Binbaşı Yurdakul tarafından tanıklar önünde tehdit edildi.
“Bu olaydan birkaç gün sonra, 17 Ocak 1996 sabahı Abdullah Canan, Hakkari’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı.
“Van karayolundaki Puling çeşmesi yakınlarında askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı ve askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu’na götürüldü. Kendisinden bir daha haber alınamadı.
“Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı ve gözaltına alındığı inkar edildi.
“Abdullah Canan’ın 80 yaşındaki annesi Bınefş Canan ve akrabaları, Yüksekova Hükümet Konağı ve Yüksekova Komando Tabur Komutanlığı önünde ‘Abdullah Canan’ı siz aldınız, onu geri verin’ diyerek günlerce oturma eylemi yaptı.
“21 Şubat'ta Canan’ın ağır işkence görmüş cesedi, Esendere beldesinde bir köprünün altındaki menfezde elleri ve gözleri bağlı halde bulundu.
“Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran ailesi, Canan’ın, liderliğini Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un yaptığı Yüksekova Çetesi tarafından öldürüldüğü iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.”
“Cinayet itiraf edildi ama failler beraat etti”
“Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan’ın taburda işkence ile sorgulandığını, tabur komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı.
“Olay tarihinde Hakkari’de görev yapan Albay Kamber Oğur, ‘vicdanım susmaya elvermiyor’ diyerek Abdullah Canan’ı Hakkari Dağ Komando Taburu’na ait revirde başı sarılı halde gördüğüne dair tanık sıfatıyla Yüksekova Savcılığı'na yazılı beyanda bulundu.
“Bunlara karşın, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, 12 Kasım 1999 tarihinde sanıklar Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında beraat kararı verildi. Karar 2 Nisan 2001 tarihinde Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nce onandı.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınan davada Türkiye’nin, yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı ve etkin soruşturma yükümlülüğü ile ilgili maddelerini ihlal ettiği kararı verildi.”
Açıklamada, faillerin adlarının savcılık ifadelerinde, mahkeme tutanaklarında, TBMM Araştırma Komisyonu Raporu’nda, AİHM kararında yazılı olduğu hatırlatılarak cezalandırılmaları istendi. (AS)
* Fotoğraf: Zeynel Özen, Twitter