Dayıbaşı, elçi, çavuş… Bu ve buna benzer birçok kelime, Türkiye’de yaşayan binlerce çocuk için hiçbir anlam ifade etmezken, mevsimlik tarım işçisi çocuklar için anlamı çok net. Sabah erken kalkmak, tarlaya gitmemek için dua etmek, oyun oynayacağın saatlerde fındık toplamak.
TUİK ( Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre, Türkiye’de 1 milyona yakın çocuk işçi bulunuyor. Bu çocukların yarım milyona yakını, tarım sektöründe çalıştırılıyor. Eğitim ve sağlık hakkı gibi en temel haklardan mahrum edilen çocuk işçilerin yüzde 75’i yılın yarısını çalışarak geçiriyor. Bu da, çocukların eğitim hayatına önce ara vermesine, sonra veda etmesine ve en sonunda da kalıcı yoksullukla karşı karşıya kalmasına neden oluyor.
Çocuk işçilerde kalıcı sağlık sorunlarının oranı da çok yüksek. Çünkü, çocuk işçiler aileleri ile birlikte tarım arazilerine yakın alanlarda kurulan çadırlarda kötü koşullarda yaşıyorlar. Kuşkusuz, “en az üç çocuk” diyen iktidarın ülkesinde, çocuk işçilerin oranını en aza indirmek veya çocukların çalışma alanlarında sömürülmesini tamamen ortadan kaldırmak çok zor. Ancak, çocuk işçiliğine karşı mücadele eden Hayata Destek Derneği, Ordu ve Düzce’de fındık tarımında çocuk işçiliğini önlemek ve çocuk işçilerin sorunlarını bir nebze de olsa kolları sıvamış durumda. Hayata Destek, Ordu’da mevsimlik gezici ve geçici tarım işçiliğinde çocuk işçiliği ile mücadele projesi başlattı.
Emekçi çadırları eğitim kampına dönüştürülmüş
Ordu’da Uzunisa, Fatsa, Efirli ve Ünye olmak üzere dört noktada kamp kuran derneğin, Uzunisa’daki kamp alanındayız. 150’ye yakın çadırda yaşayan ve neredeyse tamamı Kürt olan ailelerin çocuklarının yaşam alanı haline gelen bu kamp, adeta bir eğitim kampına dönüştürülmüş.
Eğer yanı başındaki çadırlardan sabahın erken saatlerinde yetişkinlerle birlikte 12 yaş üstü çocukların da fındık toplamaya gittiğini bilmeseniz, oranın bir yaz okulu olduğu düşünebilirsiniz. Maalesef, zaman zaman bazı çocuklar fındık toplamaya götürüldüklerinden bazıları da atölyelere katıldıklarından dört kamptaki çocukların sayısı tam olarak tespit edilemiyor.
Uzunisa çadır kamp alanından içeri girer girmez, önce, eğitim yapılan binaya asılan “Ben çocuğum haklarım var” pankartı ardından da yüzleri yara bere kir pas içindeki çocuklar karşılıyor bizleri. Bakmayın yüzlerinin kirli ellerinin topraklı olduğuna, gözleri pırıl pırıl olan bu çocukların üzerinde Uzunisa Futbol Turnuvası yazan tişörtler ve boyunlarında madalyaları var. Öğreniyoruz ki bir önceki gün futbol turnuvası yapılmış ve turnuvada en fazla golü de Urfa’dan gelen 10 yaşındaki Hediye atmış.
Sansarkan: Tüm atölyeler çocukların taleplerine göre belirleniyor
Çocuklar madalyalarını gösterirken projenin Ordu’daki sorumlusu Mahmut Sansarkan söze giriyor. Çocukları odak alarak çocukların taleplerini dinleyerek atölyeler oluşturduklarını söyleyen Sansarkan, çocukları daha önce stadyuma ve bir fındık fabrikasına götürdüklerini anlatıyor: Çocuklara ne olmak istiyorsunuz? diye sorduk. Bir kısmı futbolcu, bir kısmı ziraat mühendisi dedi. Nerelere gitmek istediklerini nereleri merak ettiklerini sorduk. Onlardan aldığımız yanıtlar doğrultusunda geziler düzenledik. Bugün de Ordu’nun yerel gazetesi Ordu Hayat’ı ve matbaasını ziyaret edeceğiz.
Giderken polis dönerken gazeteci
Eh bir gazete ve matbaa ziyaret edilecek biz de geri kalır mıyız? Bizi gazeteye götürecek olan servis aracına, önceden yaş aralıkları dikkate alınarak belirlenmiş ve ailelerinden onay alınmış çocukların sekizi geliyor. Çocuklardan öğrendiğimize göre, diğer iki çocuk (ikisi de 12 yaş altında) aileleri ile birlikte fındık toplamaya gitmişler. Şu bilgiyi eklemekte fayda var. Fındık bahçelerinde çalışan mevsimlik işçi yetişkinse günlük 35-40 tl arası bir yevmiye alıyor. Eğer bahçede çalışan kişi 14 yaşın üzerindeyse ancak 18’in altındaysa yani yasalara göre de çocuk olarak kabul edilse bile onlar da aynı miktarda para alıyor. Eğer bahçede çalışan çocuk 14 yaş altındaysa onun işçiliğinin değeri 35-40’ın yarısına tekabül ediyor. Genelde bahçe sahipleri bu çocukları çalıştırmak istemiyor. Ancak bir çok aile ve dayıbaşı (bahçe sahipleri ve işçiler arasında iletişim kuran kişi. Bahçeye götürdüğü işçi başına ücret alıyor) çocukların bahçeye götürülmesinde pek sakınca görmüyor.
İşte biz de bahçeye fındık toplamaya götürülen iki çocuk eksik olarak çıkıyoruz gazete yolculuğumuza. Başkent Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümü öğrencisi Çağrı Ertürk de çocukların gençlik çalışanı olarak yanımızda. Trabzonlu olan Ertürk, hayatında ilk kez Kürt çocuklarla bir araya gelmiş.
Çocukların tepkilerinin kendisini şaşırttığını ifade eden Ertürk’e göre, çocuk işçiliği mutlaka sonlandırılması gereken en önemli sorunlardan biri. Bunun için kendisi de hangi aktörlere ne gibi görevler düşüyor tam olarak bilmediğini ifade ediyor ve çocuklardan duyduğum bir cümleyle anlatayım diyor: Çocuk işçiliği suç olsaydı jandarmalar bizim buraya gelişimize izin vermezdi. Demek ki suç değil biz de burada rahat rahat çalışabiliyoruz.
Çocuklarla Kürtçe iletişim kuruluyor
Ertürk’le birlikte bize eşlik eden başka bir gençlik çalışanı da Ankara Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümü öğrencisi Asım Sağlam. Vanlı, Kürt bir ailenin çocuğu olan Sağlam, yol boyunca çocuklarla Kürtçe konuşuyor. Ordu’da kendileri ile anadilleri Kürtçe ile iletişim kurulduğunu gören çocuklar durumdan oldukça memnun. Yolculuk boyunca Kürtçe sohbetlerle ilerliyoruz gazeteye. Gazetenin sahibi Ünal Yıldız karşılıyor bizi. Yıldız, Haberler nasıl yazılır? Fotoğraf sayfaya nasıl yerleştirilir? tek tek anlatılıyor çocuklara. Oradan matbaaya geçiliyor. Çocuklar ilk kez matbaa görmenin mutluluğunu yaşarken, bol bol da fotoğraf çekip çektirmek istiyorlar. Giderken servis aracında polis, komutan, hemşire olacağım diyen çocukların yerini dönüşte gazeteci olacağım diyen çocuklar almış durumda.
"Ben çocuğum, haklarım var"
Kamp alanına döndüğümüzde yeni bir atölyenin ortasında buluyoruz kendimizi. Unutmadan söyleyelim kampta ikisi sosyal hizmetler bölümü mezunu, diğer yedisi öğrencisi olmak üzere, toplam dokuz sosyal hizmet uzmanı ve uzman adayı bulunuyor. Oğuz Altıok ve Dilek Kurnaz’ın atölyelerinin adı “Ben çocuğum haklarım var”.
Bu atölyede kendi haklarını belirleyen çocukların ortaya çıkardığı veriler de bir hayli ilginç. Çocukların büyük bir kısmı nefes alma hakkını ilk sıraya koyarken, eğlence hakkı, oyun hakkının yanında, para kazanma hakkına ve fındık toplama hakkına değinenler de var. Bu da çocuk işçiliğinin çocuklar arasında ne kadar normalleştiğinin en büyük kanıtı. Gazetelerden fotoğraf kesen çocuklar kendi hayallerini ve haklarını bu fotoğraflarla ifade ediyorlar.
Altıok ve Kurnaz çocukların öğrenmeye çok hevesli olduklarını söylüyor: Bir çocuk gazeteden Bülent Ersoy’un fotoğrafını kesmiş. Üzerine de kadın olmayı istemek hakkımız yazmış. Bize, “Daha önce erkekti. Kadın olmak onun hakkı” dedi.
Biz atölyeden ayrılırken çocuklar gazetelerden kestikleri fotoğraflar ve hak talepleri ile eğitmenlerinin etrafını kuşatmaya devam ediyordu. Bir çocuğun hak talebi gözüme çarpıyor: Fındık toplamamak hakkımız. Fındık bahçeleri çok büyük. Oraya gidip fındık toplamak istemiyorum. Kaybolmaktan korkuyorum. (EK/HK)
Yarın: Fındık toplayan işçilerin kaldığı çadır kamplarda güne nasıl başlanıyor? Mevsimlik işçiler tarlaya doğru yol alırken geride kalan çocukların bir günü nasıl geçiyor?