Haber Türk gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, Galatasaray Üniversitesi öğrencileriyle bir araya geldi. GSÜ Frankofoni Kulübü tarafından düzenlenen söyleşide, eski bir Galatasaray Lisesi mezunu olan Altaylı, gazetecilik mesleğine Cumhuriyet'te spor muhabiri olarak başladığını, hevesli ve telaşlı yapısı sayesinde kısa zamanda yükseldiğini ifade etti.
Ocak 1996'da Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan Kardak Krizi sırasında kendisine Kardak Fatihi denilmesine yönelik soruları yanıtlayan Altaylı "Kardak kayalıklarına çıkan ben değildim; ama bana Kardak Fatihi dediler. Bundan da rahatsız değilim fakat yanlış bir bilgi." dedi.
Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili söylemlerine yönelik eleştirilere cevap veren Altaylı, "Münevver'e çok üzüldüm, kendi kızımı düşündüm. Gazeteci de insandır, duyguları vardır. Bu cinayetin açığa çıkması gerektiğini düşündüm ve gazetede bu konuya fazlaca yer verdik. Bir süre sonra Münevver'in babası garip tavırlar sergilemeye başlayınca da eğer Münevver'in haklarını savunmak bana kaldıysa, evet Münevver'in babası benim dedim. Bunu eleştirenler, 'Fatih yakıştı mı?' diyenler var. Ben kendime yakışanı yapıyorum, içim rahat." dedi.
"Gazeteciyim ama ben de insanım ve ben de bu ülkede yaşıyorum"
Çabuk heyecanlanan bir yapısı olduğunu, bu nedenle zaman zaman objektiflikten uzaklaşmış bir imaj sergilediğini belirten Altaylı, "Serap'ın fotoğrafını görünce sinirleniyorum. Bağcılar'da otobüsle giden kızdan ne istedin? Gel benim arabama molotof kokteyli at. Tayyip Erdoğan ve yanındaki bir grup insan bu ülkeyi iyi yönetemeyince sinirleniyorum. İzmirliler taş atınca da sinirleniyorum. Evet, gazeteciyim ama ben de insanım ve ben de bu ülkede yaşıyorum." dedi.
Türkiye'deki üniversitelerin durumuyla ilgili haberlere kendi gazetesi de dahil olmak üzere pek fazla yer verilmediğini ifade eden Fatih Altaylı, gazetelerin genelde YÖK, türban gibi konularla ilgilendiğini oysa üniversitelerin iç yapısıyla ilgili haberlere daha çok dikkat çekilmesi gerektiğini vurguladı.
Medya sektörüne yönelik eleştirileri yanıtlayan Altaylı, bu sektörde çalışanların sürekli göz önünde olduğunu, bu yüzden yaşanan çirkinliklerin diğer sektörlere göre daha fazla dikkat çektiğini belirtti. Gazetecilik mesleğinde tutuculuk ve alışkanlıklara kapılmanın çok tehlikeli olduğunu ifade eden Altaylı, bazı gazetecilerin bu meslekten çekilme yaşına gelmiş olmalarına rağmen egolarına yenik düştüklerini söyledi. "Ego böyle bir şey işte, adam kendine âşık. Michael Schumacher bile araba sürmeyi bıraktı. En büyük korkum o yaşlarda yazıyor olmak; bu duruma düşmek." dedi.
"Başta kuşku duyduğum bu üniversiteden şimdi gurur duyuyorum"
Bugün Galatasaraylıların medyanın ve devletin çok önemli makamlarında bulunduğuna dikkat çeken Altaylı, "Benim gibi meslekte önemli noktalara ulaştığınız zaman etrafınızda büyük bir yalaka ordusu oluşabiliyor. Yanlış yapma ihtimaliniz çok yüksek. Böyle durumlarda size çeki-düzen verecek birilerine ihtiyacınız oluyor; bu kişiler de genelde Galatasaraylıdır." dedi.
Galatasaray Üniversitesinin kurulmasına ilk başlarda karşı çıkanlardan biri olduğunu belirten Fatih Altaylı, "O dönemde Galatasaray'ın sınırlı olan kaynaklarının Lise'ye aktarılmasını savunuyordum. Fakat İnan Abi (Kıraç) böyle düşünmüyordu ve kurucu üyelerle bu üniversiteyi kurdu. Su yolunu buluyor. Başta kuşku duyduğum bu üniversiteden şimdi gurur duyuyorum." dedi.
* Fotoğraf: Eda Günay