Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) İletişim Fakültesi Medya Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin düzenlediği II. Medya Filmleri Haftası’nda “Basının Kısa Tarihi” adlı belgesel film gösterildi.
Dün yapılan toplantıda Nebil Özgentürk’ün hazırladığı belgeselin ardından gazeteci Umur Talu ve Özgentürk’ün katıldığı bir söyleşi gerçekleştirildi. Özgentürk belgeselin olaylarla birlikte gelişmeye devam ettiğini belirtirken son olarak Turgay Ciner’e ait medya kuruluşlarının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devrediliş sürecinin de filme eklendiğini belirtti.
Eleştiri
Prof. Yasemin İnceoğlu'nun yönettiği söyleşide Talu, Türk basın tarihinin dönüm noktalarını ve bu noktalarda yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında, kendi deneyimlerini de anlattı.
Çalıştığı gazetelerden kovulan meslektaşlarının “medya eleştirisi” adı altında yazdığı kitapları ve yaptığı açıklamaları eleştiren Talu, Milliyet’ten kovulma sürecini hatırlatarak “Ben kovulduğum için yazmadım, yazdığım için kovuldum” dedi.
Geçmişi ve bugünü kıyaslayan Talu, “Ben mesleğe başladığımda yalan haber, asparagas daha fazlaydı. Fakat bu yalan haberler hayatımızda bir değişikliğe neden olmuyordu. O günden bugüne gazetecilik daha temiz hale geldi. Fakat burada ‘temiz’ kelimesiyle anlatmak istediğim pastörize süt gibi bir temiz kavramıdır. Yani gazetecilik zamanla daha temiz hale geldi fakat aynı zamanda kendine has pek çok özelliğini de yitirdi” dedi.
"80'ler dönüm noktası"
Türk basını için 1980’lerin önemli bir dönüm noktası olduğunu belirten Talu, gazetelerin büyük şirketler gibi işlemeye başlamasının gazete patronlarına, onun altındaki çalışanlara ve gazetecilere de yansıdığını, gazetecilerle halkın arasının açıldığını söyledi.
Bugün Türk basınının önemli bir bölümünü elinde bulunduran Doğan Grubu ile hükümet arasındaki ilişkiyi Talu, “Her ikisi de birbirlerine baktıkça kendi suretlerini görüyorlar. Çünkü ancak bir güç karşısında kendi gücünüzü fark edebilirsiniz” diye niteledi.
Demokrasinin sadece Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin eleştirilmesi meselesi olmadığını ifade eden Talu, “Bu ülkede ifade özgürlüğünden yoksun binlerce insan var. Buna karşılık, ifade özgürlüğünü en etkin biçimde kullanması gereken gazetecilerin, meslekten atılan bir meslektaşıyla ilgili haber yazamadıktan sonra, 301’den bahsetmesi manasız ve genel bir samimiyetsizlik sorunudur” dedi.(PY/EÜ)
* Pınar Yurtsever, GSÜ Haber Ajansı