Galatasaray Üniversitesi Uluslararası Hukuk ve Diplomasi Kulübü tarafından düzenlenen "Dış ilişkiler-Toplumsal Diyalog" başlıklı söyleşiye katılan Milliyet gazetesi yazarı Ece Temelkuran, Ermeni meselesinin toplumsal diyalog konusunda aşılması gereken en önemli konu olduğunu belirtti.
"Ermeni meselesi bir 'soykırım mı, değil mi' tartışmasından çıkarılıp daha kişisel bir mesele olarak değerlendirilmeli. Türkiye'de Afrika'daki yoksullara dair, Gürcistan savaşındaki mağdur insanlara dair bir hissiyatımız olmasına rağmen Ermeni meselesinde bir hissizlik var. Bunun nedeni de öğretilmiş bir hissizlik aslında."
Bize en başından beri Türkiye'nin sütten çıkmış ak kaşık bir ülke olduğu hikayesinin öğretilmeye çalışıldığını belirten Temelkuran, "Türkiye'yi bir beton duvar olarak düşünürsek Ermeni meselesi de o duvardaki en kritik tuğladır, ve onu çektiğimiz anda duvar yıkılır" dedi.
"Türkiye çözemediği meselelerin üzerinde top koşturuyor. Abdullah Gül'ün Erivan'a gitmesi kişisel hissiyatımızda neyi değiştirdi? Hiçbir şeyi. Size hiçbir şey hissettirmediği gibi Erivan'da yaşayanlara da hiçbir şey hissettirmedi. Halklar arası ilişkiler kurşun geçirmez camların arkasından izlemekle olmuyor."
Bu sorunun Ermeni ve Türkiyelilerin birebir ilişki içerisine girerek, konuşarak birbirine soru sorarak çözülebileceğini, yaşanan acılar, ölümler bir yana insanlar için evsiz olmak düşüncesinin çok zor olduğunu ifade eden Temelkuran'a göre, Türkiyelilerin Ermenilere "Benim evim senin evin demesi gerekiyor.
Hrant Dink'in "Ben bu ülkede Ermeniler'in öldüğünü değil, yaşamış olduğunu ispatlamaya çalışıyorum" şeklindeki sözlerini hatırlatan Temelkuran, Dink'in ölümünün ardından oluşan tepkinin insanların vicdanlarında oluşan yaradan kaynaklandığını ve bunun çok insani duygularla ortaya çıktığını" söyledi. (PY-NV/BÇ)