İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü'ne bağlı Dijital Medya ve Çocuk Platformu, "Dijital Dünyada Çocuk Hakları" başlıklı bir etkinlik düzenledi.
Etkinlikte konuşan uzmanlar, dijital dünyanın, yaş farkı gözetmeyen, ticari olarak şekillenmiş bir dünya olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, çocukların hayatlarında önemli yer tutan dijital ortamın ne gibi fırsatlara sahip olduğu; bunun yanında çocukların dijital dünyada ne gibi risklerle karşı karşıya kaldıklarını ele aldılar.
Panel kapsamında, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin bundan böyle dijital dünyada da geçerli olacağını tanıyan 4 Şubat 2021 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Yorum No 25 kararı da ele alındı.
Birleşmiş Milletler Genel Yorum No 25 kararı, dünyanın her yerinde geçerli olacak şekilde, dijital dünyada çocuğun yüksek yararının gözetilmesini garanti altına almak üzere, çocukların da görüşü alınarak hazırlandı ve 24 Mart 2021'de dünyaya duyuruldu.
TIKLAYIN - ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME'NİN 25. GENEL YORUMU
Sivil haklar ve potansiyel riskler
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Esra Ercan Bilgiç, dünyada her 3 internet kullanıcısından birinin çocuk olduğunu söyledi.
"Bu dünya aslında çocuklara göre tasarlanmış değil, yaş farkı gözetmiyor. Farklı riskleri barındırıyor. Bu belge çocukları nasıl koruyabiliriz sorusunu sormuyor sadece. Yalnızca buna odaklanmıyor. Çocukların bir takım fırsatlara erişimi de çok önemseniyor. Sivil hak ve özgürlükler var. Bir yanda da potansiyel zarar ve riskler var."
Çocukların çevrimiçi dünyada sahip oldukları haklar:Eğitime erişim hakkı Bilgilenme ve haber alma hakkı Sosyal hayata katılma hakkı Eğlenme ve oyun oynama hakkı Kendini ilgilendiren konularda sesini duyurma hakkı Düşüncelerini ifade etme hakkı Sağlık ve destek hizmetlerine erişme hakkı | |
"Belge, 'esas sorumluluk devletlerin' diyor"
"Genel Yorum No 25, dijital ortam ve servislerde, çocuğun yüksek yararı ile ticari çıkar arasında bir tercih yapılması gerektiğinde, önceliğin her koşulda çocuğun yüksek yararını korumak olması gerektiğini savunuyor.
"Belgenin en önemli özelliği, çocukların sivil hakları ve özgürlüklerinin korunması ile çocukların dijital ortamlarda görebilecekleri potansiyel zarardan korunmaları arasında bir denge gözetiyor olması.
"Bu denge gözetilirken, sorumluluğun anne-babaların omuzlarından alınıp hükümetlere ve teknoloji endüstrisine yöneltiliyor olması. Belge, dijital dünyada çocuk haklarının korunması ve gerçekleştirilmesi için "esas sorumluluk devletlerindir" demiş oluyor. Bu çerçevede, ilgili politikalar için bir bağlam ortaya konmuş oluyor. Teknoloji endüstrilerinin işletme ve kâr elde etme modelleri göz önünde bulundurulduğunda, özellikle çocuk kullanıcılar söz konusu olduğunda etik sorumlulukların altını çiziyor."
Genel Yorum 25'in kabul edilmesinde büyük rol oynamış olan İngiltere merkezli 5Rights Foundation'ın, belgenin içeriği ile ilgili olarak bazı temel konularda çocukların bilgilendirilmelerini istediğini söyleyen Bilgiç, Dijital Dünyada Çocuk Haklarını şöyle açıkladı:
"Kişisel veri ve mahremiyet hakkı: Çocuk verilerinin çocuğun yararına olmadığı durumlarda kullanılamaması, bu verileri üçüncü kişi ve kurumların kendi çıkarları için kullanamamaları gerekiyor. Dijital teknolojiler üzerinden çocukların, sağlık, eğitim ve adalet hizmetlerine erişim hakkı bulunuyor. Çocuklar bu servislere erişirken de diğer haklarının göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Çevrimiçi katılım hakkı: Dijital hizmetler çerçevesinde çocukların düşüncelerini ifade etmesine ve daha iyi bir dünya için başkalarıyla bir araya gelmesine engel olunmamalı.
Enformasyon ve bilgi edinme hakkı: Çevrimiçi bilgiler çocuğun kendi dilinde, doğru, açık ve anlaşılır olmalı.
Oynama ve dinlenme hakkı: Çocukların, bu haklarını başkalarının para kazanmasını sağlamadan yani reklam izlemeden ve satın alım yapmadan da kullanabilme hakkı olmalı.
Çocukların dijital ortamlarda güvende olma hakkı: Çocuklara zarar verecek şekilde onlara kimsenin resim, video veya mesaj gönderememesi ve gerçek dünyada zarar verebilecek insanların çocuklarla temas etmemeleri gerekiyor.
Çocukların sömürülmeme hakkı: Dijital hizmetler çocukları çevrimiçi reklamların hedef kitlesi olarak görmemeli, çocukların bilgi ve verilerini bunu amaçlayan diğer kişilere satamamalı. Çocukların her türlü şiddetten korunma hakkı da bu çerçevede korunmalı.
Çocukların seslerini duyurma hakkı: Çocukların hayatlarında belirleyici olan konularda görüşlerinin alınması hakkı göz önünde bulundurulmalı.
Çocukların kendileri olabilme hakkı: Dijital teknolojiler, başkalarına çocuğun ne düşündüğüne, nasıl hissettiğine dair tahminde bulunma imkânı tanımamalı. Kim olursa olsun, nerede yaşarsa yaşasın, yaşı, cinsiyeti, dini, inancı, görünüşü ne ve nasıl olursa olsun, bu haklar tüm çocuklar için geçerli olmalı."
"Siyasi kurumların ilk derdi ifade özgürlüğü olmuyor"
Medya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Erkan Saka ise şu soruları ortaya attı:
"Bundan 15 yıl önce çok kaotik bir ortam vardı. Ebeveynler biraz daha rahat artık. Yeterli olmasa da farkındalık arttı diyebiliriz. Şirketler çok iyi noktaya gelmeseler bile yine de ilerleme var. Kolektif bir anksiyete yaşamadan acaba elimizdeki medyayı nasıl kullanabiliriz çocuklar için diye düşünüyoruz. Evet, düzenleme gerekli ama devletler bu konuya el atarsa ne olacak? Biliyorsunuz, genelde siyasi kurumların ilk derdi ifade özgürlüğü olmuyor.
"Bazen teknolojiyle çocukları zamansal olarak sınırlamaya çalışıyoruz. Ama öte yandan bundan sonra içine doğacak yapı ondan geri kalmışsa dijital yetenekleri kazanmamışsa geride kalacak çocuk. Neyi kaçıracak? Bir sürü kariyer noktasının bir parçası dijital dünya. O tableti ne kadar efektif kullandığınız işte ne kadar başarılı olacağınızı gösterecek. İfade özgürlüğünün ötesinde toplumsal satatüsünün de korunması gerekli. Bizden hep kesinliğiolan cümleler bekleniyor ama ucu açık bir alan. Hep birlikte göreceğiz.
Main craft oynayan çocuk ilerde daha yetenekli oalrak başlayacak işe."
"20 sayfalık sözleşmeler anlaşılmıyor"
Gizlilik sözleşmeleri ile ilgili olarak ise Medya Bölümü Öğr. Gör. Sarper Durmuş, "Çocuklara 20 sayfalık sözleşmelerle değil kısa net açıklamalarla gelmesi lazım artık şirketlerin" dedi.
"Mesela Whatsapp yeni kullanıcı sözleşmesinde ortaya çıkan aslında insanlar kişisel verilerini önemsiyorlar. Çocuklara yönelik oyun şirketleri tamamen kendilerini koruma altına alan şablon sözleşmelerden vaz geçmeliler. Belki bu şirketlerin oyunları daha fazla oynanır."
Dijital bölünmüşlük
İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Leyla Keser de bu konuyla ilgili olarak, "O sözleşmelerde kullanılan dilin açık olması gerekiyor. Çocuk cookie'leri anlamaz. Her türlü sistem maalesef çocuğa uygun değil."
Keser, özellikle salgın ile birlikte uzaktan eğitime geçilmesi ve erişim hakkı ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Türkiye'deki dijital bölünmüşlük ciddi bir problem. İnternete erişebilen insan sayısını artırmak gerekiyor. COVID ile beraber daha çok bakmamız gerekecek bu konuya. Eğitim ve oyun hakkı gibi şeyler bugün COVID nedeniyle internetle mümkün ancak. Buna erişimi yoksa tarafı olduğumuz sözleşmelerle çocuğun bu haklarını yerine getiremediğimiz ölçüde kendimizle çelişiyoruz."
(AÖ)