Cumartesi Anneleri/İnsanları 452. kez Galatasaray Meydanı’nda biraraya geldi ve 33 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’i andı.
Gezi direnişi sırasında Ankara’da gözünü kaybeden Muharrem Dalsüren de kayıp yakınlarıyla birlikteydi.
“Kimisine göre Hasköy’ün afili abisi, kimisine göre yoksulun, ezilenin yanında olan Hayri’si. Kimisinin mahalle arkadaşı, kimisinin evdeki kardeşi annesinin bir tanesi Hayri. Ama herkesin ortak paydası; güven veren, direnen, asla vazgeçmeyen, yiğit bir devrimciydi Hayri Eren” diye tarif etti abla İkbal Eren kardeşini.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından 21 Kasım 1980 günü İstanbul Saraçhane’de arkadaşlarıyla gözaltına alınan Hayrettin Eren’den bir daha haber alınamadı. Anne Elmas Eren’e oğlunun Gayrettepe Siyasi Şube’ye gönderildiği söylendi. Gayrettepe’de oğlunun kullandığı arabayı gören Elmas Eren’e “gözaltında böyle biri yok” denildi. Gözaltı defterinde Hayrettin Eren’in kaydı düşülen sayfa da yırtılmıştı.
Aile, Milli Güvenlik Konseyi (MGK) ve diğer tüm ilgili kurumlara başvursa da MGK baba Kemalettin Eren’e yolladığı yazılı cevapta “Hayrettin Eren gözaltına alınmadı, aranıyor” cevabını verdi.
5 Şubat 2011 günü Başbakan Erdoğan’la Dolmabahçe’de kayıp yakınlarıyla yaptığı görüşmede anne Elmas Eren “30 yıldır çiçeklerle donatacağım bir mezarın peşindeyim, oğlumun tek bir kemiğine razıyım. Oğlumun mezarını istiyorum” dedi ama sonuç alınamadı.
Aileler adına gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin konuştu.
“Kemiklerimizi ancak halk hareketinin gücü alır”
“19 yıldır bu meydanda oturuyoruz, kaybettiğimiz insanlarımızın kemiklerini istiyoruz. Kimden istiyoruz? Bunu yapanlardan istiyoruz. 90’larda yaşanan katliamların sorumlularından birçoğu bugün mecliste bakan ve milletvekili. Başbakan Erdoğan bu insanlar bizim dönemimizde öldürülmedi, biz sorumlu değiliz diyor. Son yıllara baktığımızda Erdoğan’ın bu söyledikleri de boşa çıkmaktadır.
“12 yaşındaki Uğur Kaymaz 13 kurşunla Erdoğan döneminde öldürüldü. Gezi direnişini katliama dönüştürmek, insanları katletmek, polis şiddetine insanları maruz bırakıp organlarını kaybetmelerine neden olmak, hepsinin sorumlusu Tayyip Erdoğan’ın ta kendisidir.
“İşte bu yüzden kemiklerimizi bu insanlardan istemek bana tuhaf geliyor. Ben muhatap olarak halkımızı görüyorum, derdimizi de halka anlatmak istiyorum. Bu anlamda Gezi bize iyi bir örnektir. Eğer halk hareketlerini yaratabilirsek kemiklerimizi biz bulacağız ve yakınlarımızı katledenleri biz yargılayacağız.
“Bu sistemden, bu meclisten, bu iktidardan herhangi bir beklentim yok. Kemiklerimizi ancak halk hareketinin gücü alır. Ben buna inanıyorum.”
“Bize düşen mücadelelerini anlamak ve devam ettirmek”
33 yıldır bulundukları her ortamda Hayrettin Eren’in nasıl kaybedildiğini anlattıklarını ve bütün kayıp hikayelerinin birbirine benzediğini söyleyen abla İkbal Eren, kardeşinin neden kaybedildiğini şöyle açıkladı:
“Rusya’da tutuklu kalan Greenpeace üyesi Gizem Akkaya mahkemeye çıkarken gazetecilere : ‘Yaşadığım dünyayı koruduğum için hapse atıldım’ dedi. Bu nedenle hapse atılan çok insan var. Gözaltında kaybedilen, öldürülüp yol kenarına bırakılan, idam edilen, sokakta öldürülen ve hala mücadele eden onurlu devrimci insanlar var.
“Hayrettin Eren de önce yaşadığı ülkeyi, sonra dünyayı korumak için, sömürüsüz bir dünya için mücadele ettiği için kaybedildi. Tarih onu da haklı çıkaracak. Bize düşen onların haklı mücadelelerini anlamak ve devam ettirmek. “
“Burada gördüğünüz öldürülen bütün gençlerin resimleri benim için Hayrettin. Aileleriyle hepimizin acısı birdir” diyen Eren’in ablası Cemile Eren de şöyle sordu:
“Sevdiklerimizi kaybedenler bugüne kadar nasıl çocuklarının yüzlerine baktı, aynı sofrada yemek yedi. Nasıl uyudular, vicdanları rahat mı?"
“İnadımızı hesaba katmadılar”
Cumartesi Anneleri/İnsanlarının 452. buluşmasında İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un basın metnini Mine Nazari okudu. Nazari, Hayrettin Eren’in kaybedilmesinden başta Kenan Evren olmak üzere tüm cuntacıların sorumlu vurgularken şunları söyledi:
"Ağır insanlık suçlarının işlendiği 12 Eylül'le yüzleşilmeden, darbe dönemlerinde karar alma ve uygulama mekanizmalarında yer alan tüm devlet görevlileri evrensel hukuka göre yargılanmadan, destekleriyle bu faşizan zihniyeti meşrulaştıran sivil kişi ve kurumlardan hesap sorulmadan demokratikleşme mümkün olmayacak.”
Nazari, Hayrettin Eren’in babası Kemalettin Eren’in ölmeden önce vasiyet olarak “Hayri’yi aramaktan vazgeçmeyin” dediğini hatırlatarak faillerden hesap sorulması gerektiğini söyledi.
"Evlatlarımızı en vahşi yöntemlerle hiçbir iz bırakmadan kaybedenler, onlar hiç yaşamamış gibi davransalar da hakikati unutturabileceklerini düşündüler. Geçmişin gerçeğini resmi projeleri ile gizleyebileceklerini düşündüler. Ama bizim geçmişin hakikatini bugüne taşıyarak, toplumsal hafızada canlı tutma inadımızı hesaba katmadılar. Kemalettin Eren'in 'Hayri'yi aramaktan vazgeçmeyin' vasiyeti vicdanlarımıza emanettir." (MK/EKN)