Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10 Ekim katliamıyla ilgili kararında, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen “intihar saldırısı olabilir” yazısının ilgili birimlere iletilmemesinin hizmet kusuru anlamına gelmediğine hükmetti.
Kurul, bu kararına gerekçe olarak, yazıda yer, kişi, saat gibi somut bilgilerin yer almamasını gösterdi.
T24'ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre, katliamda hayatını kaybeden Başak Sidar Çevik’in babası İzzettin Çevik ile annesi Hatice Hatice Çevik’in açtığı davada idare mahkemesi, Emniyet’in hizmet kusuru nedeniyle anne Hatice Çevik için 381 bin, baba İzzettin Çevik için 264 bin olmak üzere toplam 645 bin TL tazminat ödenmesine karar vermişti. İtirazlar üzerine dosyayı değerlendiren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, yerel mahkemenin kararını ikinci kez bozdu.
TEM, 47 kente uyarı yazısı göndermişti
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, idarenin olay öncesi genel güvenlik hizmetlerine ilişkin kusuru veya kusursuz sorumluluğunun tespiti için olay öncesinde olaya ilişkin ihbar veya istihbari bilgi ve belge olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtti. Belge varsa hizmet kusurundan söz edilebileceği, yoksa edilemeyeceği vurgulandı.
Dava dosyalarına giren belgeleri değerlendiren kurul, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığının, 14 Eylül 2015’te Ankara Emniyet Müdürlüğü ve 47 kentin müdürlüklerine “IŞİD'in uluslararası ses getirecek çapta eylem yapma kararı aldığı, seçtiği bir grubu Suriye Deyr-ez Zor’da bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, planlanan eylemin uçak/gemi kaçırma ya da miting/kalabalık yerde aynı anda çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği” içerikli yazı gönderdiğini vurguladı.
İçişleri “hizmet kusuru” demişti
Kurul, İçişleri Bakanlığı Müfettişliği tarafından hazırlanan rapora göre, bu yazının, güvenlik planlamasını yapan Güvenlik Şube Müdürlüğü ile paylaşıldığına dair bir belgenin bulunmadığına da dikkati çekti. Bu belgenin TEM Şube Müdürlüğü’nce diğer şube müdürlüklerine gönderilmemesinin ihmal sayılıp sayılamayacağını değerlendirirken, İçişleri Bakanlığı raporunda bunun hizmet kusuru sayılabileceğinin belirtildiği anımsatıldı.
Kararda, buna karşılık, söz konusu yazıdan dolayı idarenin hizmet kusuru nedeniyle sorumlu tutulabilmesi için elde edilen istihbari bilginin yer, zaman, kişi unsurlarından bir ya da birkaçını belirtmesi gerektiği vurgulandı.
İhbar ile olay öğrenildiği halde idarenin önlem almadığı durumlarda hizmet kusurundan söz edilebileceğinin belirtildiği kararda, “istihbari bilginin somut, açık bir bilgi içermediği, zaman ve kişi yönünden de bilgi bulunmadığı, bu nedenle bu belgeyi olaya ilişkin bir istihbarat olarak kabul etmenin mümkün olmadığı, yukarıda da belirtildiği üzere emniyet birimlerinin olay öncesinde olaya ilişkin herhangi bir ihbarın bulunmadığına ilişkin yazıları da göz önünde tutularak olay öncesine ilişkin idarenin/idarelerin hizmet kusurundan söz edilemeyeceği sonucuna varılmıştır” dendi.
Biber gazı “gerekli görüldü”
Kararda, 9 emniyet personelinin de olayda yaralandığı belirtilerek, “idarenin/idarelerin bu hususlara ilişkin hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna” varıldı.
Danıştay, yaralıların üzerine polisin biber gazı sıkması konusunda da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Olay sonrasında emniyet mensuplarınca biber gazı kullanıldığı iddiaları hakkında ise gaz kullanımının bu konuda sertifikalı güvenlik görevlileri tarafından gerekli görüldüğü için yapıldığı, Ön İnceleme Raporun’nda gaz kullanımı hakkında soruşturma izni verilmemesi gerektiği yönünde raporlama yapıldığı görülmüştür.”
Kararda, manevi tazminat yönünden mağdurlara düşük ödeme yapıldığı, 15 bin lira tazminat yerine daha yüksek tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.
TIKLAYIN - Katliam dosyalarını "görmeyen" savcılara inceleme yok
TIKLAYIN - 10 Ekim Katliamı Davası'nda 9 Sanığa 101 Kez Ağırlaştırılmış Müebbet
(AS)