Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 620. oturmasında, 24 yıl önce gözaltında kaybedilen İHD kurucularından avukat Metin Can ve doktor Hasan Kaya’yı anmak ve insan hakları savunucuları üzerindeki baskıları protesto etmek için buluştu.
CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan'ın da katıldığı protestoda, İHD yöneticileri avukat Seher Acay, avukat Ziya Bağı, Şükrü Ulaşman, Ali Tanrıverdi ve Ahmet Demir’in derhal serbest bırakılmasını istendi. “Beş İHD yöneticisi insan hakları faaliyetleri nedeniyle hapiste. Bu hafta sonu hukuksuz bir biçimde KHK ile ihraç edilen 330 akademisyen içerisinde insan hakları çalışmaları yapan Prof Dr. İbrahim Kaboğlu ve gözaltında kayıplarla ilgili ilk akademik çalışmayı yapan Prof Dr. Gökçen Alpkaya da var. İnsan haklarına, insanlık onuruna sahip çıktıkları için üniversitelerden uzaklaştırılan tüm akademisyenleri destekliyoruz” denildi.
Birleşmiş Milletlerin insan hakları yılı olarak ilan ettiği 1993’de İHD Bingöl kurucusu Cemal Akar, Elazığ Şubesi Başkanı Metin Can ve üyesi Hasan Kaya gözaltında kaybedildiği belirtilirken bugün de insan hakları savunucuları üzerindeki baskının devam ettiği vurgulandı.
“İktidar, failleri bulmak zorunda”
Aileler adına söz alan kayıp Süleyman Cihan’ın yakını Ahmet Cihan, şöyle konuştu:
“İktidarlar kendi dönemlerinde olmadığını söylemesi hiçbir şey ifade etmiyor. Bütün kayıplardan iktidarlar sorumludur. Ortaya çıkarmayan, yargı önüne götürmekten kaçınan iktidar sorumludur. Kaybedilmeler devletler tarafından yapılır. İktidar bunların faillerini bulmak zorundadır.
“Bir tek katil dışarıda kalmayana kadar, attığınız imzayı yerine getirin. Siyasi olarak çürüyorsunuz. Biz çürüyen bir ülkede yaşamak istemiyoruz.”
“Burası bir hafıza mekanı, buradan korkuyorlar"
24 yıl önce kaybedilen Hasan Kaya ve Metin Can’ın arkadaşı milletvekili Sezgin Tanrıkulu şunları söyledi:
“80ler, 90'lar zor yıllardı. Ama şimdi de aynı şeyleri yaşıyoruz. Aradan çeyrek yüzyıl geçti ancak çeyrek adım ilerleyemedik. Hasan ve Metin, o dönem Yeşil’in başında olduğu JİTEM tarafından kaçırılmıştı. Bugün de Ankara Mülkiye’de akademisyenlerin halini görünce ağır koşulların hala devam ettiğini bir kez daha anlamış olduk. İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın da bugün aynı şekilde yakasına sarılmışlar. Ancak bunları unutmayacağımızı ve yıllar da geçse sorumluluklarının devam edeceğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Burası bir hafıza mekanı, işte bu yüzden bu meydandan korkuyorlar."
“Bu devlet bize bu acıları yaşattı”
Hasan Kaya’nın eylem için Elazığ’dan gelen kardeşi Havva Kaya ise şöyle konuştu:
“Metin ve Hasan çocukluk arkadaşları. Bu devlet bize bu acıları yaşattı. Kendi bireysel mücadelemizi de verdik bu süreçte. AİHM'de davalar açtık. Biz bu devleti tanıyoruz. Sistem değişmedikçe failler ortaya çıkmayacaktır. Bu cinayetlerde herkes vebalini biliyor. Ama biz de bir şekilde sesimizi duyurmak istiyoruz.”
Metin Can ve Hasan Kaya nasıl kaybedildi?
Cumartesi İnsanları adına basın açıklamasını okuyan Aysel Ocak, avukat Metin Can ve doktor Hasan Kaya’nın kaybedilişi şöyle anlatıldı:
“İki yakın arkadaş olan Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya Elazığ’da yaşıyorlardı. Metin Can İnsan Hakları Derneği’nin Elazığ Şube başkanıyken Hasan Kaya da aynı derneğin üyesiydi. İkisi de polis tarafından takip ediliyor ve ölüm tehditleri alıyorlardı.
“21 Şubat 1993 tarihinde ‘Acil bir yaralı var!’ diyen iki kişi kendileri ile görüşmeye geldi. O görüşmede bulunan bir başka İHD yöneticisi, daha sonra, bu kişilerden birinin JİTEM adına çalışan itirafçı Ayhan Öztürk olduğunu teşhis edecekti. Haberi gelen yaralıya müdahale etmek amacıyla kendi otomobilleriyle yola çıkan sonra Metin Can ve Hasan Kaya’dan bir daha haber alınamadı.
“Hasan ve Metin’in yola çıktığı otomobil 22 Şubat akşamı polise gelen şüpheli araç ihbarı sonucunda Yazıkonak’ta terk edilmiş halde bulundu. Aileleri ve İnsan Hakları Derneği Metin ve Hasan’ın canlı bulunması için tüm resmi makamlara başvurdu ancak 27 Şubat 1993 tarihinde iki arkadaşın işkence görmüş ve başlarından vurulmuş cansız bedenleri Elazığ- Dersim yolu üzerindeki bir jandarma karakoluna 2 km mesafede yer alan Dinar Köprüsü’nün altında bulundu.
“Dönemin basını Metin Can ve Hasan Kaya’nın kaybedilerek öldürülmesinden kamuoyunda Yeşil olarak bilinen ve aynı zamanda MİT ve JİTEM için önemli bir operasyon elemanı olarak görev yapan Mahmut Yıldırım’ın sorumlu olduğunu yazdı. Bu haberlere göre, Yıldırım Elazığ Emniyeti’nden yardım almıştı. ‘Binbaşı Cem Ersever’in İtirafları’ adlı kitap da bu suçun Yeşil tarafından işlendiğine yer verdi.
“Bunun üzerine aileler, Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na 21 Şubat 1994 tarihinde bir dilekçe vererek, basında ve yayınlanan kitaplarda oğullarını öldürdüğü söylenen Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu. Metin Can ve Hasan Kaya Dosyası savcıların verdiği görevsizlik kararı sonucunda Elazığ, Tunceli, Kayseri, Erzincan ve Malatya savcılıkları arasında dolaştı. Ancak hiç bir yerde etkin bir soruşturma yapılmadı ve soruşturma davaya dönüşmedi. Kaya Ailesi davayı AİHM’e taşıdı.
“Mahkeme, ‘Hasan Kaya ve Metin Can cinayeti ile ilgili yürütülmüş olan soruşturmanın yeterli veya etkili olduğu konusunda tatmin olmamıştır. Soruşturma olayın önemli unsurlarını belirlemede veya iki adama ne olduğu konusuna açıklık getirmede başarısız olmuştur ve faillerin belirlenebilmesi ve tutuklanabilmesi için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir’ diyerek Türkiye’yi 28 Mart 2002’de mahkûm etti. (28.03.2000 tarih ve Başvuru no:22535/93)
“Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş hazırladığı 13 Ağustos 1997 tarihli Susurluk Rapor’unda (13.08.1997/ TEFTİŞ M:139) devlet içinde yasadışı örgütlenmeler bulunduğunu ve mafyanın da dahil olduğu bir organizasyonla bazı faili meçhul cinayetler işlendiğini yazdı.
“Metin Can ve Hasan Kaya’yı Mahmut Yıldırım komutasındaki Mehmet Yazıcıoğulları, Ayhan Öztürk, İdris Ahmet ve Mesut Mehmetoğlu’nun da dahil olduğu JİTEM timinin kaybettiği ve bu suça devletin güvenlik görevlilerinin de dahil olduğu iddiamızı bir kez daha açıklıyoruz.
“Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakanı Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Adalet Bakanı Seyfi Oktay, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, OHAL Valisi Ünal Erkan, Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter ve MİT Müsteşarı Sönmez Köksal bu suçun politik sorumlularıdır. Metin Can ve Hasan Kaya Dosyası’ndaki cezasızlık son bulana kadar bu dava bizim için kapanmayacak!” (DS/ÇT)