Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray meydanındaki eylemlerinin 1008. Haftasında, devletin, Hasan Gülünay dosyasında gerçeği açığa çıkarma ve failleri cezalandırma yükümlülüğünün devam ettiğini açıkladı.
Siyasi ve adli makamları, Gülünay dosyasında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için etkili bir giderim yolu sunmaya çağırdılar: “Tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay'ın kızı Deniz Gülünay:
— Cumartesi Anneleri (@CmrtesiAnneleri) July 20, 2024
"Seni kaybetmenin acısı, senin yokluğunu hissettiğim hiçbir dakikası, saniyesi kelimelere dökülmez. 32 yılda hangi cümleyi kursam eksik, yarım kimsesiz kalacak. Hangi kelime sana olan özlemimi, seni benden koparan… pic.twitter.com/vDdqaXOrvj
AYM zamanaşımı kararı verdi, dosya kapandı
Cumartesi Anneleri/İnsanları ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un basın açıklamasını, gözaltında kaybedilen Ferhat Tepe'nin ablası Ayşe Tepe okudu:
“23 Mayıs 1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı.
Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay, polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.
Hasan’ın işyerini telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını ve Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğunu bildirdi. Ancak, savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran ailesine, Hasan’ın gözaltında olmadığı ve arandığı söylendi.
Bu durum üzerine aile, memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyetinde üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ, aileye “Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.
Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık (E.Ç.), ağır işkence görmüş bir kişinin yanlışlıkla kendi bulunduğu hücreye atıldığını ve bu kişinin “Ben Hasan Gülünay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” dediğini, yanlışlık fark edilince de apar topar hücreden götürüldüğünü açıkladı. Bu iki açıklamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.
Ayrıca, 19 Temmuz 1992 tarihinde gözaltına alınan H.B, Gayrettepe’de günlerce işkence gördüğünü ve işkencecilerin kendisine “Hasan Gülünay’ı öldürdük, sıra sende” dediğini açıkladı.
Aile, Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere resmi mercilere başvurdu. Yargı makamları, olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Bunun üzerine aile, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı.
Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016 tarihinde sadece “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak zamanaşımı sona erdiği için soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına karar verdi.
Anayasa Mahkemesi’nin zamanaşımını mutlak bir engel olarak kabul eden bu yorumu, insan hakları normlarına aykırıdır. AİHM’nin konuyla ilgili yerleşik içtihadıyla uyumlu değildir. Bu karar, bireysel başvurunun gözaltında kaybetmelerde etkili bir başvuru yol olmadığına dair iddiamızı güçlendirmektedir.”
(AS)