Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nden Zafer Kıraç bianet'e Pozantı Çocuk ve Gençlik Cezaevi'nde yaşananları değerlendirirken izleme kurullarının konumuna, çözümün önemli bir parçası olduğuna dikkat çekti. Ancak izleme kurullarının yapısının doğru oluşturulmadığını da vurguladı.
Pozantı'da yaşananların sorumlularının sadece görevden alınan dört memur olmadığını, izleme kurulu ve insan hakları kurulunun da hesap vermesi gerektiğini söyledi.
Pozantı'da gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cezaevi görevlilerinden dört kişiye fatura kesiliyor. Ankara'da kimseye fatura kesilmiyor. Meclis bu ülkenin en büyük insan hakları kurumu. İstediği yere girebilir, bakabilir, rapor düzenleyebilir. Meclis İnsan Hakları Komisyonu burası çocuklara uygun değil demiş, ama burası gene de kapatılmamış. Bence bunun hesabı da sorulmalı.
Ayrıca orada bir savcı var. Türkiye'de cezaevlerini müdürler yönetmiyor bunun altının çizilmesi lazım. Cezaevlerini savcıları yönetiyor. Oradaki savcının, başsavcının hatta oradaki izleme kurulunun sorumluluğu var.
Cezaevlerinde iki başlılık mı var?
Evet. Bu bizim en büyük problemlerimizden biri. Çok iyi cezaevleri müdürleri yetiştirmeliyiz. Hem eğitimli hem bir mekânı yürütecek hem hesap kitap bilecek hem psikolojiden anlayacak kişiler seçmeliyiz. Ayrıca ekibini kendisini kurmasını sağlamalıyız.
Bizim memurlarımızın eğitim seviyelerinin, insan hakları konularındaki bilinçlerinin ya da birey mi devlet mi dediğinizde hâlâ devleti koruyan memur tipinin değişmesi gerekli. Eğer kapalı kurumları izlemiyorsanız orada suistimallerin olması mümkün oluyor.
Çözüm nerede?
Sorunun çözümü izleme kurullarında. Kapalı kurumların bağımsız izleme kurulları aracılığıyla sadece cezaevleri değil, karakollar, akıl hastaneleri, yetiştirme yurtları gibi kurumlar izlenmediği sürece; sivil toplumun, üniversitelerin, gönüllülerin buralara rahatça girip uluslararası kurallar dahilinde buralarda hayat nasıl seyrediyor diye izlemesi mümkün olmadığı sürece bu olaylar daha da yaşanacaktır.
Pozantı'da izleme kurulu vardı...
Bence Pozantı'daki izleme kurulu hesap vermeli. Ayda bir izlemeleri gerekiyor yasal olarak. Bu izlemeleri yaptılar mı? Keza, ilin insan hakları kurulu da var; onlardan da ses seda çıkmıyor.
Müfettişler de görmedi mi?
Teftişle bağımsız izlemeyi karıştırmamak lazım. Devletin gönderdiği müfettiş teftiş eder. Orada ast üst memur ilişkisi vardır. Hiçbir zaman alt kadrodakiler problemler görülsün istemez. İyi bir yönetici olduklarını böyle gösterebileceklerini düşünür, paylaşmazlar. Pozantı'da olduğu gibi birden patlar. Gerçi Pozantı'da problem zaten biliniyordu...
İzleme kurullarının yapısı nedir?
İzleme kurulları her ilde kurulur, cezaevi nüfusuna göre sayıları arttırılır. O ildeki hapishaneleri izler.
Ancak biz bu izleme kurullarını kabul etmiş değiliz, çünkü yapısını onaylamıyoruz. Ama bu yapının hesap vermesi gerektiğini değiştirmez bu durum.
Bu yapı Türkiye'de yanlış uygulanıyor. O ildeki adalet komisyonu, genelde de ağır ceza hakimi dediğimiz kişiler seçiyor kurulu. Normalde ilan edilmesi gerekiyor izleme kurulu seçiminin. Halktan başvurular alınması lazım. Bazı kriterleri var başvuracak kişinin. Bizim mevzuattaki kriterleri de onaylamıyoruz biz.
Kurullar kaç kişiden oluşuyor?
On kişiden oluşuyor. Aşağı yukarı yarısını bu komisyon başkanı valiyle beraber seçiyor. Dolayısıyla daha devlet ağırlıklı, pek sivil olmayan bir kurul oluşuyor.
Olaya sivil izleme mantığıyla bakan bir iki kişi oluyor ama onlar da kurulun içinde eriyor ya da işlevsiz olduklarını fark edip istifa ediyor.
Mevcut izleme kurullarının yapısının sonucu olarak çok izleme yaptıklarını, sağlıklı bir izleme yaptıklarını sanmıyorum. Pozantı'ya izleme kurulu geldiyse bu hak ihlallerinin ipuçlarını görebilmeliydi.
Çocuklar neden izleme kurulundaki kişilere anlatamadılar da çıkınca İnsan Hakları Derneği'ne (İHD) gidip anlattılar dertlerini. Bu ilişkinin kurulmamış olması oradaki izleme kurulunun eksikliği.
Sivilleşmeli diyorsunuz...
Bu izleme kurullarının sivil olması ve gerçekten izleme amaçlı olması için sivil toplum Meclis'e ve Adalet Bakanlığı'na baskı yapmalı. Mesela Pozantı için izleme kurullarında Adana ya da Mersin İHD'den de birileri olsaydı cezaevindeki olaylar daha yeni başlamışken tespit edilip çözülebilirdi.
İzleme gruplarında mutlaka olması gereken meslek grupları var. Doktor, psikolog, sosyal hizmet uzmanı var. Muhtemelen o izleme kurullarındaki kişiler bu çocuklara yeterince yaklaştırılmadılar.
İzleme kurulunun yasal olarak görüşme hakkı yok mu?
İzleme kurulunun mahpusla konuşurken yanında kimse olmaz. Çocuklarda da yetişkinlerde de böyle. İzleme kurulu istediği kişiyle istediği zaman istediği biçimde görüşür. Memur olmaz odada, varsa da çıkartır, bu hakları vardır. Ama birçok izleme kurulu üyesi bu haklarını bilmez, dersini çalışmadığı için.
Mahpuslara da izleme kurullarının amacı, görevi anlatılmıyor. Ayrıca ne mahpuslar ne de toplum izleme kurullarının varlığını yeterince biliyor.
İzleme kurulundakiler bu görev için bir ücret alıyor mu?
İzleme kurullarındaki kişiler gönüllü çalışmak zorundadır, bunun için ücret alamaz. Harcırahları var ama birçok yerde izleme kurulu üyesi aracı adliyeden istiyor, dolayısıyla cezaevi savcısı öğreniyor o gün gidileceğini. Ya da cezaevi müdüründen araç istiyor, ki bu ölü bir izlemedir artık. Önceden ben geliyorum diye haber veriyorsun.
İzleme kurulları habersiz ve istediği saat gidebilir, istediği memurla veya mahpusla görüşebilir. Tek tek ya da iki iki dağılarak görüşme yapabilir. Bize göre, iki kişi olarak görüşmelerin yapılması ve izleme kurulundan bir kişinin kadın olması iyi olur.
Kadın ağırlığı nedir bu kurullarda?
Maalesef Türkiye'de izleme kurullarının yüzde 85'i erkektir. Ayrıca yüzde 70 civarı da 50 yaş üstüdür. Oysa bizim mahpus nüfusumuz genç bir nüfus.
Birkaç ülke örneğine baktım. Oralardaki kurullarda eski mahpuslar da var. Çok önemli bu.
Pozantı'daki çocuklar Ankara'ya naklediliyor...
Birincisi aileler kaygılı zaten. Çocuklarını görmeleri mümkün olmayacak. İkincisi, bu çocukları Sincan'a getirmekle bu iş bitmiyor. Bu çocuklar hazırlandı mı ya da o cezaevindeki çocuklar hazırlandı mı bu gelenlere karşı? Ankara'daki personel takviye edildi mi, varolan personel bu çocuklara nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili olarak hızlı bir eğitimden geçtiler mi?
Devletin her zaman yavaş, aksak, eksik olacağını görüyoruz, sivil toplumun da el atması lazım, özellikle üniversitelerin harekete geçmesi gerekiyor.
Bizim Adalet Bakanlığı'na devlete öfkelenmemiz kadar normal bir şey olamaz, ama öfkelenmek bu işi çözmüyor, çalışma yapmamız gerekiyor.
Cezaevlerinde insan hakları eğitimi vermeli, memurlarla oturup çalışılmalı. Biz cezaevi çalışanlarını dışladığımız, onlara öfkeyle baktığımız sürece sorun oluyor.
Bu hak ihlallerini engeller mi?
Cezaevlerinde çalışanlara da dertleri sorulmalı. Bugün Avrupa'da bir mahpusa bir memur düşüyor, bizde beş mahpus düşüyor bir memura. Bu o memurun bir hak ihlali yapmasını gerektirmez ama buna yol açar. Eğer beş kişiyle ilgilenmek gerekirken 20 kişiyle ilgileniyorsanız, performansınız düşer, sabrınız düşer, ilginiz, algılarınız düşer gerginleşirsiniz.
371 hapishane, 130 bin civarında mahpus ve 30 bin memur var Türkiye'de. Hapishanelerdeki psikolog sayısı ise 240 civarı. Psikologun görevi memurla da ilgilenmek. 240 psikolog 160 bin kişiyle ilgilenecek. Korkunç bir oran!
Psikolog sayısı neden bu kadar az?
Adalet Bakanlığı psikolog istediğini ama başvuru olmadığını söylüyor. Bir psikolog neredeyse mahpus hayatı yaşayacağı, iş yükü içinde kendini geliştiremeyeceği, dışarıdakine göre daha düşük ücretle çalışacağı bir işi kabul etmiyor tabii. Devlet de farklı maaş veremiyorum, diyor. Ama devlet maaş veremiyorsa sivil toplum kuruşlarından hizmet satın alabilir.
Ayrıca psikologların bir odasının olması da önemli. Biz bir cezaevinde etkinlik yapacaktık, güvenlik sorunu olur diye önce bir psikolog itiraz etti; psikoloğa ne güvenlikten? Oda olmazsa, etik ilkeler oluşmazsa sonuçta böyle psikologlar çıkar. (YY)