İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi’nden (İGAMDER) Metin Çorabatır Türkiye’nin, Hatay’da sınıra ördüğü duvarın sığınmacılar için ne anlama geldiğini değerlendirdi.
“Sınırlara duvar uygulamaları uluslararası koruma ilkelerinin işlememesine yol açacak bir uygulama.”
Sınıra duvar
Türk Silahlı Kuvvetleri Hatay’ın Yayladağı İlçesi’ndeki Suriye sınırına 2.5 metre yüksekliğinde, bir metre kalınlığında roketatara dayanıklı bir duvar örüyor. Duvar şu anda 2,5 kilometre uzunluğunda ve daha da uzayacak.
Duvarın arkasına da dört metre derinliğinde bir hendek kazılmış halde.
Kaçacak olanlar sınır nasıl geçecek?
Çorabatır Türkiye’nin ördüğü duvarın sığınma hakkını engelleyecek şekilde işlememesi gerektiğini vurguladı.
“Maalesef bu duvar örme yaygın bir uygulama. Yunanistan bizim sınıra ördü, Bulgaristan öyle, şimdi de uzatıyor. Macaristan Sırbistan’la sınırına çit geriyor. Bunlar kabul edilmiş uluslararası koruma ilkelerinin işlememesine yol açacak uygulamalar.
“Sınıra duvar örerseniz, kaçmakta olan insan bu sınırı nasıl delecek?
“Sadece Türkiye’nin değil, başka ülkelerin ördüğü duvarlar da İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 14. maddesindeki sığınma hakkını zedeleyecek nitelikte.
“Mutlak zedeler demesek de zorlaştırır. Yarın bir grup kaçmak zorunda kalırsa o duvara çarpmadan nasıl sığınacak Türkiye’ye? Bunun hesabı yapılmalı.”
Güvenlik ikilemi ve orta yol
Türkiye’nin bir güvenlik ikilemiyle karşı karşıya olduğunu dile getiren Çorabatır açık kapı politikasını hatırlattı.
“Elbette sınırını, halkını koruyacak önlemler alması ve eğer uzmanları böyle bir duvarı gerekli görüyorsa bu yönde adım atılmasına bir şey denemez ama Türkiye’nin uyguladığı açık kapı politikasını gölgelemeyecek bir mekanizmayı işletmesi lazım.
“O nasıl olur, bilemiyorum. Duvar ördünüzse belki geçiş noktaları olmalı…
“Bir devlet sınırlarımı böyle koruyacağım diyorsa, ona kimse bir şey diyemez ama kapıyı açık tutmak lazım. Bir orta yol gerek.”
Çorabatır ilke olarak Birleşmiş Milletler’in de sınırlara örülen çitlere, duvarlara karşı çıktığını belirtti. “Çünkü bu duvarlar insanların güvenli bölgeye gelmelerine, sığınmalarına imkan vermiyor.”
Güvenli bölge sorunu
Türkiye’nin güvenli bölge kurmasıyla ilgili haberleri de hatırlatan Metin Çorabatır, sınıra duvarla güvenli bölgenin entegre bir yapısı olabileceğini belirtti.
Ancak güvenli bölgenin olabileceğine ve verimli çalışacağına fazla ihtimal vermediğini de ekledi:
Hem pratik hem ilkesel sorunları var.
Sorular
“Güvenli bölgeyle ilgili de gazete haberleri dışında yeterli bilgi yok. Ama şuna bakmak lazım: Bundan sonra Suriye’den kaçıp Türkiye’ye sığınmak isteyen insanların bir geçiş kanalı olması lazım.
“Türkiye daha sonra hiç mi kapısını açmayacak, güvenli ilan ettiği bölgede mi tutacak; kendi başına bir tartışma konusu olur.”
Güvenli bölge çözüm değil
“Geçmişte çeşitli yerlerde güvenli bölgeler uygulandı, fakat iyi biri koruma sağlamadı.
“Sınıra duvar örmek, tel germek, güvenli bölge yaratmak denenen ve sonuç vermeyen, pratikte işlemesi zor uygulamalar gibi görünüyor. Üstelik bunlar yapılsa da sığınma hakkının korunması birinci derecede arzu edilen bir durum olmalı.
Orası başka ülke!
“Eğer sorunun yaşandığı ülkenin toprağında olacaksa, ki burada Suriye’de olacak gibi, sivillerin can güvenliğinin başka bir ülkenin toprağında sağlanması lazım. O ülkenin rızası olamadan bu nasıl sağlanır?
“Gazetelerde söylenen, Türkiye’deki mültecilerin de oraya yollanacağı… O insanların oradaki güvenliğini kim sağlayacak? Türkiye askeri mi, uluslararası bir güç mü?
“Türkiye askerlerinin Suriye yönetiminin rızası veya Güvenlik Konseyi’nin oluru olmadan orada güvenli bölge kurması uluslararası hukuk açısından sorun yaratabilir.
“Orada de facto asker bulunduracağım derseniz, ne kadar derinlikte bir alanı, kaç bin askerle tutacaksınız? Orası sınır, düz arazi, hiçbir şey yok; su getireceksiniz, hizmet getireceksiniz…
“Türkiye’nin insani yardım çalışanı gidecek; mültecilerin gibi onların da güvenliği sorunu var. Bunlar yabancı ülke toprağında olacak…”
En iyisi kendi toprağınız
Çorabatır güvenli bölge için sözü edilen yerlerin de bir kısmının IŞİD’in bir kısmının PYD’nin kontrolünde olduğunu, hatta zaman zaman değiştiğini vurguladı ve sordu:
“Orada kim açısından, nasıl bir güvenlik kurulacak?”
“Sığınma hukuku mülteci denen sivillerin korunmasına yöneliktir. Onu da kendi topraklarınızda en iyi sağlayabilirsiniz.
“Türkiye iki milyona yakın insana kapısını açtı ve takdir gördü. Şimdi onları nasıl o bölgeye geri gönderecek, gönüllü geri dönmeleri lazım, o gönüllülüğü nasıl belirleyecek; çok sorunlu.” (YY)