* Fotoğraflar: TEMA Vakfı
TEMA Vakfı, bu yıl “sürdürülebilir üretim ve tüketim” temasına odaklanan Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü dolayısıyla bir açıklama paylaştı.
Sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılmasının ve tahribata uğramış tarım arazilerinin rehabilitasyonunun hepimizin görevi olduğu belirtilen açıklamada, herkes yalnızca bugün için değil, aynı zamanda geleceğimiz için sorumlu davranmaya davet edildi.
Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’nde yapılan tanımda da belirtildiği gibi çölleşmenin kuraklık ve kurak alanlarla doğrudan ilişkili olduğunu ve bu sebeple bugünün artık Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele günü olarak adlandırıldığını belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, kuraklık riski altındaki alanların aynı zamanda çölleşme riski altındaki alanları da ifade ettiğini belirtirken; çölleşmenin iklim krizi, erozyon, toprak bozulumu, biyolojik çeşitlilik kaybı ve tarım arazilerinin tahribatı gibi birçok konu ile doğrudan ilişkili olduğunun altını çizdi.
Ataç, nüfus artışı ve benzeri görülmemiş tüketimin başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıklar üzerinde baskı yarattığını, 2050 yılında sadece gıda ihtiyacının karşılanması için iki Hindistan büyüklüğünde (yaklaşık 600 milyon hektar) ilave tarım arazisine ihtiyaç duyulacağını belirtti.
“Nüfusun üçte biri kuraklık yaşıyor”
Konuyla ilgili konuşan Deniz Ataç şunları söyledi:
“Bugün dünya nüfusunun 1/3’ü kurak bölgelerde yaşıyor ve bu ülkelerin yüzde 90’ı gelişmekte olan fakir ülkeler. Aynı şekilde dünya ekili tarım alanlarının yüzde 44’ü ve yetiştirilen canlı hayvan varlığının yüzde 50’si de kurak alanlarda. Bununla birlikte toprak bozulumu nedeniyle dünyada verim artışı yüzde 10 azalırken, gelecek 10 yılda bu oranın yüzde 2 daha azalacağı ve verimde azalışın 2050 yılında kurak alanlarda yüzde 40’lara ulaşacağı tahmin ediliyor.
“Öte yandan Dünya’da 821 milyon insan açlık çekerken, gıdanın 1/3’ü (13.3 milyar ton) israf oluyor. İsraf edilen gıdanın ayak izi 1,4 milyar hektara yani dünya tarım alanlarının 1/3’üne denk geliyor. Gıda güvenliği açısından büyük önemi olan kurak alanlar toprak bozulumu nedeniyle verimliliğini kaybediyor. Açlığın önlenmesi ve gıda güvenliğinin sağlanması için tüketim alışkanlıklarımızı da tekrar gözden geçirmemiz gerekiyor.
* TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç
“1 tişört için 2 bin 500 litre su”
“Örneğin bir kg sebze için 322 litre su gerekirken, 1 kilogram dana eti için 15 bin 414 litre, 1 kg koyun veya keçi eti için 8 bin 763 litre, 1 kg tavuk eti için 4 bin 325 litre su tüketiliyor. Bir ton kumaşın boyanması için 20 ton suya ihtiyaç duyulurken, 1 tişörtün üretimi için 2 bin 500 litre su kullanılıyor.
“Bu nedenle tarım arazisi bozulumu, çölleşme ve kuraklıkla mücadele çalışmalarında sürdürülebilir tarım arazi kullanımının sağlanması, bozulan tarım arazilerinin restorasyonu kadar bireysel olarak tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi doğaya olan yükümüzün azaltılması ve gıda israfının engellenmesi konularında herkesin üzerine düşeni yapmasının büyük önemi bulunuyor.
“Bugün su varlığının en büyük kısmının (yüzde 74) gıda üretiminde kullanılıyor. Gıda üretimi için suya olan ihtiyaç her geçen gün artarken yapılan tahminlere göre gıda üretimi için 2050 yılında bu ihtiyacın bugünkü kullanıma oranla 3.5 kat artacak.”
Türkiye’nin yaklaşık yüzde 80’i çölleşme riski altında
Türkiye Çölleşme Risk Haritası verilerine göre; Türkiye arazisinin yüzde 53’ünün orta, yüzde 26’sının ise yüksek çölleşme risk sınıfı içinde yer aldığını belirten Ataç şöyle devam etti:
“Buna göre ülkemizin neredeyse yüzde 80’inin kaygıya değer düzeyde çölleşme riski altında bulunduğu görülmekte. Orta sınıftaki arazilerin bir kısmı ise çok yakın gelecekte yüksek çölleşme riski altında.
“Mevcut yüksek çölleşme sınıfındaki araziler ile yakın gelecekte çölleşme potansiyeli yüksek sahalar birlikte değerlendirildiğinde Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yarısının yüksek çölleşme riski altında olduğu (yüzde 49’u) anlaşılıyor.”
“Toprak kaybı ve erozyon, en büyük sorun”
Çölleşme ile toprağın üretkenliğini kaybettiğini vurgulayan Ataç, bu durumun kırsal fakirliğin artmasına ve dolayısıyla geliri toprağa bağlı olan insanların göç etmesine neden olduğunu da belirtti:
“Küresel ölçekte son 20 yılda 10 milyon kişinin çölleşme nedeniyle göç ettiği tahmin ediliyor. Çölleşme, dünyada karasal alanın yüzde 25’ini oluşturan 4 milyar hektar alanı, 168 ülkede ise 1,5 milyar insanın hayatını doğrudan etkiliyor.
“Tarım arazilerinde de Dünya genelinde her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi (3 Konya ili büyüklüğünde bir alan) tahribata uğruyor. Buna bağlı olarak tarımsal üretimde gelecek 10 yılda yüzde 2 azalma olacağı öngörülüyor. Türkiye’de de son 16 yılda yaklaşık 3,5 milyon hektar tarım arazisi (yaklaşık Konya ili kadar) tarım dışı amaçlara tahsis edilmiş ve ekolojik anlamda çöle dönüşmüş durumda.
"Hepimizin sorumluluğu"
“Tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ünde çeşitli şiddetlerde erozyon görülüyor. Küresel salgının bize hatırlattığı en önemli unsurlardan biri; sağlıklı yaşam için gıda güvencesine, gıda güvencesi için tarımsal üretime, tarımsal üretim için de verimli tarım topraklarına duyduğumuz ihtiyaç.
"Bu nedenle verimli tarım arazilerimizin çölleşmesi riskine karşı tedbir almak hem bugün için hem de gelecek kuşakların haklarını koruyabilmek için hepimizin sorumluğudur.”
Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü
Birleşmiş Milletler, “Çölleşme ve kuraklık, dünyanın tüm bölgelerini etkileyen küresel problemlerden biridir” farkındalığıyla, Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) 17 Haziran 1994'te kabul etti.
Bundan sonra 17 Haziran, Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü olarak ilan edildi.
Program bu sene tüketim ve toprak arasındaki bağlantıya odaklanıyor. (TP)