Cumartesi İnsanları bugün Galatasary’da İbrahim Demir ve Agit Akipa’yı andı, adalet taleplerini dile getirdi.
Cizre’de bulunan İbrahim Demir’in annesi Şirin Demir İstanbul’daki Galatasaray‘a gönderdiği ses kaydında İstanbul, Batman ve Cizre’deki Cumartesi Anneleri’ni selamladı.
“Ben de sizin gibi Cumartesi Annesi’yim. İbrahim ve Agit gibi faili meçhule giden, kaybedilenlerin peşini bırakmayacağız. Katilleri adalete teslim edene kadar, kanımızın son damlasına kadar bu meydanlarda olacağız.“
“Yitik umutlar“
Demir Ailesi’nin gönderdiği mektubu ise Cumartesi İnsanları’ndan Kadir Çelep okudu.
“Bugün siz Galatasaray’dan, İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın annesi, eşi ve çocukları olarak biz Cizre’den adalet istiyoruz.
“Coğrafyamızdaki insanlar yitik sevdalarla yaşıyorlar. Yitik anneler, yitik babalar, yitik kardeşler ve yüzbinlerce yitik umut…
“Her gün biraz daha sindirilemeyecek kadar derinleşiyor acılarımız. Yüzyıllardır kanla sulanmış topraklarımıza bir kez daha kan düşüyor. Ve bir fidan daha düşüyor toprağa. Yeşermiyor hiçbir şey; ne umut ne sevda ne de sevinç. Biraz daha artıyor dertlerimiz, biraz daha artıyor kederlerimiz. Ve gözyaşlarımızın damlaları biraz daha çoğalıyor.
“Zaman hiçbir acının ilacı değildir. Yalan söylemişler. Zaman hiçbir babayı unutturmaz. Yaman bir çelişki de olsa umuttur acıyı katlanılır kılan. Acılardan kalan bir miras, hayat varsa da acılardan daha büyük bir umudumuz var. Ve umutlarımızı gözyaşlarımızla besliyoruz.
“Kapılarımız hala açık ve kulaklarımız seslerde. Gelir diyoruz, kapıyı açar, içeri girer ve hiçbir şey olmamış gibi, her günkü gibi her şey birttiği yerden devam edecek.
“Ama hala gelmedi. Yolunu mu kaybetti acaba? Kimbilir belki de asitli bir kuyuda saklanmıştır. Bir beton arasına sığınmışıtr ya da karanlık bir köşede bütüm kötülüklerin geçmesini beklemiştir.
“Daha çok sevdalanmalıydık. Daha mı çok çaba göstermeliydik? Ardınıza düşüp ne olur gitmeyin, diyebilmeliydik. Çıkın artık saklandığınız yerden, asitli kuyulardan. Üstünüze dökülen betonları kırın artık, cellatlara inat. Binlerce yürek sizi bekliyor. Gelin artık. Yıllardır bekliyoruz, gözlerimiz yollarda.
“Beyazlıklar içinde aldılar sizi. Beyaza bürünmüş yarasaydılar sanki ve hep aynı isimleri taşıyorlardı. Celladın ismi Toros’tu. Şahitler asit kuyuları, gecenin karanlığı ve kör mağaralardır.
“Ölümün pazarlamacısıydılar, kalpleri sökülmüş ve insanlık adına ne varsa parayla satmışlardı. İnsan kılığına girmiş vampirlerdi, kana susamışlardı.
“Tek tek aldılar sizleri. Cesaretleri yoktu topluca almaya. Cesaretsizdiler, korkaktılar, zalimdiler ve insan şeklindeki canavardılar.
“Mücadelemiz canavarlaşan insanlık düşmanlarına, zalimlerin zulmüne karşı savaştır. Bütün zalimlikleri, yalanları ve kötülükleri açığa çıkarıp, bir bir yargılayıp hesabı soruncaya dek beyaz tülbentlerimizle, karanfillerimizle meydanlarda olmaya devam edeceğiz.
“Gerçeği su yüzüne çıkartmanın vaktidir artık. Kralın çıplaklığını bütün dünya duymalı. Ya gerçeği ortaya çıkaracaksınız ya da burada gözyaşlarımızla, kederlerimizle, büyük umutlarımızla bekleyeceğiz. Ve gerçeklerin takipçisi olacağız. Bin yıl sürse de bekleyeceğiz. Bildiğiniz ama koruduğunuz katillerden hesap soruncaya dek iki elimiz yakanızda olacak. Üzerinizde korku olacağız. Ve mücadelemiz torunlarımızla devam edecek. Sizin kadar korkak değiliz. Karanlıkta yatmıyoruz, açık orta yerde, tüm dünyanın gözü önünde.
“Zalimliğinizi kabul edene kadar buradayız. Cesaretiniz varsa siz de çıkın ve söyleyin aldığınız canları. Binlerce kişiyle her cumartesi Cizre’deyiz, İstanbul’dayız, Amed’deyiz, Gewer’deyiz, Batman’dayız ve her yerdeyiz…“
Ne olmuştu?
36 yaşındaki İbrahim Demir ve 39 yaşındaki Agit Akipa, Şırnak’ın İdil ilçesine bağlı Çukurlu (Xenduk) Köyü’nde yaşıyordu. Akipa aynı zamanda köyün muhtarıydı.
Köy asker kontrolündeydi. Köydeki jandarma karakolu komutanı Üstteğmen Yüksel Güven köylüleri sık sık meydanda toplayıp tehdit ediyor, askerler de kaba dayaktan geçiriyordu.
Muhtar Agit Akipa ve İbrahim Demir kaymakamlığa ve İçişleri Bakanlığı’na dilekçe ile başvurarak askerlerin köyde işgal ettikleri okulu ve evleri boşaltmalarını talep etti. Bu durum, üzerlerindeki baskıyı daha da artırdı. Karakol komutanı İbrahim Demir ve Muhtar Agit Akipa’yı “sizi yaşatmayacağız” diyerek aleni biçimde ölümle tehdit etti.
12 Aralık 1991 sabahı İbrahim Demir ve Agit Akipa Hizbullah tarafından infaz edilen Mikail Bayro’nun ailesine taziye ziyaretinde bulunmak için İdil’e gittiler.
Köye dönerken bindikleri traktörden yolda, çevrede JİTEM’ci olarak bilinen kişiler, korucular ve askerler tarafından indirildiler. Traktördeki diğer kişiler köye ulaşınca durumu ailelere anlattılar. Gözaltı işlemini yapan Jandarma karakoluna giden ailelere, karakol komutanı “Onları hiç görmedik” dedi.
Bir askerin gizlice “mağaralara gidin” diye yönlendirmesiyle bölgeyi köylülerle birlikte karış karış arayan aileler 13 Aralık 1991 günü girişi taşla örülerek kapatılmış bir mağarada kayıpların cansız bedenlerine ulaştı. Gözleri ve elleri bağlanmış halde bulunan İbrahim Demir işkence edilerek, Agit Akipa da başından silahla vurularak öldürülmüştü.
Tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Dava 2012’de AİHM’e taşındı.
Cumartesi İnsanları İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın kaybedilmesinden sorumlu olanları da bir kez daha sıraladı: Çukurlu Karakol Komutanı Üstteğmen Yüksel Güven, İdil Jandarma Komutanı Binbaşı Mustafa Karatan, İdil Kaymakamı Kasım Esen, İdil Cumhuriyet Savcısı Bekir Rayif Aldemir, Şırnak Jandarma Tugay Komutanı Osman Kurt, Şırnak Valisi Aydın Arslan, Dönemin OHAL valisi, bugünün AKP kurucusu ve milletvekili Mehmet Necati Çetinkaya.
“İbrahim Demir ve Agit Akipa’nın kaybedilmesinden Süleyman Demirel’in Başbakan, İsmet Sezgin’in İçişleri Bakanı olduğu 49. hükümet sorumludur. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, Emniyet Genel Müdürü Ünal Erkan, Genel Sekreterliğini Orgeneral Nezihi Çakar’ın yaptığı Milli Güvenlik Kurulu sorumludur.” (RK/YY)