*Diyarbakır öteden beri etkilendiğim bir kent, oradan aday gösterilmek benim için onur.
*Adaylığım akla çözüm ve barış sürecini hatırlatıyorsa, ne mutlu, umarım öyle olur.
*Kürt Sorunu ancak demokrasi ile çözülebilir.
Gazeteci Cengiz Çandar, yıllardır Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorunu’nun demokratik yollardan çözülmesi konusunda çaba sarf etmiş bir isim.
Çandar, Yeşil Sol Parti adayı olarak Diyarbakır’dan 3. sırada milletvekili adayı gösterildi. Çandar’ın adaylığı “yeniden çözüm süreci başlar mı?” sorusunu akla getirirken, bazı kesimlerce adaylığı eleştirildi.
Hakkındaki dava nedeniyle 7 yıl sonra Türkiye’ye dönen Çandar, bianet’e konuştu.
Eleştirilere de yanıt veren Çandar şöyle dedi:
“Selçuk Mızraklı, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ gibi binlerce insan cezaevindeyken, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Can Atalay cezaevindeyken bu ülkede demokrasi olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca, Osman Baydemir, Hasip Kaplan gibi yüzlerce isim sürgünde yaşamak zorundaysa, kim demokrasiden söz edebilir? Bu haldeyken, Kürt Sorunu'nun çözülmesinden nasıl söz edebilirsiniz?”
“Onur duydum"
Milletvekili adayı olması konusundaki önerinin HDP'den geldiğini belirten Çandar, sözleri şöyle sürdürdü:
“Çok hızlı gelişti, seçim komisyonunun listeyi hazırladığı sırada beni aday gösterme kararı olduğunu bildirdiler. Benim için de çok beklemediğim, sürpriz niteliğinde bir teklif değildi, çünkü benden bir iki hafta önce Hasan Cemal’in ismi açıklanmıştı. Konuyla ilgim, bölgeyle ilgim düşünüldüğünde aslında çok da şaşılacak bir durum yok.”
“Yıllarca bu alanda emek vermiş biriyim. O yüzden teklif gelince şaşırmadım, beni arayanlara onur duyduğumu, duygulandığımı da söyledim. Uzun bir hayat serüveninden sonra, oldukça canlı yoğun yaşanmış bir hayat serüveninden sonra bu şekilde bir teklifin bana yapılması Türkiye’de özgürlük ve demokrasi, Kürt hakları açısından verdiğim mücadelenin bir şekilde taçlanması gibi, o yüzden çok duygulandım, o nedenle fazla düşünmeden kabul ettim.”
“Önümüzdeki dönem tarihi yeni bir dönem olacak. Benden beklentilerin olması benim katkı bulunabileceğimin düşünülmesi, oldukça umut verici. Bu gibi nedenlerle fazla düşünmeden kabul ettim.”
“Demokrasi olmadan çözüm sürecinden konuşamayız”
“Türkiye’de çözüm sürecinin yeniden canlanmasına, yürümesine çok ciddi ihtiyaç ve özlem olduğu ifade ediliyor. Bu konuya dair sahada çalışmış, teorik olarak emek vermiş biri olarak da söylüyorum. Benim Yeşil Sol Parti çatısı altında parlamentoya girebilecek olmam bu istekleri, umudu, ihtiyacı canlandıracakmış gibi algılıyorum.”
“Türkiye’nin bir numaralı meselesi, Kürt Sorunu’nun demokratik yollardan çözülmesidir. Benim slogan halinde 2012’de çeşitli dergilere söylediğim hali ile 'Kürt meselesini çözmezsek, Kürt meselesi Türkiye’yi çözer' cümlesini hatırlatmak istiyorum. Benim adaylığım insanlara çözüm sürecini hatırlatıyorsa, böyle bir beklenti ve ihtiyaç var demektir. Umarım öyle olur.”
“Birinci mesele tek adam rejimin sona ermesi”
“Elbette şunu açıkça söylemek gerek; somut olarak bunun olabileceği, müzakere heyeti kuruluyor gibi somut bir durum yok. Müzakereci değildim, bu pozisyonda değildim. Evet, belli konularda net tavırları olan, bana sorarsanız özgürlük ve demokrasi kavramları için emek harcamış, özellikle Kürt Sorunu üzerinden başına belli işler de açılmış biriyim. Elbette yeniden bir süreç olursa çok iyi olur. Çözüm sürecinin oluşması için öncelikle demokrasi olması gerekiyor. Türkiye demokratik olmadan Kürt Sorunu'nun çözülmesini konuşamazsınız."
"Benim açımdan Selçuk Mızraklı, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ gibi binlerce insan cezaevindeyken, Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Can Atalay cezaevindeyken bu ülkede demokrasi olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca, Osman Baydemir, Hasip Kaplan gibi yüzlerce isim sürgünde yaşamak zorundaysa kim demokrasiden söz edebilir? Bu haldeyken, Kürt Sorunu'nun çözülmesinden nasıl söz edebilirsiniz?"
“Birinci mesele tek adam rejiminin sona ermesi. Parlamenter rejim kurulduğunda da yeniden normalleşme sürecinin başlaması. Bu adımlar olduktan sonra Kürt Sorunu’nun çözülmesi konusunda konuşabiliriz."
“Üzerime düşeni yapacağım”
“Yedi yıllık ayrılık var, evet. Sadece fiziki bir ayrılıktı bu. Yoksa 7 gün 24 saat, Türkiye’yi takip ediyorduk. Yarın (11 Nisan Salı) Ankara’da aday toplantısı var. Orada görev dağılımı yapılacak ve sonraki süreci ben de bilmiyorum merakla bekliyorum. Üzerime düşeni yapacağım."
“Diyarbakır’a aşkla bağlıyım. 50 yıldır bağlı olduğum bir kent. Altını çizerek, kalın çizgilerle çizerek söylüyorum adaylığın HDP’den gelmesi benim için değerli ama her şeyden önemlisi Diyarbakır’dan aday gösterilmiş olmak benim için değerli.”
“İstanbul’dan aday gösterilsem bu kadar heyecanlanmazdım, onurlandırılmış hissetmezdim. Benim için en değerlisi, heyecan verici olanı Diyarbakır’dan aday olarak gösterilmek."
"HDP’den aday olunca tüm Türkiye’nin adayı oluyorsunuz evet ama Türkiye’ye bağlılığım arttığı gibi Diyarbakır’a olan bağlılığım da adaylıkla birlikte perçinlendi."
Adaylığına yönelik eleştirilere yanıt
Çandar adaylığına yönelik eleştirilere de yanıt verdi:
“Eleştiri olur. Bütün toplumlarda eleştiri olur. Sorun eleştirinin tonunda, seçilen sözcüklerde. Bana yönelik hemen tümünden haberdar olduğum eleştirilerin tonu yakışıksız. Bol miktarda iftira var. Bunun önemli bir bölümü tarama yaptığınızda gerçek isimlerini kullanmayan trol tipler. Diğer bir ortak özellikleri de ulusalcı pozisyona sahip olmaları, çoğunda Kürt alerjisi var. Milliyetçiliği sağ görüşler için, ulusalcılığı sol görüşler için kullanıyoruz fakat burada çok ciddi bir ırkçılık var."
"Bir televizyon programında bir gazeteci, Süleyman Soylu’nun dedikleri dışında iş yapmayan bir gazeteci, bana hakaret ediyor. Onun söyledikleri benim nazarımda hukuksuzdur. Benim için önemli olan Diyarbakır’daki insanların eleştirileri, onlar da çok destekleyici ve yapıcı konuşuyorlar.”
(EMK/VC)