Haberin İngilizcesi için tıklayın
Barış için Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına yönelik davalarda bugün yedi ismin ilk duruşmaları Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde görüldü.
Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Yrd. Doç. Bülent Küçük, Prof Dr. B.K.; Tarih Bölümünden Doç. Dr. Çiğdem Kafesçioğlu, Prof. Dr. N.N; Türk Dili ve Edebiyatı bölümü'nden Yrd. Doç O.A; Psikoloji Bölümü'nden Prof. Dr. G. F.; Eğitim Bilimleri Fakültesi'nden Dr. Gaye Yılmaz 28. Ağır Ceza Mahkemesinde hazır bulundu.
Gerçekleşen iki duruşmada savcı mahkeme süresince yazdığını söylediği üç sayfalık esas hakkında mütalaasını sunarken, geri kalan beş duruşmada sanık savunmalarının gerçekleştirilmesi için ek süre verildi. Son duruşmada salonda avukat olmamasına rağmen duruşmaya devam edildi. Buna karşı çıkan izleyiciler salondan çıkarıldı.
Mahkeme heyeti şu isimlerden oluştu: Mahkeme Başkanı Ersin Özaslan, Üye Serkan Yoğurtçu ve Ünsal Kudu, ve Cumhuriyet Savcısı Orhan Uzun.
Akademisyen Yargılamaları haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
İmzacı akademisyenlere yönelik davalar, 5 Aralık 2017'de başladı. 26 Nisan itibariyle 200 akademisyenin ilk duruşmaları görülürken içlerinden 13 kişinin davasında karar açıklandı. 13 akademisyen için de 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Galatasaray Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel’in cezası dışında bütün cezalarda hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Akademisyen Yargılamaları'nda kararlara buradan ulaşabilirsiniz.
1. duruşma
Mahkeme Başkanı: “Avukat haber vermedi mi sana?”
Gaye Yılmaz bildiriyi neden imzaladığına yönelik soruya “Sivil ölümlerine karşı olduğum için, barış istediğim için imzaladım” diye cevap verdi.
Yılmaz, iddianame tarafına tebliğ edilmediği için neyle suçlandığını bilmediğini, savunmasını yapmak için ek süre talep ettiğini belirtti.
Bu cevabının üzerine mahkeme başkanı “Avukat da tutmuşsun. Avukatın haber vermedi mi sana?” diye sordu. “Yurtdışında bulunduğum için iddianame elime ulaşmadı” cevabını veren akademisyen, savunmasını yapmak için ek süre talep etti.
Avukat İnayet Aksu, aynı bildiriye imza attıkları için haklarında dava açılan akademisyenlerin davaları ile bu davanın birleştirilmesini talep etti. Birleştirilme talebi davadaki sanık sayısı çokluğu ve davaların hızlı yürütülebilmesi gerekçesiyle reddedilirken, sanığa savunma yapması için süre verilmesine karar verildi. Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:00’da.
2. duruşma
“Çatışmalar barış yoluyla çözülmeli”
Çiğdem Kafesçioğlu'nun savunmasında şu ifadeler öne çıktı:
“İddianameyi okudum. Hakkımda yöneltilen terör örgütü propagandası yapma ve şiddeti teşvik etme suçlarını kabul etmiyorum. Şiddeti öven ya da araç olarak kullanan hiçbir harekete destek vermedim, vermem. Bu suçlamalarla bu mahkemeye çıkarılmamı kabul etmiyorum. Ben 1998 senesinden beri, yani 20 senedir bu ülkenin saygın bir kamu üniversitesinde öğretim üyesiyim.
“Tarihçiyim. Bir tarihçi olarak toplumlar arasındaki ve ülkeler arasındaki çatışmaların ne tür acılara ve kayıplara neden olduğunu bilirim. Bu çatışmaların barış yoluyla çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Barışın tesisi yönünde fikir beyan etmeyi insanlık ve yurttaşlık görevim sayarım.
“Söz konusu bildiriyi 2015 kışında Güneydoğu'da çatışmaların bitmesi, barışın tesis edilmesi yönünde fikir beyan etmek için imzaladım. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası tarafından güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğü hakkımı kullandım. Suçlamaları kabul etmiyorum.”
“Bildiride geçenler BM raporlarında da mevcuttur”
Avukat Erdal Doğan şu beyanlarda bulundu:
“Mahkemece hazırlanan tutanakta sanığın kendisine sorulan sorulara cevap vermediğine dair ithamlar yer almaktadır. Bu iddialar ‘susma hakkını kullanıyor, bir şey gizliyor’ intibasını oluşturacak şekilde yer almıştır. Halbuki müvekkilim bildiri hakkında sorulan soruları cevaplamıştır. Bu ifadelerin tekrar değerlendirilmesini talep ediyoruz.
“Güneydoğu Anadolu bölgesinde 7 il 17 ilçe sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır. Bu yasak boyunca da insanların temel yaşam hakkı, sağlığı erişim hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Bu hem insan hakları hem BM araştırmalarında sabittir. BM’nin insan hakları vakfının raporunda müvekkilimin imzasında bildirdiği durumun tüm dünyada alenen bildirisi yapılmıştır.
“Savcılık niyet okuma yoluyla suçlama yöneltmiştir. Suçlamada ‘bu kişiler terörle mücadeleyi zaafa uğrattı’ tarzında bir yorum katılmıştır. Bu zorlama bir yorum. Halbuki 11 ocak 2016 dan çok önce 47 üye ülkenin katıldığı Avrupa Konseyi tarafından bu durum rapor halinde açıklanmıştır. Bu raporlarda sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerdeki ağır insan hakları ihlalleri eleştirilmekte ve yaşanan çatışma ortamından çıkmak için talep ve önerilerde bulunulmaktadır. Bildiri bütün halinde değerlendirilmesi gerekmektedir. O zaman bir eleştiri hakkının ve ifade özgürlüğünün kullanıldığı çok açık bir şekilde görülecektir. Her yurttaş devletin uygulamalarını eleştirebilir. Bu en doğal yurttaşlık hakkıdır. Anayasamız da bu hakları 25. ve 26. maddeler ile teminat altına almıştır.
“BM Kişisel ve Siyasal Haklar sözleşmesi 19. Madde ve İnsan Hakları Avrupa sözleşmesi 10. Maddesi bu konuyu tamamlayıcı maddelerdir. Devlet olarak da bu maddelere uyulması gerekildiği anayasa tarafından belirtilmektedir. 19. Ve 10. Maddelerin İfade özgürlüğü, yalnızca iyi karşılanan fikirler için değil aynı zamanda saldırgan bulunan bilgi ve fikirler için geçerlidir demektedir. Bunlar demokratik toplumun vazgeçilmez özelliğidir.
“İstanbul 13. ACM’nin 2016/65 kararında TCK 301 maddesi uygulanabilir mi gerekçesiyle Adalet Bakanlığı'na talepte bulundular. Biz bu dosyayla birleştirilmeyi talep ederiz. Biz bu dosyayla birleştirilmeyi, veyahut bu dosyanın incelenmesini talep ediyoruz.”
Usul ekonomisi mi adil yargılama mı?
Avukatın talepleri dinlendikten sonra söz alan Cumhuriyet Savcısı birleştirilme talebinin usul ekonomisi açısından ele alındığında, “1108 sanıkla ilgili işlemlerin tamamlanması yargılamayı geciktireceği için” reddedilmesi gerektiğini bildirdi.
Avukat Erdal Doğan ise cevap olarak birleştirilme talebinin usul ekonomisinden önce adil yargılanma sağlanması için gerekli olduğunu belirtti.
Savcı esas hakkında mütalaasını açıkladı
Esas hakkındaki mütalaasını açıklayabileceğini belirten Savcı Orhan Uzun mahkeme salonunda hazırladığını söylediği üç sayfayı özetleyerek “düşünce açıklamasından öte ifade özgürlüğünü aşan bir durum. TMK 2/7 ve TCK 53/1 maddeleri uyarınca örgüt propagandası suçunun oluştuğunu düşünmekteyiz” dedi.
Avukat Doğan, “İddianame o kadar özensiz hazırlanmıştır ki. Basmakalıp bir iddianamedir. İstinat edilen suç unsuru tarihi açısından bile özensizdir. Nasıl bir açıklama hazırlanmıştır ki sanık savunmasının bir incelemesini yapmadan değerlendirmede bulunması önerilmektedir?” dedi. Savcı cevap olarak gerekli değişikliği yaptığını söyledi.
Mahkeme başkanı birleştirilme talebini reddettiğini, sanık ve müdafine esas hakkındaki mütalaaya karşı beyannamenin hazırlanması için ise süre verileceğini bildirdi. Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:10'da.
3. duruşma
“Çatışmalar demokratik yöntemlerle çözülmeli”
N.N. savunmasında şöyle dedi:
“Devletlerin dokunulmazlığı yoktur kişilerin vardır”
Avukat Erdal Doğan önceki savunmasına ek olarak şöyle konuştu:
“Sayın savcı çok fazla usul üzerinden gidiyor. Ben burada 3 sayfa hazırladım diyor. Burada 3 sayfa hazırlanmaz. Bu kişiler için ‘terörle mücadeleyi zaafa uğrattı’ deniliyor. Devlet öyle birkaç düşünceden zaaf oluşacak bir şey değil. En sert eleştirilere gelebilmeli. Bu vatandaşın yurttaşlık görevleri arasında yer alır ve anayasanın 25. ve 26. Maddesi ile korunur. Bu kişiler İfade özgürlüğünü kullanmışlardır. Devletler eleştirilmez değildir. Devletlerin dokunulmazlığı yoktur kişilerin vardır.”
Doğan, akademisyenin beraatini ve davanın 13. ACM’de görülen dava ile birleştirilmesini talep etti.
Bir önceki duruşmadaki mütalaasını tekrarlayan savcı sanığın TMK 7/2 ve TCK 53/1 maddeleri kapsamında cezalandırılması gerektiğini, birleştirme talebinin usul ekonomisi açısından reddedilmesi gerektiğini sundu.
Mahkeme beraat ve dosya birleştirilme talebinin reddine, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmanın gerçekleştirilmesi için ek süre verilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:15’te.
4. duruşma
“Eleştiri amaçlı düşünce açıklamaları suç değildir”
Bülent Küçük iddianamenin tarafına tebliğ olmadığını belirterek İddianameyi inceleyip savunma yapmak üzere süre talep etti.
Sonrasında söz alan sanık müdafi yaptığı açıklamada “TCK ve TMK’nın amacı belli. Müvekkilerimizin yaptığı açıklama düşünce ifade etme amacıyla imzalanmıştır. TCK’da eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç kabul edilemez. TCK da bunu emrediyorsa buna rağmen böyle bir suçlamayla karşı karşıya gelmek maddi dayanaktan yoksundur.” dedi.
Savunmaların gerçekleştirilmesi için ek süre talep etti.Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:20'de.
5. duruşma
“Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazılsın”
B.K., bu dönem akademik görevleri nedeniyle savunmasına hazırlanmak için vaktinin olmadığını belirtti.
Sonrasında söz alan Avukat Faik Eren Kaptan 13. ACM'de aynı bildiriye imza atan bir akademisyenin yargılandığı dava dosyasının incelenmek için getirtilmesini talep etti. “
Bu mahkemede Adalet Bakanlığı’ndan davanın TCK 301 üzerinden değerlendirilmesi için talep gönderildi. Söz konusu bu davada da TCK 301’in unsurları daha olası görülüyor.” dedi. Herhangi bir birleştirme talebinin olmadığını belirten avukat, dosyanın incelenmek için getirtilmesini, Adalet Bakanlığı’na benzeri bir dilekçe yazılmasını talep etti.
Mahkeme başkanı sanığa savunma yapması için süre verilmesine, 13. ACM'de benzer olan dosyayı incelenmek üzere getirtilmesine, Adalet Bakanlığı’ndan izin istenmesine yönelik talebin ise reddine karar verdi. Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:25’te.
6. duruşma
O. A. iddianamenin eline ulaşmadığını belirterek savunmasını hazırlamak için ek süre talep etti. Avukat Faik Eren Kaptan bir önceki duruşmanın taleplerini yineledi, ek süre talep etti. Mahkeme başkanı ek süre verilmesi talebini kabul etti. Bir sonraki duruşma 30 Mayıs 11:30’da.
7. duruşma
“Avukat olmadan da devam edebiliriz”
Akademisyen G.F.'nin avukatları Meriç Eyüboğlu aynı saatteki başka bir akademisyen davasının duruşmasında yer aldığı için duruşma salonuna zamanında yetişemedi.
Akademisyen “Avukatım hazır olmadığı için bu celse savunma yapmak istemiyorum. Bir başka mahkemede olduğu için duruşmaya katılamadı” dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ersin Özaslan, avukat olmadan devam etmek isteyince izleyicilerden tepkiyle karşılaştı. İzleyiciler hakimin böyle bir hakkı olmadığını söyledi.
Özaslan mahkemeye müdahale edilemeyeceğini söyleyerek izleyicilerin mahkeme salonundan çıkarılmasını istedi. Sanığın savunmasını hazırlaması için ek süre verilmesine karar verdi. Bir sonraki duruşma tarihi 30 Mayıs 11:35'te.
Mahkeme bitiminde salona gelen Avukat Meriç Eyüboğlu savunmalarını yapmaları için tekrar salona çağırılmalarını talep etti. Talebi kabul eden mahkeme heyeti, arada gerçekleşecek bir davadan sonra içeriye alabileceklerini belirtti. Yaklaşık bir saatlik beklemeden sonra ise çok yoruldukları gerekçesiyle savunmalarını alma kararından vazgeçtiklerini, isterlerse yazılı olarak iletebileceklerini belirtti.
Ne olmuştu? 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"nin (BAK) "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi 1128 akademisyenin imzası ile yayınladı. Sonraki katılımlarla imza sayısı 2212 oldu. Akademisyenler hakkında Savcı İsmet Bozkurt’un hazırladığı iddianame ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) “örgüt propogandası” fiilini düzenleyen 7/2 maddesinden dava açıldı. 26 Nisan itibariyle 5 Aralık 2017'den bu yana mahkemeye çıkan akademisyen sayısı 200 oldu. 13 akademisyen 1’er yıl 3’er ay hapis cezasına mahkum oldu. Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zübeyde Füsun Üstel'in cezası hariç cezalarda hükmün açıklanması geri bırakıldı. Üstel’in cezasının ertelememe gerekçesi olarak "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etmediği" ve "mahkemede suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşmadığı" gösterildi. TIKLAYIN - Akademisyen yargılamalarında cezalar Barış akademisyenleri 10 Mart 2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi nedeniyle yaşadıklarını basın toplantısında paylaştılar. Toplantıda açıklamaları yapan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy (15 Mart 2016) ile Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı (31 Mart 2016) TMK 7/2'de düzenlenen “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandılar, 22 Nisan 2016’da serbest bırakıldılar. Savcının talebi üzerine Adalet Bakanlığı “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama"yı düzenleyen TCK 301. maddeden yargılanma izni verdi. Dava sürüyor. Akademisyen yargılamaları haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. |
(EÜ/BK)