Dünya Vicdani Retçiler günü olan 15 Mayıs’ta kurulan Vicdani Ret Derneği bugün ilk basın açıklamasını gerçekleştirdi. Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan Vicdani Ret Buluşması’nın ardından Galatasaray Meydanı’nda yapılan açıklamada Derneğin amaçları ifade edilirken yirmi bir kişi vicdani reddini açıkladı.
Vicdani Ret Derneği pankartı arkasında bir araya gelenler “Askere gitme, kardeş kanı dökme”, “Reddet, diren, hayır de, askere gitme”, “Biz orduya sadece fındığa gideriz”, “Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kardeş kanı dökmeyeceğiz”, “Kadınların vicdanı reddediyor savaşı” sloganları attı.
"Militarizm silah, kışla ve apoletle sınırlı değil"
Oğuz Sönmez’in okuduğu açıklamada derneğin mücadele alanları anlatıldı.
“ Türkiye Devleti’nin de imzaladığı uluslararası belgelerde de yer alan ve bir insan hakkı olarak tanınan vicdani ret hakkının anayasal bir hak olarak tanınması için mücadele edeceğiz.
“Vicdani reddini açıkladığı için suçlanan, baskı ve yıldırmaya maruz kalan, vatandaşlık haklarından mahrum bırakılıp ‘sivil ölüme’ terk edilen vicdani retçi arkadaşlarımıza destek olacağız.
“Çeşitli gerekçelerle askere gitmeyen kişilerin cezalandırılmalarının; askere alınmış olanların maruz kaldıkları her türlü baskı, dayak ve işkencenin; ‘intihar’, ‘kaza’, ‘şehit’ adı verilen ‘şüpheli asker ölümleri’nin son bulması için mücadele edeceğiz.”
“Tüm savaşın tüm unsurlarına, silah üretim ve transferlerine, militer yapı ve organizasyonlara karşı çıkacak, savaş ve çatışmaların son bulması, savaş yaralarının sarılması, mayın ve serbest patlayıcılar gibi savaşın sonrasını tehdit eden savaş artıklarının ortadan kaldırılması için çalışacağız.”
“Militarizmin silah, kışla ve apoletle sınırlı kalmayıp toplumsal yaşamı da kuşattığının bilincindeyiz” diyen Sönmez bu bilincin gelişmesi ve ‘barışçıl bir yaşam’ için mücadelelerinde benzer anlayıştaki yapı ve organizasyonlarla birlikte olacaklarını eylemlerinde sivil itaatsizliği, çalışmalarında konsensüs ile karar almayı esas aldıklarını belirtti.
Sönmez “Askerlerin kurduğu; ‘Asker milletiz’, ‘her Türk asker doğar’ gibi söylemlerle zenginleştirilmiş militarist kültürün içselleştirildiği; bir savaş sonlandırılmaya çalışılırken bir başka savaşın tehlikesine düşer gibi olduğu; bölgesel bir küresel güç olma sevdasıyla yerli silah üretimini teşvik eden ve nükleer güç olmayı hedefleyen ülkede elbette işimiz zor” dedikten sonra açıklamayı şöyle tamamladı:
“Herkes bilmelidir ki; vicdani retçiler, bütün zorlukları aşacak kararlılığa sahiptir.”
“Hayatlarımız çalınmadan, hayallerimiz buluşmalı”
Açıklamanın ardından Nergis Şen, Melike Bozkurt, Hakan Aktuğ Gültürk, Uğur Akbaş, Okan Şahin, Fırat Binici, Kadir Bal, Melis Tantan, Selin Karakartal, Emre Türkkan, Menekşe Olgun, Zeynep Duygu Ağbayır, Eylem Sezgin, Halil Özgür Çelik, Özkan Öztürk, Metin Bayrak, Başak Tan, Özgür Oktay, Ahmet Özgür Erdoğan’ın da aralarında olduğu 21 kişi vicdani reddini açıkladı. Vicdani reddini açıklayanlardan bazılarının retlerini ithaf ettikleri arasında Reyhanlı’da hayatını kaybeden insanlar ve Pippa Bacca da bulunuyordu.
“Vicdani reddimi açıklıyorum” diyerek biten konuşmalardan bazıları şu şekilde:
Nergis Şen: “1. sınıftan 8. sınıfa dek 1440 gün her sabah kaptılmam için kurulan okullarda üniformalı bir şekilde sıraya girip ‘rahat’ ve ‘hazır ol’ komutlarını dinledim…”
“Hiçbir iktidara, otoriteye ve militarizme itaat etmeyecek anarşist bir kadın olarak vicdani reddimi açıklıyorum. Hayatlarımız çalınmadan, hayallerimiz buluşmalı.”
Melike Bozkurt: “Resmi olarak askere çağrılmasam da yaşamımın her alanında koca bir orduda yaşıyor gibiyim…Kadının pasif ve edilgen pozisyonundan yükselen erkek iktidarına karşı hayatımın tüm alanına yayılan militarizmi anarşist bir kadın olarak reddediyorum.”
Ahmet Özgür Erdoğan: “Askeriyede emir olan şey ailede nasihat, okulda ödev, işyerinde fazla mesaiye dönüşüyor. Dünyayı koca bir kışlaya çeviren efendiler, bitmek bilmez ‘yat kalk’larıyla bizleri de birer kurşun askere çevirmeye çalışıyor…”
Fırat Binici: “Askerlik yaptığım dönemde militarizmin şiddetini net bir şekilde gördüm ve bir kez daha anladım ki devletler ve ordularının kendi varlıklarını sürdürebilmek için bireylerin kişiliklerini elinden alarak kendilerine itaat edecek, istedikleri zaman öldürecek ve ölecek olan birer kukla haline getirmekten başka amaçları yok.” (BK)