Seçime bir haftadan az bir süre var. Demokratik Toplum Partisi'nin Diyarbakır'da desteklediği dört aday Akın Birdal, Gültan Kışanak, Selahattin Demirtaş ve Aysel Tuğluk başvuruda bulunuyor, toplu ve büyük bir miting yapmak için. Önce mitingin yapılacağından iki gün önce, gece geç saatte haber geliyor, "izin yok". Ertesi gün tepkilerin dozu ölçülüyor ve riskin göğüslenemeyecek boyutlarda olduğu kanaatine varılıyor ve müracaat üzerine yeniden değerlendirme yapılıp mitinge, mitingden bir önceki günün akşamı izin veriliyor.
Çarşamba günü, öğlenden sonra saat dört suları miting alanındayız. Kürsüde DTP İl Başkanı konuşuyor, seçim çalışmaları nedeniyle epeyce yorulmuş ve kısık sesiyle. "İzin verilmeyecekmiş. Kimin haddine!" sesleri ve ardından bütün alan ağız birliği etmişçesine "yuuuh" nidaları.
İşte belki de seçime dört gün kala yüz bin dolayında insanın istasyon meydanında "Bin Umut Adayları"nı desteklemek için toplandıkları mitingin ana teması buydu, iktidara, iktidar seçkinlerine ve bilumum seslerini ulaştırabildiklerine koca bir yuh!
Alan, hıncahınç dolu, peş peşe çıkıyor konuşmacılar. Kitle o denli örgütlü ve bilinçli ki; her konuşmacıyı onunla örtüştüğüne inandığı sloganla karşılıyor. Sloganlar zaman zaman farklılaşıyor. Bunu fark eden tertip komitesi sıkça uyarı yapma ihtiyacı hissediyor. "Lütfen seçimler için belirlenen sloganların dışında slogan atmayın ve afiş açmayın!"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir önce Kürtçe başladığı ve Amed'e, Amed halkına yürekli bir güzelleme diye tabir edeceğimiz konuşmasını sonra Türkçe olarak; iki dilli sürdürüyor. Bu iki dillilik hemen bütün konuşmacıların diline yansıyor. Bu, kimi siyasi parti adaylarının "Diyarbakır'ı metropol kent yapacağız" sözlerine nazire olurcasına, aslında çoktan "Alternatif Metropol" olmuş olan bir şehrin dili ve göstergesi oluyor şehirde ve mitingde.
Leyla Zana, "Bu kez ve son kez uzattığımız barış elini artık tutun" diyor. "Bir halkın onuru ile bu kadar oynanmaz" diyerek söylenmesi gerekeni etkili ve hatip diliyle söylüyor.
Sonra diğerleri yeşilli morlu kıyafeti ile Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, DTP eşbeşkanı Nurettin Demirtaş konuşuyor. Tümünün de ortak paydası, "dünyanın gözünün, bugün Diyarbakır'ın üzerinde olduğu" noktasına kilitli.
Akın Birdal, neredeyse herkesi korkutmuş. Miting saatine kadar binlerce insan hastaneye koşmuş, aman ciddi bir rahatsızlık olmasın diye. Sonradan anlaşılmış ki; gıda zehirlenmesi, bağırsak enfeksiyonu. Katılamıyor Akın Birdal mitinge, ama mesajı alanın dalgalanmasına ve büyük alkış almasına yetiyor. Selahattin Demirtaş da öyle, eşinin ani hastalığı nedeniyle mitingin coşkusunu yaşayamayanlardan.
Sonuç?
Diyarbakır aslında sonucu neredeyse bir ay önceden aşikâr bir seçime gidiyor, miting günü seçime dört gün kala ve bu satırları okuduğunuz gün seçime iki gün kala: Diyarbakır'dan bin umut adına aday gösterilen dört adaya, seçmenleri artık, seçilmeden "Vekilim" demeye başlamışlar bile.
Geriye kalan altı adaydan dördü AKP'nin. Bütün fırtına ise dört artı dört'ten arta kalan iki'nin üzerine kopacak. Onun hesabı çok karışık, seçim gününe endeksli.
Beni sorarsanız?
Diyarbakır'ın Yenişehir semtinde oturduğumdan ve yapılan çalışma gereği de benim beldemin bağımsız adayı insan hakları savunucusu Akın Birdal olduğundan ve bu seçimin kararlılığının da, en çok hakları ihlal edilen bir şehre yakıştığını samimi olarak düşündüğümden, ha bir de unutmadan adayımın da -pardon vekilim mi demeliydim- benim gibi kalbinden baypaslı olmasından oyumun rengi başından belliydi. Şimdi siz de öğrenmiş oldunuz işte.
Benim oyum Akın Birdal'a... (ŞD/TK)