Barış Akademisyenleri, İsrail’in Gazze’ye saldırı 100 günü geride bırakmışken dünyaya ve Türkiye’deki yetkililere çağrıda bulunan bir açıklama yayınladı.
Açıklamalarında, İsrail, Gazze ve Batı Şeria’dan tamamen çekilene, Filistin Devleti’nin tesisi önündeki engeller tamamen kalkana kadar dünya akademisinden şunları talep ettiler:
· Süregelen etnik soykırıma, savaş politikasına ve ekonomisine destek veren İsrail yükseköğretim kurumları ve İsrailli akademisyenlerle her türlü işbirliğini sonlandırmaya ve İsrail’in yükseköğretimde tecrit edilmesine katkıda bulunmaya,
· Bulundukları ülkelerdeki meslek örgütleri, dayanışma ağları ve sivil toplum kanalları aracılığıyla, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’na yaptığı başvurusuna destek olmaya,
· Bulundukları ülkelerin ilgili başvuruya taraf olması için baskı kurmaya,
· İsrail’in işlediği savaş suçları, etnik temizlik ve soykırım iddialarının dikkate alınıp araştırılması için her türlü girişimi desteklemeye çağırıyoruz.
“Ticari faaliyetlerin ivedilikle durdurulması”
Barış Akademisyenleri’nin Türkiye devletine çağrısı da şöyle:
· Güney Afrika’nın başvurusuna sahip çıkıp, Uluslararası Adalet Divanı’na yapılan ilgili başvuruda taraf olmaya,
· Soykırım iddialarının ciddiyeti uyarınca ve gelecekte ortaya çıkabilecek ahlaki ve hukuki müeyyideler göz önünde bulundurularak, İsraille yapılan ticari faaliyetlerinin incelenip, İsrail’in soykırım suçu işlemesine doğrudan yardımcı olan kalemlerdeki ticari faaliyetlerin ivedilikle durdurulmasına,
· İsrail ile askeri, ticari ve diplomatik ilişkilerini kesmeye çağırıyoruz.
“Savaş suçları, etnik temizlik ve soykırım”
Barış Akademisyenleri, 7 Kasım 2023’te yaptıkları çağrıyı takip eden iki ayda, İsrail devletinin Gazze’de katliamları artırarak devam ettirdiğini belirtti:
Barış Akademisyenleri: "İsrail'e dur de"
“Aynen Güney Afrika’daki apartheid rejimine yapıldığı gibi, İsrail’e yönelik benzer bir uluslararası baskı mekanizmasının işletilmesi gerek.
Tarihin bir ironisi olarak, Güney Afrika Cumhuriyeti 29 Aralık 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’na (ICJ) İsrail Devleti’nin soykırım suçunu işlediğine dair ve derhal bu suçun önlenmesi için tedbirler alınması için bir başvuruda bulundu. Başvuruyu oluşturan 84 sayfalık döküman, işlenen savaş suçları, etnik temizlik ve soykırım boyutları hakkında detaylı bir döküm veriyor.
“Batı akademisinin sessizliği de kabul edilemez”
İsrail’in, Gazze’nin okul, hastane, cami, kilise, adalet sarayı, belediye meclisi, ulaşım vesair altyapısı, sivil yerleşim birimleri gibi diğer birçok kamu yapısıyla beraber, yükseköğretim kurumlarını bombalaması da dünya akademisi için kabul edilemez. Birçok akademisyen de hedef alınarak, katledildi. Bunun yanında yükseköğretim kurumlarının yetiştirdiği doktor, gazeteci, yazar ve şairler gibi toplumun iskeletini oluşturan kişilerin özellikle hedef alındığı, işkenceye, alıkonulma, kaçırılma ve katledilmeye maruz kaldığı anlaşılıyor. Üniversitelerin kendi mezunlarına sırtını dönmeleri düşünülemez. Bütün bunlar olurken, özellikle Batı akademisinin sessizliği de kabul edilemez.
Diğer taraftan suçların suçu (crime of crimes) olarak bilinen soykırım, insanlığın bütün ortak değerlerini hedef alan, en aşağılık, en kahredici suçtur.
Bu nedenle, İsrail devletinin işlediği savlanan savaş suçları, etnik temizlik ve soykırım iddialarının dikkate alınıp araştırılması bir tercih değil, bir zorunluluktur.
İsrail’in bir soykırım suçu işlediği birçok soykırım araştırmacısı ve tarihçisi tarafından da dillendirilmektedir.
Uluslararası Adalet Divanı’nın nihayetinde vereceği kararı beklemeden, soykırım suçu işleyen bir devletle işbirliği içinde olmanın doğurduğu ahlaki ve hukuki yükü hatırlatmak görevimizdir.”
(AS)