* Fotoğraf: Alican Eralp
Ölmeyi ve öldürmeyi merkeze alan militarizmle, hayvanların özgürce yaşamasını odağına yerleştirmiş veganizmi birlikte anmak oldukça güç. Roboskî’deki çoğu çocuk 34 sivilin öldürülmesinden sonraki süreçte, bölgeye hakimiyet sağlamak için katırların TSK tarafından katledilmesi hayvan özgürlükçüleri için askerliği daha da sorgulanır hale getirdi. O günlerde bununla bağlantılı olarak üç aktivist vicdanî retlerini açıklamıştı. Retler devam etti; geçen hafta başında da benzer sebeplerle vegan aktivist Murat Tiriç’in reddini açıklamasıyla birlikte sayı yediye ulaştı.
Vicdanî retçi hayvan özgürlüğü aktivisti Burak Özgüner’le militarizm-veganizm karşıtlığını; 2012’de vegan olan Oğuz’la da 2013’te yaptığı zorunlu askerlik dönemini konuştuk.
TIKLAYIN - ÜÇ HAYVAN HAKLARI AKTIVISTINDEN VICDANI RET
“Canlı katletmemek için militarizmi reddediyorum”
Temmuz ayında askerliği reddettiğini açıklayan Özgüner’in ret metninde şöyle yazıyordu: “Bir ‘savaş’ vereceksem o da hayvanları ve doğayı daha çok özgürlüğe, kurtuluşa yaklaştırmak için olabilir; bu mücadelede yaşama düşman olan devlet de ordu da benim tarafımda yer almıyor.”
Özgüner, Roboskî katliamının ardından sistematik bir şekilde TSK tarafından gerçekleştirilen katır katliamı sonrasında reddini açıkladı: “Çünkü askere gittiğinizde aynen Roboskî’de olduğu gibi katır kurşunlamanız ya da masum insanları bombalamanız emredilebilir. Emir-komuta zincirine girmemek, devletin silahını ya da bombasını kuşanıp hiçbir şekilde canlı katletmemek için militarizmi, bu zorunlu devlet hizmetini, askerliği reddettim.”
Vegan olurken de aynı duyguları yaşadığını söyleyen Özgüner, veganizmin de vicdanî ret gibi bir sivil itaatsizlik örneği olduğunu belirtti ve ekledi: “Zulümden, şiddetten yana saf tutmamanın bireysel göstergesi, politik duruşu bana göre.”
Vegan askerler için herhangi bir kanuni düzenleme olmadığını hatırlatan Özgüner, bir askerin vegan olarak sürdürdüğü yaşamının askerde sekteye uğrayabilme ihtimalinin de askere gitme zorunluluğu kadar büyük bir problem olduğunu ifade etti.
"Veganlık - şiddetsizlik"
Oğuz ise 2013’te askerliğini yapmış bir vegan. Veganizmin hayvan yememek ya da sömürmemenin yanında aynı zaman da şiddetsizlik olarak gördüğünü söylüyor.
Oğuz, 2010’da gemi mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra sekiz ay iş aramış. Bu sektörde askere gitmediği için iş bulamayacağını anladıktan sonra Çin’e gitmiş. Yaşayabileceği bir yer olmadığını söylediği Çin’den bir buçuk sene sonra Türkiye’ye döndüğünde, bakaya kalmış ve ardından askere gitmiş.
Gemi mühendisi olduğu için İskenderun’da acemiliğini, Ankara’da bir telsiz istasyonunda ise kısa dönemli askerliği yapmış.
Oğuz, askere giderken vegan kalabilir miyim, endişesi yaşamadığını belirtiyor, “Çok sıkıntı değildi benim için, helva varsa tamamdır, dedim” diyor.
Onun tecrübeleri ise askere gitmek zorunda kalan veganlara yol göstermesi açısından mühim.
“Pasif bir şekilde direnmeyi tercih ettim. Anlayışlısına denk gelinebilir, özel yemek yaptırılabilir miydi bilmiyorum. Ama sanmıyorum da... Çünkü 5 bin kişiye yemek yapılıyordu acemi birliğimi yaptığım yerde. O yüzden komutanlara söyleme gereği duymadım vegan olduğumu.
“Askerde edindiğim arkadaşlarım biliyordu. Oraya birlikte ‘düşüyorsunuz’, o bakımdan bir yardımlaşma oluyor. Yemediğimi görenler kendi meyve sularını, vegan yiyeceklerini bana veriyorlardı. Vegan yemek çıkmadığı günlerde, onların bana daha önce verdiği dolabıma koyduğum helva gibi şeyleri yiyordum.”
“Vegan yemek çıkmazsa ekmek yiyorsunuz”
“Acemi birliğinde sıkıntı yaşayabiliyorsunuz: Dışarı çıkma izniniz yok. Ne çıkarsa onu yiyorsunuz. Üç öğünde de vegan bir şey çıkmazsa bütün gün sadece ekmek yemiş olursunuz. Genelde her öğünde bir tane vegan yemek oluyordu. Ama bu sadece hoşaf da olabilir. Sabah kahvaltısında zeytin ve domates yiyorsunuz zaten.
“Usta birliği ise bence çok rahat. Kesilmezse hafta sonunu izninde gidip istediğiniz şeyi alıp dolabınıza dolduruyorsunuz. Hafta içi yemekhanede yiyecek bir şey bulamadığımda onlardan yiyordum.
“Bu biraz şans meselesi aslında, ben yemeğin yapıldığı ve dağıtıldığı bölgede askerliğimi yaptığım için o gün yemek ne ise, et eklenmeden yemeği alabiliyordum. Bir de benim avantajım, gittiğim bölükte fiziksel bir aktive yaptırmıyorlardı. Belki de bu yüzden çok zorluk yaşamadım.”
“Askerdeyken vegan olmasa da et yemeyen çok”
“Vejetaryen ya da vegan olmamasına rağmen askerde et yemeyen kişi oldukça fazla. 3-4 yıllık şoklanmış etlerin buzu çözüldüğünde üstüne sinekler toplandığını, yerlerde sürüklendiğini gördüğüm oluyordu. Bu sebepten de çoğu insan yemiyordu.
“Mesela, hafta sonu aşçı yokken yemeği yapan askerler belki biraz da benim de müdahalemle 500 kişilik vegan yemek yapıyordu. Normalde etli kuru fasulye olacak menüde, et koymuyorlardı yemeğin içine. Koşullar anlattığım gibi olduğu için koymadığında kimse de itiraz etmiyordu.”
“Asker olmanın kendi zorluğu vegan olmaktan da öte”
“Askere gitmek zorunda kaldığında, askerliği yaparken bir çözüm aramak o kadar da zor değil. Kimse açlıktan ölmez, ekmek yer yine devam edersin. Hele ki dünyada böyle bir düzen varken, insanlar açlıktan ölüyorken…
“Askere gitmeye mecbur kalanlar kendine güvensinler. Hayatta denklemler o kadar basit değil. Günlük protein miktarını almazsan ölmüyorsun. Askerde vegan olmaktan, beslenememekten dolayı bir zorluk var ama asker olmanın kendi zorluğu belki de vegan olmaktan da öte.
“Hayata bakış açılarını da değiştirmeleri gerekebilir: Askerde ya da değil, birinin kendini mutlu etmek için ilk yöneldiği tüketim mallarına kendini kapatmış oluyorsun. Veganlar için bu zor olabilir, diğer insanlar askerlikten/işten yorulduğunda bir sütlü çikolata alıp kendini iyi hissettiğine inandırabiliyor. O hazırcılığı ve hızlı tüketimin sağladığı ‘sunî multuluk’la mücadele etmek gereklidir belki de. İyi hissettirdiğine inandığın şeyi çıkardığında yerine başka bir şey koyman gerekebilir.
“Vegan gidiliyor ve vegan dönülüyor. Kimsenin şüphesi olmasın.” (AE/ÇT)