Bilim insanı yetiştirme sorunu doğal olarak son derece zor ve emek isteyen bir süreçtir. Gelişmiş Batı üniversitelerinin en çok yatırım yaptıkları konuların başında, nitelikli insan yetiştirmek gelmektedir.
Benim değişik ülkelerde gördüğüm uygulamalar ve öngörüler bütün olarak işlendiğinde, ilk etapta aşağıdaki işlemlerin yapılması büyük önem taşımaktadır.
1. Yüksek lisansa alınma koşulları yeniden belirlenmeli. Gelişmiş Batılı üniversitelerde, lisans öğrencileri bilirler ki, 4 üzerinden 3'ten aşağı notu olan yüksek lisansa ve doktoraya başvuramaz. Mevcut durumda, TÜBİTAK burslarına başvurmak için benzer kriterlerin olduğu bilinmektedir.
2. Yüksek lisans ve doktora sınavı için yapılan LES ve TUS sınavlarının, kalitesi yanında, taban puanları yukarı çekilebilir. Böylece gerçekten bilim yapmaktan, bir ekmek kapısı olmaktan çok, bir uğraş ve yaşam biçimi olarak bu işten hoşlananların kendilerini erken dönemde motive etmesi sağlanır.
3. Bölüm birincileri mutlaka araştırma görevlisi olarak alınmalıdır. Bu, lisans öğrencileri arasında bilim yapmak isteyenleri yüreklendirecektir. Resmi olmasa bile, teamül yaratılmalıdır. Lisans öğrencileri, ilk yıldan itibaren motive edilmeli, bilim yapma isteği olan, dil bilen, yetenekli öğrenciler teşvik edilmeli, burs veya diğer ödüllendirici önlemler ile öğrencilere bilim yapma sevdirilmelidir. Bu öğrencilerin yurtdışı programlardan daha fazla yaralandırılması sağlanmalıdır.
4. Araştırma görevliliğinin yanı sıra proje asistanlığı getirilmeli, ayrıca yüksek lisans ve doktoraya kayıt yaptıran bütün öğrencilere burs olanağı ve bölümlerde öğretim sürecine katılma olanağı sağlanmalıdır. Böylece, proje yapan öğretim üyesi proje asistanı alabilme şansına sahip olacağı için, öğretim üyesi de bir şekilde motive edilmiş olur.
5. Yüksek lisans tezinden makale üretmeleri teşvik edilmelidir.
6. Doktora öğrencisinin savunma sınavına girmesi için, mutlaka tezinden olmak üzere bir -veya tercihen daha fazla- SCI sıralamasına giren dergilerde, uluslararası dergilerde yayın yapması teşvik edilmelidir. İsveç ve Norveç'te yapılan tezlere bakıldığı zaman, tezin ana gövdesini değişik dergilerde yayınlanmış makaleler oluşturmaktadır. Veya bu makaleler tezin "apendiks" kısmına iliştirilir.
7. Doktorasını tamamlamış araştırıcının, birkaç dönem, mutlaka kendisi hazırladığı projeler ile post-dok diye adlandırılan doktora sonrası çalışmalarla katılması çok yararlı olacaktır. Sanırım TÜBİTAK, bugünlerde, bu konuda başka üniversitelerden gelen araştırıcılar için kariyer geliştirme programı ve projeleri öngörmekte. Bunun yararlı olduğu kanısındayım.
8. Akademik aşama için vazgeçilmez koşul olarak, aday, doktorasını yaptığı kurum dışındaki bir birimde kadro alabilmelidir. Batıdaki üniversitelerin çeşitliliği ve zenginliğinin temeli buna dayanmaktadır. Aksi takdirde öğrenci hocasını geçememekte, kendisini işe alan kişinin etkisinden kurtulamamaktadır. Ayrıca bu durum, bugün üniversitelerde, rektörlerin en ciddi sorunu durumuna gelmiştir. Rektörlerin en zorlandıkları konu, öğretim üyeliğine ilk adımı atan kişilerde kadro verilmesinde, popülist yaklaşım, üniversitedeki etkili kişilerin baskısı, gelecekte kendilerine verilecek oy beklentisi gibi, akademik yaşamla bağdaşmayan sorunlardır. Kadrolar, bu nedenle rasyonel kullanılamamaktadır.
9. Akademik kadro için artık "sadece ayakkabı numarası eksik olan" ilanlar yerine, gerçekten liyakate dayalı, ölçütleri yükseltilmiş başvuruların alınması gerekir. Norm kadroya bağlı, yani ihtiyaca bağlı olarak, adaylar için "söz dinleyen, bizden, iyi çocuktur, terbiyeli" gibi yaklaşımlar yerine, doktorasının konusu, yayın sayısı, dil bilgisi düzeyi, araştırma yapabilme kapasitesi gibi, evrensel düzeydeki nicel-nitel ölçütlere dikkat etmek gerekir.
Ayrıca, bilim insanlığı nosyonu ölçütlerinden hayal etme, yaratma, düşünebilme, her koşulda düşündüklerini savunabilme, gerektiğinde karşı duruş gösterebilme cesareti ve direnci, tarih bilinci gelişmiş olma, kültürel alt yapısı sağlam olma, aydın karakterli olma gibi evrensel normlara sahip kişiliklerin aranması zorunluluk arz etmektedir.
10. Fen, Sağlık ve Sosyal Bilimler Enstitüleri, yeniden gözden geçirilerek, bilim insanı yetiştirmeye yönelik olarak yeniden organize edilmelidir. Harp Akademileri benzeri, doktora yüksek okulu kurulmalıdır. Bu okullarda, bilim disiplinlerinin gereği olan özel konular dışında, genel olarak bilim tarihi, bilim felsefesi, uygarlık tarihi, insan kaynakları, ölçme değerlendirme, bilimsel araştırma metotları gibi dersler mutlaka okutulmalıdır.
11. Yüksek lisans ve doktora yüksek okuluna alınacak öğrencilerin seçiminde, başarı durumunun yanında, Batılı anlamda saygın bilim adamlarının da -kişinin bilim yapabileceğine güvence niteliğindeki- referans mektubu alınmalıdır.
12. Son yıllarda yapılan bir diğer eleştiri de, kişinin standartları sağlayacak kadar puan almasına karşın, bilim etik kurallarına uymaması ve kişilik zaaflarının varolmasının, bilime ve kuruma daha çok zarar vermesidir. Akademik aşamaların, sürekli performansa bağlı olarak işletilmesi yöntemleri üzerinde düşünceler geliştirilmelidir.
Öğretim üyelerine büyük görev düşüyor
Öncelikli görev, bizlerin oluşturduğu kurullara ve sınav jürilerine düşüyor. Bugünün bilim insanları olarak, yarının hesabını bugünden vermek zorundayız.
Hangi ölçütleri sayarsak sayalım, sonuçta bu eleman talepleri, anabilim dalı ve bölümlerden başlayarak rektörlüğe kadar gitmektedir. Eleman alımları da anabilim dallarında kurulan jürilerce gerçekleştirilmekte, yönetim kurullarının onayından geçmektedir. Sonuçta, öncelikle biz öğretim üyelerine, akademisyen seçiminde büyük sorumluluk düşmektedir.
Başta bölüm başkanı, dekan ve rektörlerimiz olmak üzere, her düzeydeki yetkilinin, yeni kadro ilanlarında, popülist yaklaşımlarla kendilerine oy verecek kişiye değil, ülkemizi yarınlarda temsil edecek, bilim yapacak ve öğretecek nitelik ve kapasitedeki adaylardan yana olması gerekir.
Değişik düzeydeki bilim jürilerinde görev alan öğretim üyelerinin, bilim insanı sorumluluğu bilinci içinde -kendilerine ve prensiplerine sadık kalmak şartıyla- üniversitelere alınacak akademik kişilikler konusunda ince eleyip sık dokumları gerekmektedir. Yasal düzenleme bir yana, nitelikli eleman alımı için geleceğin sorumluluğunu omuzlarında taşıyan akademisyenler olarak, daha dikkatli ve seçici olmamız gerekir.
Kriterleri yüksek, Einstein'ın belirttiği gibi "hayal etmek, bilmekten önemlidir" niteliğine sahip öngörülü adayların seçilmesi hedeflenmelidir.
Hepsinden önce, analiz ve sentez yapabilen, yöntem (tümevarım, tümdengelim yaklaşımını), bilim tarihi ve felsefesini bilen, istatistik, ölçme değerlendirme, pedagojik bilgisi yanında insan ve genel kültürü konusunda altyapısı sağlam olan eleştirel düzeyi yüksek yaratıcı adaylara öncelik verilmesi hepimizin yararınadır. (İÖ/TK)
* Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi