Ekmek zammının küresel düzeyde zorlama olduğu kısa sürede anlaşıldı. İklimdeki belirsiz değişimlerin su bütçesi üzerindeki olumsuz etkisi, artan petrol fiyatları ve biyoyakıt üretimine ayrılan yeni alanların artmasıyla buğday üretiminin azaldığı ve fiyatların birden yükseldiği görülüyor.
Son dönemlerde batı borsalarındaki spekülatörlerin petrol fiyatlarının artmasıyla ellerindeki fonları tarım ürünlerine yatırması bir anda batıda buğday fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Ayrıca yeşil devrimle başlayan bitki ıslahı ve biyoteknolojideki gelişmeler sonrası tarıma gerekli önem verilmedi; son yıllarda artan pahalı tarımsal girdilere karşı verim artışının sağlanamadı.
Gıda zinciri insana göre değil, pazarın ihtiyacına göre şekilleniyor
Türkiye'nin de içinde bulunduğu dünya kuşağının tükettiği stratejik bitki buğday. Kültüre alınmış bitkilerden buğday, mısır, çeltik, patates, pamuk en çok ekimi yapılan bitkiler. Biyoteknoloji şirketleri bu bağlamda söz konusu bitkilerin tohumları üzerinde değişik yaparak dünyanın her tarafına aynı tohumu pazarlıyor.
Böylece dünyanın değişik coğrafyalarında kendiliğinden doğaya adapte olmuş bitkiler ortadan kalkıyor ve biyolojik çeşitlilik yok oluyor.
Biyoyakıt üretim talebi buğday ekim alanlarını daraltıyor
Artan biyoyakıt talebiyle geniş tarım alanları gıda üretimi yerine, biyoyakıta yönelik ekim alanları oluşuyor. Gelecekte bu nedenle gıda fiyatları artacak ve bundan en fazla az gelişmiş ülkeler zarar görecek. Özellikle de geniş tarım alanlarının mısır, kanola ve ayçiçeği gibi biyoyakıt üreten bitkilere ayrılması mono tarım kültürünü etkinleştirecek.
Bunun toprak sağlığı ve sürülebilirliği üzerinde olumsuz etkileri beklenebilir. Son yıllarda Güney Amerika, Çin ve Hindistan'dan gelen biyo-enerji üretim talebi belirli ürünlerin ekim alanlarını sınırlıyor.
Doğal olarak petrol fiyatının tırmanışı ve petrolü ikame edebilen biyoyakıt üretimine ayrılan alanların artması tarım ürünlerinin pahalıya üretilmesine neden olacak. Ayrıca iklimde meydana gelen değişimler sonucu yetersiz yağışlar ve barajların beklenenin gerisindeki doluluk oranı, verimi ve rekolteyi etkileyen faktörler.
Dünyada artan talep fazlası önümüzdeki dönemlerde buğday ekim alanlarının genişlemesini gündeme getirebilir. 2007 verilerine göre Türkiye'de buğday ekilen alanlarda yaklaşık 50 bin hektarlık bir daralma var. İklim koşullarında meydana gelen değişimle geçen yıla göre yaklaşık 2 milyon ton verim düşüşü bekleniyor.
Ergin Yıldızoğlu bir yazısında Christian Science Monitor'e, dayandırarak "Ucuz gıda ürünleri dönemi neden sona erdi" diye soruyor. Yazıya göre "Buğday, mısır, pirinç, süt ve diğer temel gıda ürünleri, 2006'da rekor düzeyde fiyat artışları yaşadı ve bu eğilim, 2007'de devam etti ve belki önümüzdeki yıl da sürecek".
Dünyada buğday fiyatı artıyor
Bunların sonucunda dünya buğday stokları son 30 yılın en düşük seviyesine geldi. Dünyada ortalama 600-610 milyon ton buğday tüketimi yapılıp her yıl bu dönemde 195 milyon ton civarında stok beklenirken günümüzde 110 milyon ton civarında stok var.
Stokların azalması ve artan petrol fiyatları, su kıtlığı bir anda dünyanın önüne buğdaya talebi ve fiyat artışını çıkardı. "Dünyanın en ucuz gıdası" ekmek sanırım bu özelliğini kaybedecek.
Basına yansıdığı kadarıyla dünyanın en büyük buğday üreticileri Kanada ve Avustralya'da yaşanan kötü hava koşulları fiyatları geçen yıla göre iki kat yükseltti. Buğday fiyatının Kanada'da 810 dolara/bushel kadar yükseldiği bilgisi bir anda dünyada yeni bir krizin habercisi olarak algılandı.
Bugünlerde dünya buğday borsalarının en önemlilerinden biri olan Chicago'da buğday fiyatında son altı yılın en yükseği yaşanıyor ve bin 100 dolar bushel'e tırmandığı belirtiliyor.
Verim uzaktan algılama sistemiyle belirlenmeli
Düşük verim, ithalatı gündeme getiriyor. Zamanında ona uygun fiyatla buğday bağlantısı yapmak gerekirdi. Un Sanayicileri Federasyon Başkanı Necati Görür, Türkiye'nin geçen yıl ithalat kararında geç kaldığını ve bu durumda fiyatlarda dezavantaj yaşadığını belirtmişti. Tarım teknolojisi kullanılarak uzaktan algılama teknikleriyle ön tahminde bulunmak ve ona göre ön ithalat bağlantısı yapmak maddi tasarruf sağlayabilir.
Bu yıl buğday ithal etmek zorunda kalabiliriz
Türkiye yakın geçmişe kadar buğday üretiminde kendi kendine yetiyordu ve 20-21 milyon ton buğday tüketimi kapasitesine sahipti. Yakın geçmişe kadar da bu düzeyde üretim sağladı. Görür, "Devlet geçen yıl ithalat kararında ve bağlantıya geçmekte çok geç kaldı. Bu fiyatlardan çok daha az fiyata bağlantı yapılabilirdi" diyor.
Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO) 2006'da 20 milyon ton, 2007'de 19 milyon ton buğday üretimi yapıldığını açıkladı fakat eldeki stoklar bunun altında bir üretimin gerçekleştiğini gösteriyor. Kimi kaynaklara göre 2007'de üretim 17 milyon tona düştü, ancak Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) göreyse 16 milyon ton civarında gerçekleşti.
Ziraat Odaları Başkanı Gökhan Günaydın, 2008 için 18.5-19 milyon ton üretim beklediklerini belirterek, "19 milyon ton üretim yaparsak ithalata gerek kalmaz" diyor. Ancak Türkiye'nin bir çok nedenden dolayı gereksinimi olan 18 milyon tonluk ihtiyacına karşın 15,5-16 milyon ton buğday üretebileceği bekleniyor.
2-2,5 milyon ton düzeyindeki buğday açığıysa ithalatla kapatılacak.
Türkiye tarımda dışa bağımlı
24 Ocak kararları ve onu izleyen dönemlerde yapılan yasal düzenlemelerle tarım adeta elden çıkarılacak bir unsur olarak gösterildi.
Türkiye gibi tarım ürünleri politikaları daha çok IMF, Dünya Bankası ve AB politikaları tarafından belirlenen ülkelerde artan kuraklık ve biyoyakıt üretimiyle önümüzdeki dönemde buğdaygillerin üretimi azalacak.
Çiftçilerin artan girdi maliyetleri karışısında ürünü erken dönemde satması veya tüccara borçlanmasıyla üretici değil, tefeci daha çok para kazanıyor.
Tarım yeniden önem kazanıyor
Temiz su kaynaklarının azalması, artan enerji maliyetleri, gübre kaynaklarının sınırlılığı önümüzdeki dönemde tarım ürünlerinin kısıtlı ve pahalıya üretileceğini gösteriyor. Ayrıca gelişmiş ülkelerin tarımsal biyoteknoloji, tohum ve tarımsal kimyasallara harcadıkları büyük paralar gelecekte tarımın tekelleşeceğinin ve ürünlerin pahalılaşacağının işareti.
Bunlar tarımın önümüzdeki dönemde yeniden güncelleşeceğini gösteriyor. 1980'lerde ekonomiye katkısı düşük diye önem vermediğimiz tarım ürünlerini ithal ediyoruz. Bu bağlamda Türkiye potansiyeli olan tarımı planlı ve bilimsel olarak yönetmeli.
Türkiye şanslı bir coğrafya. Bugün gelişmiş ülkelerin neredeyse tümü zengin tarım ülkeleri. Türkiye'nin de planlı ekonomiye geçerek öncelikli olarak ülke ihtiyaçlarına göre ekim deseni oluşturması ve bu konuda destek - teşvik uygulaması gerek. (İO/GG)
* İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, [email protected]