İslam âleminin iki bayram kutlaması yapılır; Ramazan Bayramı, bir diğer adlandırma ile Şeker Bayramı ve Kurban Bayramı. Çocukluğumdan beri eğitimizde Ramazan Bayramı "Şeker Bayramı" olarak kutlanırdı. Bayram bayramdır, bayramın ruhuna uygun davranıyorsak, fakiri fukarayı düşünebiliyor, barışçıl isteklere sahipsek, kimseye zarar vermeye önem veriyorsak bayramın şeker veya ramazan olarak adlandırılması önemli değil. Bizler için her ikisi de makbuldür. Amaç ve niyet daha önemlidir.
Bayramda Ne Yediğimizi Bilelim
Şeker bayramı adına yakışır şekilde tatlıların çok tüketildiği bir bayramdır. Doğal olarak yazın sıcak ve bunaltıcı nemli ortamında karbonhidrat (ekmek, makarna, bulgur, pirinç ve patates gıdaların kaynağı) ve şeker ağırlıklı beslenme beraberinde sağlık sorunları da doğurmaktadır. Ayrıca tükettiğimiz şekerlerin çoğunluğu karbonhidrat kökenli olması nedeniyle özelikle de mısır nişastasından elde edilmesi ile bilinen klasik genetiği değiştirilmiş mısırdan elde edilen şekerin sağlığımız üzerindeki etkileri de tartışma konusu olmaktadır.
Çocukluğumda şeker yerine doğal üzüm pekmezine bandırılan ekmek ve evde yapılan pekmezli börekler gezdirilirdi. Annemizin yaptığı kalın açılan ekmekler pekmeze ve tereyağına bandırılır ve bütün komşulara dağıtılır bayramları kutlanırdı. Şekerin piyasada yaygın dolaşımı ile fırınlara çörekli ve kurabiyeliler yaptırılırdı. Bu bağlamda geçmişte kullanılan şeker ve nişasta kaynağı biraz daha doğal ve yerel ölçekliydi. Dönemin iş aktivitesi gereği insan aktif olarak aldığı enerjiyi harcadığı için çok etkilenmiyordu. Şimdi ise sokakta karşılaştığımız insanlara bakınca aklımıza düşen ilk görüntü gerçeğin kendisi anlatmaktadır.
Bir toprak ve bitki beslenme bilimcisi olarak şekerin veya karbonun bitki için önemi insan içinde geçerlidir. Günümüzde kullanılan genetiği değiştirilmiş ürün kökenli şekerin sağlık üzerinde olumsuz eki yarattığı ve obeziteliği artırdığı belirtiliyor. Bu bağlamda Ramazan boyunca gün boyu aç kalan midemizi iftar ile birlikte aldığımız ve bayramda kapı komşu ziyareti evlerde geleneksel olarak yapılan karbonhidrat kaynaklı ekmek, bulgur ve tatlıların doğal olarak yan etkisi olacaktır. Bilinçli yaşayan insanlar olarak bayramda beslenmemize dikkat edip, sağlığımızı düşünmek zorundayız.
Beslenme Konusundaki Bilgilendirme Önemli
Ülkemizde yeni yeni sağlıklı beslenme, diyet konusunda çok sağlıklı olmasa da basında yer yer doğru bilgiler sunulmaktadır. Ramazan boyunca ve bayramda beslenme konusunda toplum sık sık uzmanlar tarafından uyarılmaktadır. Doğrudan bilgilendirme önemli ve gereklidir.
Bazı bilim insanları özellikle de tıp kökenli hocalarımız bilimsel bilgi ile şeker konusunun beslenmedeki yerini değişik yönleri ile işliyorlar. Çoğu zamanda meslekten olmayan kişiler eğer konuya reklam ve maddi çıkar boyutunda bakıyorlarsa yanlış ve sağlıksız bilgide vererek insanı yanlış yönlendirebiliyorlar. Sık sık basında ve reklam panolarında duyduğumuz kısa sürede zayıflama ilaç ve tabletler bu bağlamda zararlı olmaktadır. Bunları uygulayan çok sayıda kişi ya canını vermiş ya da sakatlanmıştır. Bu bağlamda alınan bilinin doğruluğu ve uygulanabilirliğine de bakmak gereklidir.
Beslenme şeker konusuna elince, alsında bütün şekerlerin kaynağı bitkinin yapraklarında yaptığı (CH2O)n kökenli karbonhidratların değişik türevleridir. Bugünkü tartışmanın temelinde şekerin nasıl elde edildiği ve ne kadar alınması yer almaktadır. Bu Amerika'da başlayan ve Genetik Modifiye ürünlerden mısırdan karbonhidrat veya nişastanın enzim ve basınç altında şekere dönüştürmesi ile elde edilen Yüksek Früktozlu Mısır Şurupları (HFCS) kullanımı ile doğal bitkiler tarafından üretilen sakaroz şekeri kullanımından kaynaklanan bir tartışmadır. Şeker de temelde bir karbonhidrat yan ürünüdür. Şekerin bitki tarafından yapılanı yani doğal sakaroz insan metabolizması tarafından bilinen ve sindirimi kolay olandır.
Yediğimiz Şekeri Bilelim
Şeker konusunda yazılan çizilenlere bakılırsa abartısı ile birlikte çok sayıda karşıt fikir göze çarpacaktır. Şekerden kaynaklanan hastalık ve sağlık sorunları gündeme gelince eletiri de artmaktadır. Örneğin "Şeker denilen zehir", "Şekerli ürünler uyuşturucu gibi, insanda bağımlılık yapıyor", "Genetiğiyle en çok oynanan ürün, mısır kökenli şeker", "Kanser hücrelerinin gıdası, şeker" gibi çok sayıda makale okunabilir.
Şekerin insan tarafından ihtiyacının üzerinde alındığında vücudun kan şekeri artıyor ve pankreas "insülin" salgılıyor. İnsülin bu süreçte vücudun ihtiyacı olan enerjiyi hücrelere yönlendiriyor. Ancak, ihtiyaç fazlası enerjiyi "yağ" olarak depoluyor. Bu aşamada şişmanlık (obezite) oluşmaktadır. Tabii diğer tarafta genetiği değiştirilmiş mısır'dan gelen yan etki var mı tam bilemiyoruz. Ancak çok sayıda bilimsel çalışma bulunmaktadır. Ancak başta çocuklar olmak üzere aşırı tüketilen şeker sadece şişmanlatmakla kalmıyor başta diş çürümesi, kalp ve damar hastalıkları, böbrek rahatsızlıkları, kanser, yüksek tansiyon, felç, ülser, kemik erimesi ve öteki hastalıklara davetiye çıkardığı belirtiliyor. Bütün bu etkenler bir araya getirildiğinde bu tür şekerde yukarıda belirtilen kaygılar haklılık kazanmaktadır. Ayrıca günümüzde insanın az hareket ettiği ve çoğunlukla masa başında veya TV karşısında saatler geçirdiği düşünüldüğünde vücutta biriken yağla sağlık ve estetik sorunların oluşmasına neden olmaktadır.
Ancak şekerin insan fizyolojisi üzerindeki etkisi artık uluslar arası boyutta kaygı yaratmaktadır. Birleşmiş Miletler günümüzde 1,5 milyar yetişkin obez olduğunu belirtiyor. ABD'de gördüğüm her üç kişiden birinin vücudunun şeklinin bozulduğu yönündedir. Yapılan bir araştırmada ABD'de 20 yaş üstü erişkinlerin yüzde 65'i ya şişman ya da daha ileri aşamadadır. 64 milyon insanın koroner kalp hastalığı, 11 milyon insanın şeker hastalığı, 37 milyonun kolesterol yüksekliği olduğu belirlenmiştir. Ülkemizde hızla yükselen 4 milyon kadar şeker hastası olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar Kullanacağınız Şeker Miktarına Dikkat Diyor
Radikal gazetesi 23 Temmuz 2011 tarihinde İngiliz The Guardian gazetesinin haberini manşetine taşıyarak "Şeker bir zehirdir" başlığını atmıştı. Haberde Bristol ve Bangor Üniversitesi'nde gerçekleştirilen ve Appetite Dergisi'nde yayınlanan bir araştırmaya göre günde iki kez şekerli içecek tüketmenin insanların daha şekerli yiyecek ve içecek tüketmeyi çok istemesine neden olduğu, bunun da sağlık açısından zararlı olduğunu belirtilmiştir. Aynı haberde California Üniversitesi Pediatri Profesörü Robert H. Lustig ise, "Şeker bir zehirdir" uyarısında bulunarak, özellikle tatlılarda kullanılan meyve şekerli mısır şurubunun, asitli içeceklerin ve işlenmiş gıdaların tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor.
Profesör Lustig, şekerin kaloriden çok daha fazla zararının olduğunu vurgulayarak, karaciğerin yüksek miktarda şeker ve meyve şekerinin üstesinden gelemeyeceğini ve bunun kolayca yağa dönüşeceğini belirtiyor.
Uzmanlar günde 50 gramdan fazla şeker tüketilmemesi gerektiğini belirtirken, İngiliz Diyet Derneği ise, yiyeceklere eklenen şeker, meyve suyu ve diğer içecekler, bal, reçel gibi besinler yolu ile çok şeker alındığını belirtiyorlar. Bizim gibi hesapsız tatlı tüketen, kola içen ve bol şekli çay içen toplumlar için şeker uyarısının anlamlı olduğunu görülüyor. Bir çay kaşığı şekerin (4 gram) yaklaşık 16 kalori olduğu belirtilerek, yarım şişe kolada 16 çay kaşığı şeker olduğu hesaplanırsa, günlük olarak aldığımız kalori ve bunun yağa dönüşme etkisini tahmin etmek zor olmasa gerekir.
Beslenme Bir Bilinç Sorunudur
Beslenme bir bilinç sorunudur. Kişinin beslenme alışkanlıklarına bakarak artık kişi hakkında bilgi sahibi olabiliriz. "Bana ne yediğini söyle sizin sağlığınızı söyleyeyim" diyeceklerin çıkacağı günler yakın diye düşünüyorum. Kişinin beslenmede dikkat edeceği unsurlar sağlığına dikkat etme ölçüsü ve eğitimi ile de ilgilidir. Karnı aç olan midesini bastırmak için ne bulursa yer, durumu iyi olan seçerek yer. Varsıl ve bilinçli kişide tercihini sağlık ve damak tadından yana yapar. Genelde günlük ne yiyeceğini bilen, tercih yapan kişi daha bilerek beslenmesine önem vermektedir.
Belirli bir bilinç ve sorumluluk içinde yaşamı anlamlı kılmak için ölçüyü kaçırmadan sağlıklı beslenerek ve çevremizi de düşünerek onlarla birlikte yaşamı sürdürülebilir hale getirelim. Bu anlamda bayram kutlanırken insan ve doğa eksenli yaklaşımdan uzaklaşmamak gerekir. Böylece yaşam anlamlı kılınmış olur.
Bu arada bayramı şeker gibi ağız tadında anlamına uygun barış ve huzur içinde kutlayalım.
Hepimizin Ramazan ve/veya Şeker bayramını anlamlı ve arzulanan şekilde içtenlikli geçirmesini dilerim. (İO/MS)