2015 yılında YGS sınavına 2 milyon 126 bin 684 aday başvurdu, sınava giren 1 milyon 987 bin 488 adayın 145 bini 140 puan alamadığı için ön lisans ve açık öğretim fakültelerine de kayıt yapma hakkını kaybetti.
575 bin 768 aday da 180 taban barajını aşamadığı için LYS sınavına giremeyecektir. Geçen yıl 477 bin kişi 180 puan barajını aşamamıştı, yani 180 barajına takılan sayısı 2014 yılına göre 100 bin kişi daha artmış bulunuyor.
Bu ham sonuçlar bile ortaöğretimde öğrencilerin akademik olarak yeterince eğitilmedikleri gösteriyor.
Geleceğin ipuçları
1998 yılından bu yana her yıl üniversite okumak isteyen öğrencilerimizin akademik bilgi düzeyini ve değişimi izlemekteyim. Uzun zamandır başta fen ve matematik olmak üzere öğrencilerimizin büyük çoğunluğunun ortalama düzeyi çok düşük ve hiçbir ilerleme olmadığı gibi gittikçe ülkemiz eğitimi gerilemektedir.
Bu sonuçlar ülkemiz ortaöğretim sisteminin artık geleceğe eğitilmiş, nitelikli bilgi birikimi olan insan yetiştiremediğinin bir göstergesidir.
Bu çocuklar hiç okula gitmese bile doğadan öğrendikleri ile bile üç beş soruya cevap verirler. Artık bu müfredatı sorgulamak zorunlu.
Üniversiteler harekete geçmeli
Merak edilen soru devletin üst yöneticileri, Milli Eğitim Bakanı, ilgili daire başkanları, okulların müdürleri, üniversite yöneticileri hiç mi rahatsız olmuyor bu sonuçlardan. Ülkemizin siyasi partileri bu konularda hiçbir soru önergesi vermiyorlar, geleceğimiz olan bu gençlerin mevcut bilgileri ile nasıl yarının gelişmiş Türkiye’sini yaratacağız diye sormuyorlar mı?
Liseden gelen öğrencilerin akademik düzeyi düşük olduğu için gerçek anlamda bilimsel bir eğitim yapıldığını söylemek zor. Üstüne bir de üniversitelerimizde de ciddi bir kalite standardı olmaması sonucu çok zayıf ve mesleki yönden yetersiz mezunlar veriliyor.
Mezunların durumu, işsizlik oranı ve toplumda aranan nitelikli ve iş yapacak teknik bilgi ile donanımlı insan gücü talebi arasındaki çelişki de hepimizin malumu.
Bu bağlamda üniversitelerin rektörlerinin konuyu üniversiteler kurulu marifeti ile Başbakanlık’a, Milli Eğitim Bakanlığı’na ve devletin ilgili birimlerine bildirmeleri gerekir.
Yüzde 5!
Sınavı geçerli sayılan toplam 1 milyon 944 bin 933 adayın kaçı üniversiteyi okuyacak akademik bilgi ve beceriye sahiptir?
Sınav sonuçları pek parlak gözükmüyor. 160 sorunun sadece 35,6’sı cevaplanabilmiş bulunuyor. Yani öğrenciler soruların sadece yüzde 22’sini yanıtlayabiliyor.
Grafiksel veriden görülebildiği kadarıyla 160 sorunun yarısını (80 soru ve üstü) yanıtlayanların oranı neredeyse yüzde 5’ten daha düşük bir düzeyde kalıyor.
Öğrencilerin akademik düzeyi geriliyor
Sınav sonuçları ile üniversitelerin başarısı arasında doğrudan ilişki bulunuyor. Sınav sonuçları OECD tarafında yapılan PISA sonuçları ile de paralellik gösteriyor
Sonuçlar ülkemiz eğitim düzeyinin çok ciddi oranda sorunlu olduğunu ve öğrencilerin okuduğunu anlayamadığını, özellikle fen ve matematikte yeterli düzeyde soru çözemediğini gösteriyor.
Öğrencilerin maalesef akademik bilgi düzeyi yanında genel kültür yönünden de çok ama çok yetersiz oldukları görülüyor.
Yazma, okuma, anlama, genel kültür her yönden dökülüyoruz.
Bu yapı ile geleceğin güçlü ülkesi olmayı hiç hayal edemiyorum. Her yıl liselerden mezun ettiğimiz öğrencilerimizin içlerinde çok azı iyi eğitilmiş ve farkına varılabilirliği var, ancak geneli gerçekten çok sorunlu.
Birçok meslektaşımızdan edindiğimiz izlenimlerden anladığım, günden güne öğrencilerin akademik düzeyinin gerilediği yönündedir.
Bilime, sanata, felsefeye yönelmeliyiz
YGS sonuçlarında ülkemizin geleceğini şekillendirecek öğrencilerimizin akademik başarı düzeyinin düşük olduğu görülüyor. Ülkemizin en ciddi sorunu temel eğitim sisteminin, okulöncesinden ortaöğretime yıldan yıla kötüleşmesidir.
Bütün sınav verileri elde ve verileri grafik üzerine yerleştirdiğinizde ülkemizin iyiye gittiğini söyleyemeyiz. YGS sonuçları da bunun bir göstergesidir. Uzun zamandır Türkiye ortaöğretimi ve üniversite eğitiminin yerinde saydığı ve niteliğin gerilediği bütün verileri ile ortadadır.
Temel bilimleri bilmeyen, matematik bilmeyen, okuduğunu anlamayan, tarih bilmeyen hiçbir toplum bilim ve teknoloji geliştiremez.
Soyut düşünceden yoksun, analitik düşünmeyen, güzel sanatları gelişmemiş hiçbir toplum bilimsel buluş yapamaz.
Fizik bilmeyen hiçbir toplum teknoloji geliştiremez. Bir başka ifade ile kuşun nasıl uçtuğunu öğrenmeyen hiçbir ülke uçak yapamaz.
Üniversiteleri özerk olmayan, bilimsel, mali ve idari yönden özerk olmayan ülkemizin beklenilen gelişmeyi göstermesi düşünülemez.
Dünyanın biricik tecrübesi gösteriyor ki bilime önem veren ve teknoloji yaratan ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Bu ülkelerin temel özelliği öğrencileri temel bilimler yönünden iyi eğitilmiş olması, okullarının ve üniversitelerinin bilime, sanata, felsefeye önem vermesidir.
Bu bağlamda hepimizin, en başta da cumhurbaşkanı ve hükümet mensuplarının, elbette Milli Eğitim Bakanlığı’nın acilen konuyu düşünmesinde yarar var. İdeolojik söylem ve müfredatlar, açık siyasi kimlikli yöneticiler yerine dünyada başarılı ülkeleri örnek alıp felsefe, sanat ve temel bilimlere yönelmekten başkaca bir yol gözükmüyor. (İO/YY)
* Prof. Dr. İbrahim Ortaş Çukurova Üniversitesi’nde öğretim üyesi