Manşet Fotoğrafı: Zeynep Kuray/4 Ağustos 2019/Abbasağa Parkı'nda düzenlenen "Adalet İçin Suruç'u Unutma" etkinliği
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Günlerden cumartesi. İstiklal Caddesi tıklım tıklım. Alışverişe geleni de var, gezmeye geleni de. Caddenin en işlek sokaklarından, İnsan Hakları Derneği’nin bulunduğu Çukurluçeşme'deyiz.
Bu sokaktakiler, caddeye ne gezmek için ne de alışveriş için gelenlerden. Buradakiler, Cumartesi Anneleri/İnsanları ile birlikte 749’uncu kez seslerini duyurmak için eylemde.
TIKLAYIN - Annesi ve Kardeşi Yerine Sordular: Abdurrahim Demir Nerede?
Grubun içinde biri daha var. Kimileri ona geçmiş olsun dileklerini iletiyor, kimileri de görür görmez kollarını kocaman açıp karşılıklı sarılıyor.
Biraz daha dikkatli baktığınızda bu kişinin cezaevinden yeni tahliye olan Doç. Dr. Tuna Altınel olduğunu anlıyorsunuz.
TIKLAYIN - Barış Akademisyeni Doç. Dr. Tuna Altınel Serbest
Neredeyse tüm barış akademisyenlerinde gördüğüm gibi,o da, en sevimli ve mahçup hali ile sohbet ediyor etrafındakilerle. Rahatsız etmek de istemiyorum ama cezaevinde neler yaşadığını duymak istiyorum.
Çekinerek sorduğum, “Hocam bir on dakika söyleşi yapabilir miyiz?” soruma verdiği içten yanıtla başlıyor sohbetimiz.
Hocam tutuklanmayı bekliyor muydunuz?
Türkiye’ye gelmeden önce böyle bir tutuklama olacağını tahmin etmiyordum. Ben her zaman böyle bir olay olabilir düşünerek yaşıyorum.
Bir önceki gelişimde Barış İçin Akademisyenler davalarında savunma vermiştim. Ondan sonra bir parça daha “Böyle bir şey olur mu?” diye düşünüyordum; ama özel bir bilgim yoktu. Sabiha Gökçen Havalimanı’na gelince anladım.
“Sürekli aynı yanıtı duydum: Size anlatılır”
Ne oldu havalimanında?
Memur pasaportuma uzun uzun baktı. Sonra telefonunu aldı ve içeriye telefon etti. O zaman fark ettim bir durum olduğunu. “Bir sorun mu var?” dedim. Yanıtı, ondan sonraki bir ayın özeti gibiydi. “Size anlatırlar” dedi.
Sürekli bir yerlere götürülüyorum ve soruma hep şu yanıt veriliyor: “Size anlatılır.”
Sonra içeriden bazı kişiler geldi. Pasaportunuz zayii olmuş gibi bir şey söylediler. Sivil polis geldi ayrı bekleme odası gibi bir yere aldı. Pek fazla niteliği, anlamı olmayan sorular sordu.
Ne düşündünüz o an?
Bir ara sivil polis, “Hocam sizin hakkınızda oldukça fazla şey varmış. Siz oldukça fazla etkinliğe katılmışsınız” dedi. Ben de, “evet ders verdim” dedim. Muhtemelen o ne olduğunu biliyordu, ancak söylemedi.
İlk başta kimseye söylemedim; ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bir tek avukatımız Meriç Eyüboğlu’na ulaştım. Bilgilendirdim. Sonra hafta sonu kız arkadaşıma söyledim. Yakın aileme dahi söylemedim.
Çağlayan’a gidip davaları izledim. Barış İçin Akademisyenler davasıyla ilgili mi diye anlamaya çalıştım. Ama avukatlar anlamış ki Balıkesir’de pasaportuma zayii denilmiş.
İlk başta insanları telaşlandırmamak için kimseye anlatmadım. Ancak ne olduğunu da öğrenemiyorum. Bir sorun var anladım ancak ne olduğunu anlayamıyorum.
Fransa ile bilgi alışverişini arttırdım. Balıkesir’deki avukat da “Gelmenize gerek yok” dedi.
İstanbul’da pasaportla ilgili bir bölüme gittim oradaki polis, muhtemelen ekranda ne olduğunu gördü.
9 Mayıs Perşembe günü İstanbul’daki görevli “Balıkesir’e gidin” dedi. Ben de oradaki Valilik’teki görevliye sordum durumu.
Oradaki görevli, “Boşuna gelmişsiniz. Biz öğrenmek için gerekli yerlere yazarız” dedi. Ben onun da ne olduğun bildiğini düşünüyorum. Çünkü benle ilgili bir vatandaşık numarası da istemedi.
Sonra, otobüs bileti aldım. Zamanım vardı kenti gezdim. Bu sırada telefonum çaldı bilinmeyen bir numara aradı. Bir memur arıyor “Siz nüfus kâğıdınızı vermediniz. Siz yola çıkmış mıydınız?” dedi. “Ben getiririm, yola çıkmadım” yanıtını verdim.
Valiliğe doğru yola çıktım. Valilik binasına yakın bir yerde birisi, “Ahmet bey felan” diye seslendi. Bu sırada gözaltı demedi. Sonra başka polisler geldi.
"Olumlu bir deneyim yaşadım"
Gözaltında size nasıl davrandılar? Hak ihlali yaşadınız mı?
Genelde kibar davrandılar. Yoğun bir ketumluk vardı. Sonrasında rutin gözaltı süreçleri ve neden suçlandığımı anlattılar. Bir gece Balıkesir’de nezarethanede kaldım. Sonra da tutuklandım.
Cezaevi süreciniz nasıldı?
Yaşadığım benim açımdan olumlu bir deneyimdi. İnsan ilişkileri çok iyiydi. Bu benim şansımdı. L tipi cezaevi orada bir ortak yaşam alanı oluyor. Odalar halinde kurulmuş bir sistem. Koğuş değil sonuçta. Arkadaşlarım çok iyi, birikimli insanlardı.
İkisi, 30 ve altı yaşlarındaydı. Saygılı davranan insanlardı. Ben onlardan çok güzel şeyler öğrendim. İdare ediyorduk hep birlikte. Bir düzenimiz vardı.
Bir gününüz nasıl geçiyordu?
Sabah kalkıyordum bir parça spor yapıyordum. Nöbetçi bensem tuvalet temizliği yapıyordum. Gece 12 ve sabah 12 arası sessizlik oluyordu. Sabah çalışıyordum. Barış İçin Akademisyen davalarına çalışıyordum.
Cezaevinde arkadaşlarıma öğleden sonraları İngilizce ve Fransızca dersleri veriyordum. Öğrencilerim azimliydi onlara hazırlık yapıyordum. Özellikle Fransızca da ciddi hazırlık yapıyordum. Onlar da bana Kürtçe öğretiyordu.
Vedalaşmanız zor oldu mu?
Evet evet. Onların yaşadıkları sorunları çok daha iyi anladım. Bundan sonra yapmaya çalıştığım şeylerden biri olacak. Belki bu sadece beni arkadaşlarımın sorunu gibi görülebilir. Ama öyle değil. Genel olarak bütün cezaevlerinde yaşanıyor. Tutuklu olan ve davası devam eden iki kişi var. Çok ağır davalar. Davalardan biri Batman’da biri Cizre’de. Biri ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor korkunç bir şey. Savunma diye bir şey yok.
"SEGBİS hak ihlaline neden oluyor"
Biraz daha anlatır mısınız hocam?
Avukat gelemiyor çünkü. Böyle bir hassas bir davada yol açtığı sorunları görebiliyoruz. Bu ciddi bir sorun. , Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) bahanesi ile insanlar uzaklaşa sevk edildiği için savunma hakları da engellenmiş oluyor. Yaptığı tahribatı gündelik yaşamda gördüm.
Bu sevki bu kadar rahat yapması devletin ciddi sorun oluyor. Tutuklular ailelerin yüzlerin unuttuklarını söylüyor. Siirtli bir mahpus mesela ailesi gelemiyor. Birçoğunun tutuklu ve hükümlü hepsi, yakınlarını örneğin bir kere görüyor. Ailelerini göremiyorlar. Çünkü hepsini Türkiye’nin farklı noktalarına dağıtmışlar.
Bu korkunç bir şey. Aile gelemiyor. Ama bizim gibi bu konulara duyarlı insanların yerelden avukat temininde bir şey yapabileceğini düşünüyorum; Balıkesir’de eminim bir takım kaynaklar vardır. Bunlar biliyorlardı bu tür sorunlar yaşandığını ama bir şey yapılmıyor. Gündeme getiriliyor ama sonuç olmuyor.
Bazı davalarda karar aşamasına gelinmiş kötü şeyler olabilir. Bu insanı bir şey. Hak savunucuları bu konuda mobile olabilir.
SEGBİS nedir?Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) sayesinde ifade alma ve sorgu işlemleri ile duruşmaların video kaydına alınması; Cumhuriyet başsavcılığı veya mahkemenin yargı çevresi dışında bulunan veya mahkemede hazır bulunamayan kişilerin (süpheli, sanık, tanık, şikâyetçi, katılan vs.) video konferans yoluyla dinlenilmesi anlamına geliyor. SEGBİS, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda 20 Eylül 2011'deki değişiklikle uygulamaya geçti. Avukat Ezgi Çakır bianet'e yaptığı açıklamada, "SEGBİS ile yargılamanın sanıksız yapıldığını, bunun adil yargılama ilkesine" aykırı olduğunu belirtmiş, uygulamanın sakıncalarını şöyle anlatmıştı: "Yargılamanın temel ilkelerinden bir tanesi yüzyüzelik, bir diğeri duruşmada hazır bulunma hakkı ve ayrıca doğrudanlık. SEGBİS ile tüm bu temel haklar gasp ediliyor. "Sanık, mahkemede olmadığı her yargılamada, kendisi hakkındaki suçlamalara hakim olma ve delillere doğrudan temas edebilme hakkından da mahrum bırakılıyor. "Sadece kendisinin ifadesi esnasında mahkemeyi ufak ekrandan görüyor. Bağlantı kesilirse de yargılama devam ediyor, süreç sanıksız bir yargılamaya evriliyor. Sanığın kendi hakkında iddiaları defetme hakkı var ama SEGBİS ile bu hak onun elinden alınıyor. "Ayrıca SEGBİS uygulamasında, sanığın avukatı da yanında değil. Avukatına soru sormak istese soramıyor, belgeyi incelemek istese inceleyemiyor. Müştekinin katıldığı, tanığın katıldığı dosyada kendisi yok, hukuktaki 'silahların eşitliği' ilkesine de aykırı. "SEGBİS sanıksız savunmasız yargılamanın önünü açıyor, adil yargılanma hakkının önünde, çelişmeli yargılama ilkesinin önünde büyük engel. |
Siz nasıl etkilendiniz bu süreçten?
Bu konulara daha duyarlı hale geldim. Özellikle cezaevleri konusunda daha fazla çaba sarf etmem gerektiğini öğrendim. Son iki ayda yaşadıklarım, cezaevindekiler bana okul oldu. Benim yolum aynı yol.
Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?
Benim, zor bir tutukluluk halim olmadı. Sadece şunu söylemek isterim. Cezaevinde insanlar var, onları unutmayalım.
Ne olmuştu?Lyon-1 Üniversitesi Matematik Bölümünden Doç. Dr. Tuna Altınel, Fransa'da gerçekleşmiş bir konferans gerekçe gösterilerek 11 Mayıs günü Balıkesir'de tutuklandı. Altınel, 10 Mayıs'ta pasaportu üzerindeki tahdite dair bilgi almak için Balıkesir Nüfus Müdürlüğü'ne gitmiş, aynı gün gözaltına alınmıştı. Savcılığın tutuklama istemiyle adliyeye sevki ardından nöbetçi hakimliğin kararıyla tutuklanarak Kepsut L Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Soruşturma kapsamında Altınel'e Lyon'da katıldığı konferans nedeniyle "terör örgütü propagandası yapmak" suçlaması yöneltilmişti. Söz konusu panelde Altınel, eski HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın konuşmalarını Türkçe'den Fransızca'ya tercüme etmişti. Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Temmuz'daki ilk duruşmada, 81 gündür tutuklu olan barış akademisyeni Doç. Dr. Tuna Altınel'in adli kontrol tedbiri uygulanmaksızın tahliyesine karar verdi. Altınel Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi imzacılarından. Kendisinin TMK 7/2'de düzenlenen "örgüt propagandası yapmak" suçlamasıyla yargılandığı davası İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor. |
(EMK)
*Haberin içindeki fotoğraflar sırasıyla: Evrim Kepenek/bianet, Nazım Dikbaş/BAK