“Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle eylem yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 1018. hafta buluşması bugün Galatasaray Meydanı'nda yapıldı.
Eylemde, 30 Eylül 1993’te gözaltına alındıktan sonra öldürülmüş halde bulunan Abdülmecit Baskın için adalet istendi.
Gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın ağabeyi Cumartesi İnsani Mikail Kırbayır, karanfilleri meydana bırakırken, "Gözaltında iken devletin resmi görevlileri tarafından keyfi şekilde katledilen tüm yakınlarımız için" dedi.
Eylemde konuşan Mecit Baskın’ın kızı Melek Baskın, “Ben bugün buraya çocuğumla beraber geldim. Biz, çocuklarımıza internette şiddet içerikli şeyler bakmasın diye uğraşırken bugün, benim çocukluğum babamın otopsi raporunu okumakla geçti. Babam ve tüm katledilen insanların failleri cezalandırılsın” dedi.
"Dosya zamanaşımı bahanesi ile kapatılmak isteniyor"
“Abdülmecit Baskın için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz!” Başlıklı haftanın açıklamasını gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hayrettin Eren’in kızı kayıp yakını hak savunucusu Berna Tosun okudu.
1018. haftamızda gözaltında kaybedilen insanlarımız için hakikat ve adalet talebiyle bir kez daha buradayız.
Adalet talebimizi yineliyoruz; ancak, adaleti sağlama göreviyle yükümlü olan yargı sistemi, gözaltında kaybetme davalarında suçu tespit etmek ve kayıpların akıbetini ortaya çıkarmak yerine, devletin inkar ve cezasızlık rejimini pekiştirmektedir.
Devletin gözaltında kaybetmelerdeki sorumluluğunu gizleme eğiliminin bir sonucu olarak, etkili soruşturma ve kovuşturma süreçleri yürütülmemekte, dava dosyaları maddi gerçekler açığa çıkarılmadan ve failler belirlenmeden zamanaşımı bahanesi ile kapatılmaktadır.
"Mecit Baskın'ın için adalet istiyoruz"
1018. haftamızda bu iddiamıza örnek teşkil eden Abdülmecit Baskın dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz.
41 yaşındaki 3 çocuk babası Abdülmecit Baskın, Ankara Altındağ Nüfus Müdürüydü. 30 Eylül 1993 tarihinde, makamından çıktıktan sonra özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alındığı inkar edilen Baskın’ın, 3 Ekim 1993 tarihinde sorgulandıktan sonra ateşli silahla öldürülmüş, elleri arkadan bağlı cansız bedeni bir çiftçi tarafından Gölbaşı mevkinde bulundu.
Ailenin başvurusu üzerine başlatılan soruşturma etkin bir biçimde yürütülmedi. Dosya sürüncemede bırakıldı. Ancak, olaydan 18 yıl sonra, 26.03.2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadede, 1993 yılında Özel Harekât Daire Başkanı İbrahim Şahin’in emriyle Abdülmecit Baskın’ı gözaltına aldıklarını ve Baskın’ın, özel harekat polisleri Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla açıkladı. Çarkın’ın emniyet, savcılık ve mahkeme nezdindeki beyanlarının, olay yerindeki yer ve mekan tarifleri ile birebir örtüştüğü, savcılık ve mahkeme kayıtlarına geçti.
Çarkın’ın basına da yansıyan bu itiraflarının ardından, Abdülmecit Baskın ve Çarkın’ın beyanlarında isimleri geçen 18 kişiye ilişkin yeni bir soruşturma başlatıldı.Bu soruşturmanın sonucunda, 2014 yılında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde aralarında Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in de bulunduğu 19 kişi hakkında, “cürüm işlemek için oluşturulan silahlı örgütün faaliyeti kapsamında insan öldürmek” suçundan dava açıldı.
Mahkemede, dönemin üst düzey kamu görevlileri, söz konusu öldürmelerin devletin bilgisi dahilinde gerçekleştiğini beyan ederek detaylı açıklamalarda bulundular. Ayrıca, suçların kimler tarafından, hangi talimatlar doğrultusunda ve nasıl işlendiği mahkeme kayıtlarına geçti. Ancak kamuoyunda Ankara JİTEM davası olarak bilinen dava, 13 Aralık 2019 tarihinde tüm sanıkların beraatıyla sonuçlandı.
Yerel mahkeme tarafından verilen karara karşı aileler istinaf başvurusunda bulundu. 5 Nisan 2021 tarihinde, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi beraat kararını bozarak dosyayı Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. Yeniden görülen davanın, 26 Mayıs 2023 tarihinde yapılan son duruşmada, istinaf mahkemesinin bozma kararına rağmen sanıklar tekrar beraat ettirildi. Mahkeme, gerekçeli kararı 14 Eylül 2023 tarihinde yazarak adeta dosyada zamanaşımı süresinin dolmasını bekledi. 10 yıllık yargılama sürecinde 41 hakimin ve 8 savcının değiştiği dava, zamanaşımıyla sonuçlandırıldı.
Bir kısmına Türkiye’nin de taraf olduğu uluslarası düzenlemeler ve içtihada dayanarak söylüyoruz: Devletin dahil olduğu gözaltında kaybetme suçuyla ilgili yargılamalarda zamanaşımı uygulanamaz. Adli makamlar, siyasi etkilerden bağımsız bir biçimde Abdülmecit Baskın dosyasında adaleti sağlama görevini yerine getirmelidir.
Kaç yıl geçerse geçsin; Abdülmecit Baskın için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
(EMK)