Yine Atilla İlhan'dan alıntılarla genelde Batının özelde Fransa'nın geçmişinde yaptıklarıyla bugün kimseye demokrasi dersi veremeyeceğini göstermeye çalışıyor. Tıpkı kimi milletvekillerimizin Fransa'nın Cezayir'de yaptıklarını hatırlayıp yaza teklifi vermesinde olduğu gibi.
Oysa ne Atilla İlhan ne de Can Dündar o Fransa'nın, Mustafa Kemal'in ulaşılması gereken hedef olarak gösterdiği "muasır medeniyet" örneği olduğu gerçeğinden söz etmiyorlar. Söz ettiklerinde ya da söze "Aaaa o başka!" diye başladıklarında ya da başladığımızda bu durumun saçmalığı ayan beyan görünüyor.
"Başka" değilse ne peki?
Neden "Aaa bak ikisi de aynı!" diyemiyoruz? Eğer kısasa kısasla gidilecek olursa "aynıdır" sonucuna varmamızı engelleyen nedir? Vicdan, suçluluk duygusu ya da böyle bir geçmişe sahip olmanın ruhumuza verdiği sıkıntı mı yoksa utanç mı baş başa kalacağımız?
Bazıları bunlardan kurtulmak için "her devletin geçmişinde böyle olaylar var" diyerek sırtını dönüp, huzurla çocuğuna ebeveyn şefkati bağışlayabilir, aynı yaşta olduğunu bildiği binlerce çocuğun öldürüldüğü bir geçmişten sıyrılarak.
Eğer böyle diyebileceksek o zaman İsrail'in Filistin'de Lübnan'da yaptıklarına nasıl itiraz edebiliriz. Çünkü İsrail devleti de dönüp "biraz önce her devletin geçmişinde böyle şeyler vardır" diyen sen değil miydin, "müsaade et de benim de olsun, bak ben de devletim ve devletler böyle şeyler yapar" dediğinde ona hak vermek zorunda kalmaz mıyız?
İsrail Lübnan'ı bombalayıp yerle bir eder ve insanlarını ya ölüm ya sürgün çözümsüzlüğüyle yüz yüze getirirken Türkiye Irak topraklarında askeri operasyon düzenleme fikri ve niyetinde olduğunu tüm dünyaya bildirmedi mi? Gerekçeleri de aynıydı; "Teröre karşı meşru müdafaa." "Aaaa o başka!" dilinizin ucuna bu söz mü geldi?
Şu sıralar Meclis Adalet Komisyonu'na "Fransa'nın Cezayir'de soykırım yapmadığını iddia etmek suçtur" diyen yasa teklifleri veriliyor. Bizler bu "muasır medeniyet" örneği ülkenin yaptığı katliamları yeni mi öğrendik, yoksa biliyorduk da buna rağmen yüzlerce, binlerce, milyonlarca kez Fransa ile el sıkışıp işbirliği mi yaptık?
Türkiye Fransa'nın en büyük beşinci pazarı... Oyak ve Sabancı grupları Fransa'da kurulu şirketlerle en çok iş ortaklığı yapan Türkiye şirketleridir. Fransa'nın Cezayir'de yaptıklarını yeni mi keşfettiniz? ABD'den önce Vietnam'da yapmadığı bırakmayan yine Fransa idi, askeriyle komandosuyla, Jandarmasıyla... Jandarma kelimesi Fransızcadır ve kelimesi kelimesine "silahlı adam" demektir. Muasır medeniyette Fransa'nın bize örnek olduğuna hiç kuşku yok.
Fransa'nın geçmişine indikçe yaptığı katliamların, politik kıyımların (politicid) sömürgeciliğin araçları olduğunu ve sömürgelerine ancak bu yolla sahip olduğunu göreceksiniz. Suriye ve Lübnan da Fransa'nın sömürgeleriydi. Ama öncesinde Osmanlı toprağıydı. Fransa oraları ele geçirince sömürgeci oluyor da neden Osmanlı geçirince şanlı geçmişimiz oluyor.
Önce İngiliz şimdi ise İsrail devleti Filistin topraklarını ele geçirince bunun adı işgal oluyor da neden Osmanlı işgali barış içinde yaşamak oluyor? Bu söylem size, şimdilerde ABD'nin işgal ettiği ülkelere yönelik dillendirdiği özgürlük ve demokrasi götürüyorum ifadesiyle benzer gelmiyor mu? Tamam, şimdi duyar gibi oldum "Aaa o başka!" dediğinizi.
"Başka" değil "aynı" ise ve "bütün devletlerin geçmişinde böyle olaylar varsa" o halde neden ölenler, öldürülenler tarafına bakmıyoruz? Baktığımızda göreceğimiz tek aynılık insan oldukları ve öldürüldükleridir. Bu gerçek bizi çatısı altında yaşadığımız devletlerden çok onlara, öldürülenlere yaklaştırmıyor mu? Biraz önce başını okşadığınız çocuğunuza ya da elinizi öptüğün ana babanıza benzemiyorlar mı? Onların da sizin gibi sabah 9 akşam 18 hayatını körelttiği bir işi, kâh ödeyip kâh ödeyemediği kirasıyla bir evi yok muydu? Şimdi Lübnan'a Filistin'e gönderdiğiniz giysileri giyecekleri bir bedenleri yok muydu? Siz ve ben en çok öldürülenlere benzeriz devletlere değil.
"Bütün devletlerin geçmişinde böyle olaylar varsa" o halde sırf bu yüzden bütün devletler var olmayı hak etmiyorlar, sonucuna varmamızı engelleyen nedir?
Solculuk ve demokratlık maskesi altında milliyetçi ve şoven yüzlerini gizlemeye çalışanlar ve onlarla aynı tefe vurup aynı telden çalmaya çalışan sosyalistler ve komünistler evrensel bir demokrasi dersinin çalışkan talebeleri olarak burjuva devlet müfredatının ezberinden okumakta birbirleriyle yarışa durmaktadırlar; "tarih tarihçilere bırakılsın siyaset tarihe karışmasın." Peki, her devlette okullarda öğretilen müfredat kimin eseri, müfredatı siyasi iktidar belirlemiyor mu?
"Tarih siyasi kıyımlarla doluysa bugünkü siyasetin tarihi kaynakları mevcuttur," demeyecek miyiz? ABD'nin geçmişte yaptıklarını ve bugünkü niyetlerini ifşa etmekten sakınmayız ve sıralar dururuz.
Peki, ya kanatları altında yaşadığımız devletin geçmişi ve bugünkü niyetleri? Türkiye'de büyük medyamızdan gazeteciler ve Can Dündar neden Çeçen Savaşındaki Rus kirli çamaşırlarını ortaya döken Anna Politkovskaya'yı örnek alamaz? Tabii bizim Putin gibi bir liderimiz Çeçen Savaşı gibi bir savaşımız olmadı.
Mevcut bütün devletlerin birer burjuva devlet ve burjuva diktatörlükleri olduğu gerçeğiyle beraber bu devletlerin birbirlerinin geçmişi ve bugününe ait kirli çamaşırları ortaya dökmeleri ve oraya saçılan pisliği inkâr edeni cezalandırmaya yönelik yasalar çıkarmaları devletlerin sahiplerinin ve yöneticilerinin şimdiye kadar ki iki yüzlülüklerini ifşa etmelerinin ötesinde ancak yukarıdaki devlete ait sorunun cevabını belirginleştirmemize yarayacaktır.
Kutlu olsun...(ÖÖ/KÖ)