"O çocuk; kıyıya vuran o çocuk için yer yarılmadı dünya yıkılmadı ise kıyamet yok... Devam edin hayatlarınıza…"
Demiştim. Görür görmez demiştim bunu. Çaresizce sayıklamıştım.. Kıyamet yok, kıyamet yok, kıyamet yok!
Aslında bakar bakmaz dedim bunları zira göremedim aslında. Görecek kadar bakamadım. Oysa uzun uzun bakarım fotoğraflara. Biraz da gazetecilik zamanlarından kalma alışkanlıkla fotoğraf ile metin arasındaki ilişkiyi yenilemek isterim. Muhabirin, editörün atladığı-sakladığı belki de malum Türkiye’deyiz sansürün hem kurumun zoruyla hem de çalışanın gönüllülüğüyle hayat bulan türlerine sıklıkla rast geliyoruz- detayları görmek için…
Yazılana daha çok inanmak ya da inanmamak için gerekçeler bulmaya çalışırım. Konuşsun diye beklerim fotodaki/ler ya da ben konuşurum onlarla.
Ama Alan Kurdi’nin kumsaldaki yüzükoyun sessizliğine bakamadım. Kaçırdım gözlerimi. Ürperdim. Medya generalleri tarafından tartışılmıştı. Nefes alamaz hale geldiği Ortadoğu’dan kaçayım derken Akdeniz’de son nefesini veren Alan’ın uyur gibi duran minik bedenini gösteren kare.
Yayınlansa mı, yayınlanmasa mı iyi olur diye? Yayınlayanların da “yok hayır” diyenlerin de sıkı argümanları vardı.
Benimkisiyse onlarınki gibi uzun uzun tartışmayla değil son derece yeni öğrendiğim bir refleks ile yakından ilgiliydi. Yakın tarihte hayatıma katılan oğlum Ali geldi aklıma ve bakamadım…
Tarihi değiştireceği söylenen “tarihi” bir kare olmasına takılmadım. Bakamadım işte…
Ama bahse konu coğrafya Ortadoğu olunca sizin duygusal refleksleriniz ancak ve sadece sizi ilgilendirir. Sizi darmadağın edecek çarpışma her an mümkün olabilir. Yok yani öyle konforlu bir alan. Bir korku durağından ıslık çalarak ve başka yöne bakarak uzaklaştınız diyelim çok sevinmeyin yenisi belki de daha ürkütücüsü çok uzağınızda değil zira…
Şaşmadı sistem. Yine öyle oldu. Alan Kurdi’nin doğup büyüdüğü Kobani’nin çok uzağında olmayan kadim bir şehirden geldi yeni kare. Cizre’den sosyal medya sayfalarına düşen kadraja Cemile Çağırga ve annesi ve babası sığmıştı. Bu profesyonel bir derdi olmayan kareyi yazıya konu eden sır fotografın altına iliştirilmiş cümlelerde aşikar edilmişti: “Cemile 10 Yaşında devlet dün katletti gömülemiyor anası kokmasın diye biricik yavrusunun ölü bedenini buzluyor”
TIKLAYIN - CİZRE'DE BİR ÇOCUK ÖLDÜRÜLDÜ
Biraz daha detay öğrendim sonra. Evinin önünde otururken bedenine isabet eden 9 mermiyle yararlanan 10 yaşındaki Cemile ambulanslar zamanında gelmediği için kan kaybından ölmüştü.
Şehir abluka altındaydı ve ambulans gelmemişti... Bu kadar basit cümle ile anlatılan 2015 Eylül'ünde Türkiye'de olmuştu. Bir uzak ülkede değil...
Şimdi biraz empati yapalım mı? Çok sevimli değil biliyorum ama. Deneyelim hadi. Çocuğunuz kurşunlara hedef olmuş ve çırpınıyorsunuz “doktor ambulans” diye… Ancak sağırlaşıyor bütün bir ilçe ve gelmiyor ambulans, gelmiyor doktor. Ve saniyelerin olağanüstü önemde olduğu bir tabloda ambulans bir türlü gelmiyor.. Ölüyor küçük kızınız,ölüyor...
Ben yapamadım. Bir saniyeliğine bile yapamadım bunu. Ailesi gibi düşünemedim, hissedemedim. Hele annesinin yaptıklarını hayal bile edemedim. Takvim üzerinde sonbaharı gösterse de mevsim, yakıcı sıcakların hakim olduğu şehirdeki konfordan uzak evinde kızının cansız bedeniyle 24 saat geçirmek durumunda kalan anne kokmasın çürümesin diye ihtimal evindeki buzdolabından çıkardığı buz torbalarıyla soğutmaya çalışıyordu kızının bedenini… Kim yazabilir böyle bir trajediyi… Kim hayal edebilir.
Sıcaklığı 5 ile 15 derece olan bir yerde, yeni ölen bir şahıs saatte bir derece soğuyarak 24 saat sonra bulunduğu yerin sıcaklığıyla aynı dereceyi bulurmuş. Doktor değil anne. Bilmiyor bu detayı. Basit bir içgüdüyle yapıyor bunu. Koklamaya kıyamadığı kızının 40 derece olduğu söylenen oda sıcaklığına yenilip kokmasını önlemeye çalışıyor çaresizce.
Sonra Halkın Demokratik Partisi milletvekillerinin ısrarlı girişimleriyle evinden alındı minik Cemile. Defnedilecekti ve üç gün önce dünyayı ayağa kaldıran kardeşi Alan ile buluşacaktı. Fakat olmadı. Giderek derinleşti trajik tablo. Abluka altındaki şehirdeki son yolculuğu kısa sürdü. Güvenlik gerekçesiyle defin işlemi gerçekleştirilmedi. Devlet hastanesinin morguna kaldırıldı. Ne kadar daha orada kalacağını bilen yok zira operasyonlar sürüyor.
Bölünme ise son sürat. Bütün bu olan bitenden memnun olanların “yüreği soğuyor”ken, bir küçük kız çocuğunun 9 mermiyle delik deşik edilen bedeninin mezarsız kalışına kahredenlerinse kanı donuyor. Cemile’nin bedeni de soğuyor işte. Yanarken her taraf savaşın aleviyle… (YK/HK)