Bir parodi hesap mı yoksa bizzat kendisi mi kullanıyor emin değilim ama popüler tarih profesörü İlber Ortaylı’nın imzasıyla kullanılan bir twitter hesabından şöyle bir twet atıldı önceki gün: “Yanlış anlaşılmasın, Batı dünyası terörden rahatsız değil, terörün batıya bulaşmasından rahatsız.”
Bu cümledeki “bulaşmak” vurgusunda anlam bulacak birkaç kelam etmeyi deneyip, sözü bir yerlere bağlamak mümkün mü ona da bakacağım. Ama önce büyük Türk burjuvası Ali Koç’un G20 Ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı Antalya zirvesinin paralelinde düzenlenen bir toplantıda söylediği ve gündeme bomba gibi düşen sözleri hatırlayalım hep birlikte. O da meselemizle ilgili çünkü. Türkiye'nin en büyük holdinglerinden Koç Holding'in Yönetim Kurulu üyesi lafı dolandırmadan “Gerçek sorun kapitalizmdir” deyiverdi.
Koç’un hedefi linkteki haberde de belirtildiği gibi “yumuşak kapitalizm” bahsinin bayraktarlığı yapmak ve biraz da günah çıkarmak olabilir ama “yumuşak” olmayan kapitalistlerin esas oğlan olduğu, gelişmekte olan hevesli yancılarının da kendi şark işi senaryolarıyla dahil olduğu kanlı bir oyun var ortada ve sonuçları artık yakın uzak herkese ve her yere “bulaşıyor”…
Hem mağdurlar eliyle gerçekleşiyor bu bulaşma hali hem de oyunun aktörü olduğunu iddia eden ama belli ki figüranlıktan bir tık öteye geçemeyen çok inançlı taraftarların gözü dönmüşlükleriyle…
4 yıl önce başlayan Suriye mevzunda gelinen aşamaya bakın. Tez enikonu doğrulanıyor. Büyük haber ajanslarının daha önce geçtikleri yüzlerce dramatik kareye tepkileri çok yansımadı kamuoyuna fakat Alan Kurdi’nin Ege sahiline vuran sonsuzluk uykusu tokat gibi çarptı bütün dünyanın yüzüne… Ekranlar, gazeteler mültecilerin trajedisine açıldı. Barbarların tehditlerinden sınır tellerine, mayın tarlalarına koşuyor, kasabaların, kentlerin sokaklarından geçiyor, oradan deryalara dalıyor ve öle öle söylüyorlardı. Atinalılara, Budapeşte, Berlin, Viyanalılara. Binlerce kilometre uzakta olsalar da Suruç kadar yakın olduklarını Kobane’ye, Amman kadar yakın olduklarını Dera’ya Humus’a…
Bir de Paris’in de aslında olan bitene hiç uzak olmadığını söyleyen gözü dönmüşler ve yaptıkları var. Suruç’ta, Ankara ve Beyrut’ta ölenlere pek takılmıyorlar madem. 132 cana mal olan saldırıya getirelim sözü biz de. Hem böylece İlber Ortaylı “bulaşmak” kelamıyla demeye çalıştığı mevzuyu anmış oluruz. Bir ara not olarak belirtelim hemen; İlber hocanın cümlesine şerhlerimiz var elbette. En azından devletler düzeyinde değilse de o ülkelerin yurttaşlarının olan bitene “çok yaşa bana dokunmayan yılan” dediklerini iddia etmek için elimizde pek veri yok…
Şimdi de izin verirseniz koca dünyanın gündeminde kendine yer bulamayan ama bulaşma bahsinin diğer anlamıyla değerlendirilebilecek bir başka mevzuya geçelim. Söz burada bağlanacak zira… Suriye’deki iç savaştan kaçıp yakın komşu Türkiye’ye sığınanlar için yapılan çadırkentte geçiyor mesele.
First Lady Emine Erdoğan’ın teşrifiyle açılan Türkiye’nin en büyük çadırkentinde ciddi bir mesele var ama kimseler duymuyor. 35 bin mültecinin yaşadığı çadır kentten kötü kötü kokular yükseliyor. Türkiye’de kötü koku bahsi edilince bir dolap bir üçkağıt anlaşılır ya bizim bahsimiz o değil. Gerçekten kötü kokular geliyor çadır kentten. Çünkü mültecilere milyarlarca dolar harcadığını her fırsatta dillendiren Türkiye kendi sınırları içindeki en büyük çadır kentin kanalizasyon meselesini ihmal etmiş… Yeri gelmişken sormalı bir elin verdiğini diğeri bilmeyecek diyen bir kültürün çocuklarıydık madem nedir bu biz yardım ediyoruz halleri…
Neyse. Okulları, sahra hastanesi, itfaiye birimi, çocuk oyun alanları, psikososyal destek alanları, spor alanları, marketi vesaire olan kentin kanalizasyonu uyduruk bir biçimde yapıldığı için ortalık batmış durumda. Tarlalar kanalizasyon suları altında. Binlerce dönüm arazi insan dışkısı kokuyor. Bölgede nefes almak imkansız hale gelmiş durumda. Sivrisinekler, böcekler ve kanatlı zararlıların sayısı giderek artıyor. Yer yer bataklıklar oluşmuş durumda. Bölge insanı salgın hastalıkların baş göstermesinden endişe ediyor. Bu ciddi tehlikeyle Büyük Sergen köyünden Müslüm Ösun uğraşıyor tek başına. Türkiye Ziraatçılar Derneği Şanlıurfa Temsilcisi olan Ösün, AFAD ve Suruç Kaymakamlığı’na ulaştıklarını ancak sonuç alamadıklarını söylüyor. Aslında bütün mesele Ortadoğu’nun kendisinde belki de. Bir lanet mi yoksa lütuf mu olduğu çok tartışmalı olan yeraltı zenginlikleri nedeniyle ortalık durulmuyor. Fokur fokur kaynayan topraklardan akanlar etrafa bulaşıyor. Kimi topraklara kan kimi topraklara kanalizasyon… (YK/HK)