Canı çok sıkkındı Halil’in. Nereden çıkmıştı ki bu şimdi. Henüz bir yıl önce aldığı gıcır gıcır Toyota’nın Hilux serisi pikabını sanayiye götürmeliydi...
Bir arıza ya da Allah korusun bir kaza değildi takır takır yürüyen aracın sanayiye götürülme gerekçesi. Henüz ihtiyacı hissedilmeye başlanmış bir güvenlik detayı Halil’in yolunu sanayiye düşürmüştü. Kapı döşemelerini söktürecek, içine elektronik düzenek yerleştirecek; bu sistemi aracın klaksonuyla ilişkilendirilecek, bütün bunlar için üç dört yüz lira ödeyecek vesaire, vesaire… Alarm taktıracaktı arabasına alarm. Hani şu ciyak ciyak bağıranlardan canım…
Bu teknik mecburiyetin nedeniyse Türkiye’nin tartışmalı Suriye politikalarıydı… Şaşırtıcı mı? Değil. Zira Halil “şirin ilimiz” Urfa’da yaşıyordu. Urfa Suriye sınırındaydı. Suriye’de iç savaş vardı. Bu savaşın en önemli taraflarından biri olan Irak Şam İslam Devleti (IŞID) militanları bu araçları kullanmayı pek seviyordu. Çünkü arka kasasına otomatik silah düzeneklerinin yerleştirilmesine olanak veriyordu bu araçlar. Ve bütün bunları hiç şirin bulmayan genç adam önlemini almaya karar vermişti…
Örgütün bu modele gösterdiği yakın ilgi ABD yönetiminin de dikkatini çekmiş, IŞİD’in çok sayıda Toyota marka 4x4 araca nasıl sahip olduğunun aydınlatılması için firmadan bilgi talep etmişti hatırlarsınız.
Toyota’nın “yemin billah alakamız yok” demesi gözleri yan yollara ve yana yöreye çevirmişken Türkiye’den enteresan haberler duyulmaya başlanmıştı. Sırra kadem basan araçlar Kürt savaşçılara karşı kullanılmak üzere komşu topraklara doğru yol alıyorlardı.
Halil’in alarm halini Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Van mitinginde "AK Parti iktidardan indirilirse ya bu terör çeteleri dolaşacak ya da eskiden olduğu gibi 'beyaz Toroslar' dolaşacak.” sözlerini duyunca hatırladım.
Yine bir araba markasından söz ediyordu başbakan ve yine Kürtler vardı işin içinde ki bu bahiste de hoş şeyler hatıra gelmiyordu. Seçim sonrası ülkeyi yakmaya başlayan çatışma ikliminden sözedenlerin ağız alışkanlığıyla kullandığı “90’lara mı dönüyoruz?” klişesinin en ürpertici sembollerinden biriydi bu araba modeli. Ortalıkta bu kadar çok araba yoktu o dönemde ve Fransız Renault tarafından üretilen Toros marka otomobil, görece ucuz fiyatı ve dağ bayır her yere gidebilme becerisi nedeniyle hem bölge insanı hem de devlet tarafından tercih ediliyordu. Başta polis teşkilatı olmak üzere değişik kamu kuruluşları tarafından “resmi hizmete mahsus” olarak kullanılanları vardı bu araçların bir de isimsiz plakasız versiyonları…
İşte bunlardan bahsediyordu başbakan. Devletin derin ve kirli işlerinde kullanılan, Kürtler için göstere göstere ölüm anlamına gelen bu modellerinden. Bütün bir kuşağın korkularını tetikleyen demir yığınından. Arabaların bu dehşet veren şöhreti o kadar artmıştı ki serinin üretim tarihinden öncesinde gerçekleşen devlet terörünün dahi simgesi olmuştu. Gazeteci Gökçer Tahincioğlu devletin olağan şüpheli olduğu cinayetleri anlattığı kitabına isim olmuştu. Tahincioğlu, 1970’lerin başından 2000’li yıllara uzanan devlet şiddetini konu edinen kitabına "Beyaz Toros" adını vermişti.
Urfa ile başladık madem şehirdeki kirli şöhretinden kısaca söz edelim de bilmeyenler sözkonusu aracın neden bu kadar ürpertici bulunduğunu biraz daha anlama olanağı bulsun. Yüzlerce insanın faili meçhullere kurban gittiği bölgede gündelik hayatın bir parçasına dönüşen bu karanlık tablodan Urfa’da payını alıyordu. Dönemin karanlık figürleri olan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım ve “Reis” kod adlı Abdullah Çatlı bütün avanesiyle hatırlı dostlarının şehri Urfa’yı mesken tutmuştu. 300 civarında siyasi cinayet işlenmişti Urfa’da. Siyasetçilerden, işadamlara ve gazetecilere kadar geniş bir yelpazeye dağılan bu cinayetlerin olay yerine göz atanlar bu araçların tekerlek izlerine rastlıyor ve çok şaşırmıyordu …
Yaklaşan 1 Kasım seçimleri için Vanlıları ikna etmek adına aba altından sopa mı göstermek istedi başbakan bilinmez ama bunca olumsuz şöhreti olan arabanın adını andıktan sonra kullandığı “Biz bu memleketi terör çetelerine, faili meçhullere bir daha bırakmayacağız. Hiç merak etmeyin, 80’li, 90’lı yıllara bu ülkeyi döndürmek isteyenler başarılı olamayacak" cümlesi karşılığını bulmadı, konuşma çok tepki aldı...
Toplumun değişik kesimlerinden çok sayıda ismin tepki gösterdiği konuşmaya en sert tepki ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’tan geldi. “İşte bu zavallılıklarının göstergesidir. Zavallı, zavallı başka bir şey değil. Halkı tehdit eden bir zavallıdır. Ülkenin geldiği durumun farkında bile değil. Halkın duygularını okuyamayan, yurttaşın şuanda düşüncelerinden zerre kadar anlamayan, sokağın dilini hissetmeyen biri ülkeyi yönetebilir mi? Sen gidip Van’da beyaz Toros’tan söz edersen; Vanlılar sana 1 Kasım’da öyle bir cevap verir ki, seni o beyaz Toros’un bagajına kapatıp, Ankara’ya postalarlar. Sonuçlar ortaya çıktığında ne demek istediğimi daha iyi anlarsın” dedi.
Demirtaş’ın kinayesi bir yana 7 Haziran seçimlerinde gösterdiği performans ile Türkiye siyasetinin bütün dengelerini alt üst eden HDP’nin başbakan ve partisine zor zamanlar yaşattığı çok açık. Anketler aynı akıbetin 1 Kasım sonrasında da yaşanacağına işaret ediyor. Bu beklentiyi Toros bahsiyle birleştirip uyarıda bulunuyor Ahmet Türk. Mardin Büyükşehir Belediye başkanına göre benzer uygulamalar Ranger arabalarla icra ediliyor. Temel hedefinse yaratılan korku atmosferiyle seçmenleri yıldırmak olduğunu ancak Kürt halkının bu tehditlere boyun eğmeyeceğini ifade ediyor. Başbakanın gün içinde sözlerinin çarpıtıldığına dair izahatlarda bulunmasına kulak asmıyor deneyimli siyasetçi ve sözlerinin sehven söylendiğine inanmıyor. Hatta bu yöntemin Kürtler için el altında tutulan bir yöntem olduğuna inanıyor. Dayanağı ise 13 yıllık AKP iktidarı süresince Toros marka arabaların merkezinde yer aldığı binlerce dosyanın bir tekinin bile soruşturulmamış olması…
Uzadı. Toparlayalım. Türkiye Kürtlerinin Toros arabalarla başlayıp Rangerlar ile güncellenen “yola getirilme” denemelerinin nasıl sonuçlanacağını zaman gösterecek. Ama Suriye Kürtleri IŞİD’in Toyotalı saldırganlığını püskürtmeyi başardı. Hem de derme çatma atölyelerde üretilen el yapımı tuhaf araçlarla. Şimdi ise kazanımlarını kalıcılaştırmak için yoğun bir mesaideler.
Halil ise hala huzursuz. Alarm düzeneğinin ne kadar caydırıcı olacağından emin olamıyor. Uykularını bölüp bölüp arabasını parkettiği sokağa bakışlar atıyor sık sık… (YK/HK)