Ilımlı İslam modeliyle kozasını adım adım ören gerici, neoliberal AKP, büyük kuşatmasının iki ayağını medya ve Türk-İş üstünden gerçekleştirirken sırada “sivil anayasa” operasyonu var. Dışarıdan gözleyenler bunu “yumuşakça islamlaştırma” diye adlandırıyorlar. Bir örnek aktaralım: Alman Die Welt gazetesi, "Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi yumuşakça İslamlaştırıyor" başlıklı yorum haberinde, AKP'nin başını okşadığı ordunun yetkilerini elinden aldığını yazdı.
İstanbul muhabiri Boris Kalnoky'nin imzasını taşıyan yazıda, şöyle deniliyor:
"AKP'nin hedefini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eski müsteşarı Ömer Dinçer 1995'te açıkladı. Dinçer, Müslümanların iktidarda olmasının önemli olmadığını, önemli olanın cumhuriyetin yapısını değiştirmek olduğunu söyledi.
"O dönemde Dinçer, Abdullah Gül ve Erdoğan, şeriatın getirilmesi için uğraşıyordu.
"Orduya doğal olarak cepheden saldırılmaz. Bir yandan ordunun başı okşanırken, bir yandan da yetkisi alınıyor. Gül, Sezer'in İslamcı olduğu gerekçesiyle reddettiği 121 kişinin atamasını yaptı. AKP, devleti yandaşlarıyla dolduracak. AKP'nin bir diğer hedefi ise YÖK."
Bu yumuşakça İslamlaştırmada iki önemli adım medyada ve sendikal düzlemde atıldı.
Medyada olanlar
Medyada, nisan ayından beri TMSF eliyle kullanılan atv-Sabah grubunu, yandaşı Çalık Grubu’na yamayan AKP, bunu büyük bir cüretle ve meydan okuyarak yaptı. İhaleye, önceleri Hüsnü Özyeğin, Zorlu gibi “ortadan” holdinglerin gireceği konuşulurken, “sihirli bir el” bu taliplere “bas geri” komutu verdi ve ardından ihale, Erdoğan’ın damadının genel müdürlük yaptığı tek aday Çalık’a 1,1 milyar dolara verildi. Böylece , medyada AKP, sektörün hakimi Doğan’ın karşısında şöyle bir blok oluşturmuş oldu: atv- sabah(Çalık Grubu), Zaman-Samanyolu (Fethullah Cemaati), Yeni Şafak-Kanal 7 (Albayraklar), Star-24(İpek-Koza), Bugün.
Medyada oluşan bu “ılımlı İslam bloğu” henüz yolun başındadır. Bu bloğun medyadaki hakimiyeti bununla kalmayacaktır. Bundan sonra olacakları satırbaşları ile özetleyelim.
AKP, bu medya donanımıyla şimdi daha pervasız bir ideolojik kampanya yürütecek, özellikli peşinde olduğu sivil anayasa için toplumdan daha etkili biçimde “rıza” alacaktır.
Yeni medya kuşanmasıyla rakibi Doğan Grubu’nu pasifize edecek, oradan, yani Doğan ve arka planındaki TÜSİAD’dan gelebilecek salvolara -emrindeki kamu medyası TRT ve AA’nın yanı sıra- özel medyasıyla karşılık verme şansı olacaktır. Hatta, şimdi Doğan’ı hizaya getirmede eli daha güçlenmiştir.
Bir yandan Doğan Medya’nın aslan payını aldığı reklam pastasına iktidar gücünü kullanarak daha agresif biçimde el atacak ve Doğan’ı oradan zayıflatacak, bir taraftan da Doğan’ın özelleştirme ihalelerinde, (Doğan’ın gündeminde Tekel sigara ve elektrik dağıtım ihaleleri var) Belediye izinlerinde (Hilton’un büyütülmesi) medyasını koz olarak kullanması karşısında AKP iktidarı da kendi kozunu kullanabilecektir. Bu, adım adım Doğan’ı pasifize etme, hatta belli avantalar karşısında kendi safına çekme çizgisine kadar ilerleyebilecek bir oyundur artık.
AKP’nin medya serüveni bunlarla sınırlı kalmayacaktır. Doğan dışında kalan Doğuş Medya (NTV,cnbc-e), Habertürk, TV 8, hatta Çukurova medya (Show Tv, Digitürk, Akşam) gibi grupları , satın almalarla “İslami blok”a dahil etme niyeti sürecektir.
Türk-İş te olanlar
AKP’nin “büyük kuşatması”nın bir ayağı da Türk-İş'le ilgili. Hak-İş'i koruyup kollamakla birlikte AKP'nin işçi hareketinin ana gövdesi olan Türk-İş üzerinde de hesapları açık. Meslek odaları ve sendikalara yönelik çeşitli AKP operasyonları gündemde.
AKP'nin bu hedefine ilişkin kulisi dostum Attila Özsever 22 Kasım'da Cumhuriyet’te yazdı.
Türk-İş kongresine AKP yandaşı olarak Tes-İş Başkanı katılıyor. Yönetime talip olanların işçi hareketiyle ilgili hiçbir politika önerisi yok. Bündemde bir mücadele programı da yok. AKP iktidar olmanın avantajlarını kullanarak Türk-İş’te de bayrağını dalgalandırmanın eşiğinde. Sendikacılık olarak ortada kala kala kamu kesimi sendikacılığı kaldığı için bu durum AKP’nin işini kolaylaştırıyor, elini kuvvetlendiriyor.
Ve gerisi
Gelelim sivil anayasa tartışmalarına…Yumuşakça İslamlaşma sürecini, kuşatmayı taçlandıracak operasyon bu. Bir süredir askıya alınan bu anayasa tartışmaları, şimdi daha yoğunlukla gündeme indirilecek ve yeni medya kuşatması, örgüt fetihleri, bu kuşatmayı daha da kolaylaştıracak.
Ayrıca Aleviliğin Diyanet İşleri kapsamına sokulmasına dönük hamleler de bu yeni adımlar arasında. Bütün bunlar yapılırken, “cambaza bak cambaza” denilerek, sosyal güvenlik, özelleştirmeler, zamlar, kıdem tazminatları sorunu, yeni vergi düzenlemeleri gibi birçok neoliberal uygulama da aradan geçiriliyor. Kürt sorununda da gerilim yüklü gelişmelerin üzeri neoliberal esnek siyasi açılımlarla örtülmeye devam edilirken yerel yönetim seçimleri için şimdiden hazırlıklar yapılıp kaleleri düşürmenin hesapları yapılıyor. Güneydoğu’daki bu kalelerin yanında İzmir ve Çankaya’daki laik kaleler de hedefler arasında.
Kuşatmanın sessiz ve derinden ilerlerken artık buna gerek duymayıp şamatalı ve yüzeyden yol aldığı bu süreçte neoliberal politikalara dönük etkin bir politik çizgi şart. Bu konuda ısrarcı ve inatçı bir çaba içinde olmak şart. Yaşanan diğer politik sorun ve gelişmeleri neoliberal politikalarla bağlantısını kurarak ele alıp, üstündeki şalı çekip atmak şart. Çok geç olmadan. (MS/TK)