*Fotoğraf: Xem, Berfin Emektar, Lawje, Ruken Yılmaz
Koronavirüs salgını, güçlükle ayakta kalmaya çalışan sanat dünyasını derinden etkiledi. Ancak Kürt sanatçıların önündeki tek engel, koronavirüs değil. Sanatlarını kendi dilinde yapmak için çabalayan Kürt sanatçılar, bütün engellere rağmen sanat için mücadele ediyor.
LAWJE grubunun kurucu üyeleri Ali Tekbaş ve Ali İmran Erin, tiyatro oyuncusu Berfin Emektar, rap müzik yapan Xem, şarkıcı Ruken Yılmaz salgın sürecinde ve öncesinde yaşadıklarını bianet’e anlattı.
Ali İmran Erin, Kürt sanatçıların normalde de "pandemi koşullarındaymış" gibi sanat yapmak zorunda kaldığını söyledi.
Ali Tekbaş da "Bize mesela kültür merkezinin salonu veriliyor. Birkaç gün sonra ‘Bir karışıklık olmuş, meğer o tarihlerde başka proje sergilenecek. Üzgünüz, salonu veremiyoruz' diyoruz. Konserlerimiz kaç kere iptal edildi" dedi.
Devletten destek yok
"Zaten Kültür Bakanlığı’ndan, devletten bir destek alıp ürünlerini sergileyemiyorsun. Kürt müziği yapan gruplar, sponsor bulmakta da zorlanıyor. Elimizde projelerimiz, çalışmalarımız var. Ancak bunları dinleyicilerimize sunamıyoruz" diyen Erin de salgınla beraber dinleyicilerle bağlarının kesildiğini belirtti:
"Bu bağ motive ediciydi. Az da olsa finansal kaynak da sağlıyordu, o bağ koptu. Bu bağı canlandırmak için internet üzerinden çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sanatımızı evde icra ederek kendimize ait bir alan oluşturmaya çalışıyoruz.
"Buradayız, üretiyoruz"
Hakkarili bir grup olarak Kürtçe müzik yaptıklarını ve direneceklerini söyleyen Tekbaş ise "Bizim repertuvarlarımızda Kürtçe müzik dışında bir eser yok. Hakim kültürden bir şarkı bile icra etmiş olsaydık şimdi bambaşka durumlarda olabilirdik. Ben kendi kültürümü yansıtmak, her şeye karşı direnip söylemek ve yaşatmak istiyorum. Bunun ne başka kültürlere ne başka anlayışlara zararı var" diye konuştu.
Tekbaş, 2016'dan sonra Olağanüstü Hâl (OHAL) ile yoğunlaşan yasakların da salgın sürecinin de Kürtçe sanatı etkilediğini söyledi:
"Kürt sanatı üzerinde pandemiden önce de yasaklamalar, kısıtlamalar, sindirme politikaları hep yürütüldü. Ancak her Kürt müzisyen, tiyatrocu, sinemacı gibi buradayız, üretebiliyoruz, canlı bir şekilde yaşama katkı sunuyoruz."
90'lardan bu yana
25 yıldır Kürt tiyatrosuyla ilgilenen Berfin Emektar da şöyle konuştu:
"Biz yıllardır bütün belediyelerin ve Devlet Tiyatroları'nın sahnelerine başvuruyoruz. Çünkü biz bu ülkenin vatandaşlarıyız ve onları da mekanlarımız olarak görüyoruz. Ancak tadilattayız, doluyuz gibi mazeretlerle karşılaşıyoruz. Başvurduğumuz yerlerde oyun tekstimiz isteniyor. İzin çıkmıyor.
"Türkiye’de bütün bunlara zaten Kürt tiyatrosu 90’lardan bu yana maruz kalıyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Şehir Tiyatrosu, Kürtlerin aslında kurumsal tiyatro olarak tanımlayacağımız tek tiyatrosuydu.
Kürtçe tiyatrolar kapatıldı. Son dört yıldır Diyarbakır'ın belediyelerini gasp eden yönetimde hiçbir Kürtçe iş izlemedik, görmedik. Anlayacağınız salgın yaşansa da yaşanmasa da bizim için değişen şey yok."
"Vazgeçmedik"
Devletten hiçbir destek almadıklarını ve salgın sürecini kendi seyircilerinin, sivil toplum örgütlerinin ya da Avrupa Birliği (AB) projelerinin desteğiyle geçirdiklerini anlattı.
Emektar, "Biz 2013'te Ankara'da Kültür Bakanlığı'nın protokolüyle Hamlet oynadık. O gün de aynı parti iktidardı, bugün de. Ama bugün Kürt belediyelerin Kürtçe tabelaları sökülüyor. Biz yaptığımız hiçbir işten vazgeçmedik. Festival yapıyorduk, festivalimizi devam ettirdik. 80 kişilik bir salon açtık, orası dar geldi. Şimdi 150 kişilik bir salon yaptık. Direnmeye devam ediyoruz" dedi.
"Görmezden gelinen" Kürtçe
Kürtçe rap müzik yapan Xem ise "Mekanlar kapanınca Kürt müzisyenler için daha zor bir dönem başladı. Devlet desteği çok komikti meblağlardı. Aklı başında müzisyenlerin çoğu buna karşı çıktı. Mecbur kalanlar da başvurdu" dedi.
"İstanbul'da Kürt müzisyenlerin sahne alabilecekleri çok iyi mekanlar var ama Kürt sanatçılara yer vermiyorlar" diyen Xem, şöyle devam etti:
"O mekanlarda bir dil kaygısı, dil problemi var. İkincisi acaba ben o geceden ne kadar satış yapabileceğim derdine düştükleri için, henüz büyük bir kitleye hitap edemeyen Kürt müzisyenlere yer vermiyorlar. Politik olan müzisyenlere zaten hiç yer vermiyorlar.
"Türkiye genelinde yapılan toplumsal etkinliklere de Kürt sanatçılar dahil edilmiyor. O kadar festival yapılıyor, Trakya Fest, Gezgin Fest, MilyonFest diye.
"O kadar Kürt müzisyen ve yoğun Kürt nüfusu varken Kürt müzisyenlere yer verilmemesi büyük bir problem. Aslında görmezden gelinen bir dil ve görmezden gelinen bir müzisyen kimliği var ortada. Görmezden gelinmek, herhangi bir baskıdan ya da mekan yasaklamasından çok daha kötü."
Anadilde sanat yapmanın zorluğu
Kürt sanatçı Ruken Yılmaz, önemli destek mekanizmalarından birinin de sanatçıların kendi aralarındaki dayanışmalar olduğunu söyledi.
Yılmaz, "Ekonomiden ekolojiye, kadın haklarından eğitime kadar birçok konunun, kutuplaşmayla, ötekileştirmeyle tartışıldığı, en ufak hak ve taleplerin şiddetle bastırıldığı, temel ve insani bir hak olan anadilde eğitim hakkının 'uygunsuzluğunun' dile getirildiği bu çağda, kültürel kimliğimizde ısrarın ve anadilde sanat yapmanın zorluğunu geçmişten bugüne yaşadık, yaşıyoruz" dedi.
Alanları farklı olsa da Kürt sanatçıların mesajı net: “Bizim pandemimiz çok önceden başladı. Ancak her şeye rağmen üretmeye devam ediyoruz."
(SO/DŞ)