11 basın ve ifade özgürlüğü örgütü ile hak grupları geçen hafta başlatılan “Türkiye 2020 basın özgürlüğü misyonu” kapsamında bir basın toplantısı düzenledi.
Zoom üzerinden çevrimiçi yapılan toplantıya Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Uluslararası Basın Enstitüsü’nden (IPI) Renan Akyavaş ve Scott Griffen, Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nden (ECPMF) Laurens Hueting ve Article 19’dan Sarah Clarke katıldı.
Katılımcılar geçtiğimiz hafta bağımsız gazeteciliğe yönelik yeni tehditleri değerlendirmek için İstanbul ve Ankara’da gazeteciler, sivil toplum örgütleri, milletvekilleri, yargı temsilcileri ve diğer yetkililerle yaptıkları toplantıların detaylarını anlattı.
Akyavaş: Çalışmalarımızın sonuçlarını yetkililerle paylaştık
Toplantıda söz alan IPI Türkiye Program Koordinatörü Renan Akyavaş delegasyonun Türkiye'nin basın özgürlüğü krizi, devletin medya üzerinde artan hakimiyeti, kamuya bağlı düzenleyici kurumlarının bağımsızlığını yitirmesi ve özgür düşünce için geriye kalan alanları kısıtlamaya yönelik yeni bir sosyal medya kanunu konularında yetkilileri uyardığı söyledi.
Delegasyonun ayrıca, gazetecilere yönelik süregiden tutuklama ve yargılamaların yanı sıra habercilerin can güvenliği ve yargı bağımsızlığına ilişkin endişelerini de dile getirme fırsatı bulduğunu aktardı.
Akyavaş amaçlarının yapıcı toplanlar gerçekleştirmek ve yılar boyunca gerçekleştirdikleri çalışmaların sonuçlarını yetkililerle paylaşmak olduğunu söyledi.
"Sadece şikayet etmeye gitmedik. Amacımız belirli konular ve belirli endişeler üzerinde dile getirmek ve yapıcı çıkarımlar, sonuçlar elde edebilmekti" diyen Akyavaş Anayasa Mahkemesi ile yaptıkları toplantının çok verimli geçtiğini ifade etti ve son baskılara karşı Anayasa Mahkemesi'nin yayında olduklarını aktardı.
"Yargı sistemini araç olarak kullanmaya devam ediyor"
“Gazetecilere yönelik tehditlere bu yıl, hükümetin Covid-19 salgını yönetimini haber yapan gazetecilere yönelik gözaltılar ve cezai soruşturmalar da eklendi” diyen Akyavaş tutuklanan gazeteciler ve güvenlik tehditleriyle ilgili şunları söyledi:
“Türkiye'de çok sayıda gazeteci ya hapishanede ya da gazetecilik faaliyetleri nedeniyle keyfi suçlamalarla yargılanıyor. Kamu makamları, temel hakların garantiye alınmadığı bir yargı sistemini araç olarak kullanmaya devam ediyor.
“Bir yerel mahkemenin bu ay verdiği, Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ı kaçak ilan ederek tüm mal varlığına el koyma kararı, eleştirel seslerin bastırılmasına dönük sonu gelmez girişimleri gözler önüne seriyor.Gazeteciyi yaptığı iş nedeniyle, cezalandırma amaçlı olarak, kendisinin ve ailesinin mallarına el koymak, gazetecilere yönelik yeni bir saldırı biçimini oluşturuyor. Siyasi iradenin bu cezalandırma pratiğini sonlandırma niyetinden yoksun olması nedeniyle, 2016’dan bu yana büyük ölçüde değişmeyen bu sistem oldukça rahatsız edici bir tablo çiziyor.”
“Gazetecilerin güvenliği, Covid-19 salgını bağlamında, cezaevlerindeki aşırı kalabalığı azaltmak için acilen yürürlüğe sokulan ceza infaz düzenlemesinden gazetecilerin ve siyasi tutukluların dışlanması nedeniyle ciddi bir tehditle karşı karşıya kaldı. Haklarından zaten mahrum bırakılan gazeteciler, sağlık açısından da büyük bir riskle baş başa bırakıldı.”
Akyavaş ayrıca delegasyonun, Ankara'da Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı ile yaptıkları toplantıda yetkililerden, özellikle yerel ölçekte artış gösteren gazetecilere yönelik fiziksel saldırıların etkili şekilde kovuşturulması ve sorumluların yargı önüne çıkarılmasını talep ettiğini anlattı.
Önderoğlu: AYM'nin bağımsızlığı tehdit ediliyor
Daha sonra söz alan RSF Temsilcisi Erol Önderoğlu, mahkemelerin bağımsızlığımı yitirmesi üzerine bir konuşma yaptı.
1 Ekim’de yasalaşan sosyal medya kanunuyla ilgili konuşan Önderoğlu “Türkiye hükümeti son aylarda, basını susturmaya yönelik çabalarını daha da genişleterek, bir yandan sosyal medyada sansürü arttıran yeni düzenlemeyi çıkardı, partizan medya düzenleyici kurumları harekete geçirdi, bir yandan da Anayasa Mahkemesi'ni hedef alarak yargı bağımsızlığına karşı yeni bir saldırı başlattı” dedi.
Delegasyonun AYM ve Adalet Bakanlığı ile görüştüğü gün Adalet Bakanı, AYM’nin ülkenin başkanlık sistemine uygun olarak ‘yeniden yapılandırılmasına’ sıcak baktığını açıkladığını ifade eden Önderoğlu şöyle devam etti:
“MHP’nin ortaya koyduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından desteklenen bu öneri, karar alma sürecindeki gecikmelere ve zaman zaman alt mahkemelerin AYM’nin kararlarını uygulamadaki başarısızlıklara rağmen basın özgürlüğü gibi anayasadaki temel hakların korunması için önemli bir güvence olan AYM’nin bağımsızlığını ortadan kaldırmakla açıkça tehdit etmektedir.
"Türkiye'de yargı bağımsızlığındaki eksiklik ve yargının hükümetçe basın üzerinde baskı yaratmak için bir araç olarak kullanıldığı düşünüldüğünde, mesele oldukça kritiktir.”
"AYM'yi basın özgürlüğü dosyalarına öncelik vermeli"
Delegasyonun, AYM yetkililerini, web sitesi engellemeleri de dahil olmak üzere basın özgürlüğünü ilgilendiren dosyaları görüşmeye öncelik vermeye çağırdığını aktaran Önderoğlu, başvuruların görüşülmemesinin hak ihlallerinin sürmesine neden olduğunu söyledi.
Önderoğlu heyetin AYM’yi, alt mahkemelere yol açmak için emsal teşkil edebilecek pilot davalar belirlemeye ve AYM kararlarını görmezden gelerek hukukun üstünlüğünü tehdit eden alt mahkemelerle ilgili olan bu sorunu çözmeye davet ettiğini ifade etti.
Delegasyon, ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nden, süregelen bir sorun olarak ceza kanunundaki 'hakaret' düzenlemesine ilişkin ifade özgürlüğü hakkı bakımından açık ve net bir karar vermesini istedi.
"İnternet eleştirel gazeteciliğin uygulanabildiği son mecra"
Önderoğlu, sosyal medyada eleştirinin ortadan kalktığını söyleyerek şöyle devam etti:
“Delegasyon, Adalet Bakanlığı ile yaptığı görüşmede, 1 Ekim'de yürürlüğe giren ve internette sansürünün daha da artmasının yolunu açan sosyal medya yasasına yönelik eleştirilerini yineledi. Ana akım medyanın hükümete yakın şirketlerce devralınmasının ardından sosyal medya platformları ve çevrimiçi haber siteleri, Türkiye'de eleştirel gazeteciliğin uygulanabildiği son mecralardan biridir.
“Hükümet, sosyal medya düzenlemesinin bazı Batı ülkelerindeki 'benzer' yasalara dayandığını iddia etse de, Türkiye mahkemeleri ve devlet kurumları, yasanın kötüye kullanılmasını önlemek için gerekli bağımsızlıktan yoksundur. Bu nedenle düzenleme, bu sorunlu uygulama altında, internet ortamındaki eleştirileri susturmak için yeni bir araç olarak işlev görebilir.
“Sosyal medya şirketlerinin tepkisi belirsizliğini korurken, delegasyon üyeleri, düzenlemeninşu anki şekliyle uygulanması durumunda, bu şirketlerin de hükümetin sansür uygulamasının bir uzantısı haline geleceğinden, ve herhangi bir bağımsız inceleme imkanı olmadan içeriklerin kaldırılması taleplerine uyacağından korkuyor.
Önderoğlu ayrıca delegasyonun Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) gibi kamuya bağlı düzenleyici kurumları bağımsız medyayı cezalandırma ve mali baskılarla istismarına son vermeye çağırdığını söyledi.
RTÜK başkanının toplantı taleplerini yanıtsız bıraktığını söyleyen Önderoğlu "Kurulun muhalif üyesi İlhan Taşçı heyeti kabul etti ve heyet üyelerinin eleştirel yayıncılığın siyasi amaçlarla hedef alındığı konusundaki endişelerini doğruladı" dedi.
Misyonda yer alan 11 örgüt şöyle ARTICLE 19, Avrupalı Gazeteciler Derneği (AEJ), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), İnsan Hakları Gözlem Örgütü (HRW), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT), Uluslararası PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Güneydoğu Avrupa Medya Organizasyonu (SEEMO) |
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem- 2020 Üçüncü Çeyrek - Basın Açıklaması
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem - 2020 Üçüncü Çeyrek - Tam Metin
TIKLAYIN - BİA Medya Gözlem- 2020 Üçüncü Çeyrek - Düzenlemeler, Tepkiler, Hak Aramalar
(HA)