Haberin İngilizcesi için tıklayın
Hayvan Hakları İzleme Merkezi ve Komitesi’nin (HAKİM) yıllık hayvan hakları ihlalleri raporuna göre, 2016 yılında Türkiye’de 40 köpeğe “tehlikeli ırk” genelgesine göre el konuldu.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na göre, Pitbull Terrier, Japanese Tosa, Dogo Argentino ve Fila Brasileiro cinsi köpekler “tehlikeli” olarak kabul ediliyor. Bu köpekleri “üretmek; sahiplendirilmesini, ülkeye girişini, satışını ve reklamını yapmak, takas etmek, sergilemek ve hediye etmek” yasak. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bilgilendirme yazısına göre bu cins köpeklere sahipseniz, köpekleri kayıt altına aldırmanız, kısırlaştırmanız, tasmayla ve ağızlıkla gezdirmeniz gerekiyor.
Ancak avukat Hülya Yalçın, “O bilgilendirme notlarında maalesef sadece beylik laflar var. Herhangi bir şikayet olduğunda, hayvan hiçbir şey yapmamış olsa da, kamu gücünü kullanıp hayvanlara el koyuyorlar” diyor.
“Biri komşusuna herhangi bir sebeple kızınca, köpeğini şikayet ediyor. Bahçedeki kangal cinsi köpeği bile Pitbull diye şikayet ediyorlar. Bu şekilde öyle çok hayvan gitti ki, sahipleri çok acı çekti.”
HAKİM koordinatörü Burak Özgüner, bu köpeklerden birisiyle sokakta gezerken, sizi bir zabıta gördüğünde köpeğe el koyma hakkına sahip olduğunu vurguluyor.
Bir dilekçeyle köpekler yasaklandı
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı avukat Yalçın’a bu “yasağın” nasıl ortaya çıktığını soruyoruz. “Beykozlu Dursun diye bir vatandaş bir dilekçe yazmış, üç bakanlık toplanıp bir araya gelip tüm sivil toplum kuruluşlarının üzerine basarak bu yasağı çıkarmış” diyor.
Emekli polis memuru Dursun Kurt’un eşini bir pitbull ısırmış. Söz konusu köpekle yaşayan insana dava açmamayı tercih etmiş. Onun yerine TBMM Dilekçe Komisyonu’na bir dilekçe sunmuş:
“Dünyaca ünlü kangal köpeklerimiz varken bu tip pitbull köpeklerin yasak olup, beslenip beslenmemesi Yüce Meclisimizin takdiridir. Yaptığım araştırmalarda bu köpeklerin iki amaç için beslendiğini ortaya çıkardım. Köpekler, zengin insanlar tarafından beslenmekte olup, horoz dövüşü gibi vahşi şekilde dövüştürülerek para kazanmak ile saldırı ve savunma amaçlı yetiştirilmektedir.”
Yasağın iptali için üç kez girişimde bulundular
Avukat Yalçın, bu yasağın iptali için birçok kez girişimde bulunduklarını ama sonuç alamadıklarını anlatıyor:
“İlk açtığımız dava ‘Bu sizi doğrudan ilgilendirmiyor, herhangi bir tehlikeli ırk sahibi değilsiniz, doğrudan husumet ehliyetiniz yok’ denilerek reddedildi.
“İkincisinde baro tüzel kişiliğini kullanarak hayvan hakları savunucusu olarak dava açtık. Bu kez de bakanlık bu hayvanların topluma zararlı olduğunu söyleyerek reddetti. Genelgeyi çıkaran kurumların gerekçelerini öne sürdü. Yani hayvan hakları savunucusu ekarte edecek gerekçelerle reddetti.
“Üçüncü başvurumuzda ise kamu yararının bu hayvanların sahiplenilmesi ve korunmasıyla da tanımlanabileceğini iddia ettik. Herhangi bir cevap da gelmedi.
“Uyuyan yasaklı ırk genelgesi, herhangi bir kavga olduğunda ortaya çıkıyor. Bu yasak nedeniyle mağdur olan biri dava açarsa, o zaman biz de müdahil oluruz. Hiçbir şeyden haberi olmayan hayvanları yasak ilan etmek, ihlalin kendisidir. Biz bu genelgeleri tanımıyoruz.”
Alıkonulan hayvanlar ölüme terkediliyor
El konulan hayvanlar ise hayvan hakları savunucularının “toplama kampı” olarak adlandırdıkları barınaklara gönderiliyorlar. Yasaya göre “tehlikeli” olarak kabul edildiklerinden, barınaktan çıkıp bir yuvaya gönderilmeleri mümkün değil, ziyarete kapalı, kapalı bölmelere konuluyorlar.
Özgüner de avukat Yalçın da, barınaklardaki bakıcılar da bu köpeklerden korktuğu için bu hayvanların kafeslerine girmediklerini ve hayvanların ölüme terkedildiklerini vurguluyor.
Özgüner, hayvanları “tehlikeli” hale getirenin insanlar olduğunun altını çizerken şöyle konuşuyor: “Cezalandırılması gereken hayvanlar değil. Genelgeye rağmen bu hayvanlar petshoplarda satılmaya devam ediliyor. Yani suçun önlenmesi için hiçbir tedbir yok. Sonra da olayın faturası hiçbir şeyden haberi olmayan köpeklere kesiliyor.” (ÇT)