*Boğaziçi Direnişi'nin Twitter hesabından alınan bu fotoğraf,1 Haziran'da "kilitlenen" Güney Kapı'nın önünde çekildi.
Boğaziçi Üniversitesi'nin atanmış rektörü Melih Bulu, altı ayı aşkın süredir protesto ediliyor. Bileşenlerin istifasını istediği Bulu'nun tüm icraatı, atamaları ve görevlendirmeleri reddediliyor.
Kapısına ilk kez 4 Ocak'ta kelepçe takılan Güney Kampüs'e son olarak 1 Haziran'da asma kilit "vuruldu". Akademisyen ve avukat Feyzi Erçin'in yaz okulundaki dersinin onaylanmamasının ardından, akademisyenlerin her gün tuttuğu nöbete destek vermek isteyen öğrenciler o gün kampüse bir süre alınmadı.
Kelepçe ve asma kilit, girişlerdeki tek engel değildi. Öğretim üyesi ve belgesel sinemacı Can Candan ile çalışan ve okulda yarı zamanlı ders veren Özcan Vardar da 13 Nisan'dan beri kampüse "misafir" olarak giriyor.
TIKLAYIN - Öğrenciler kapısı kilitlenen kampüse girdi: "Kayyımlar gidecek"
Vardar, Rektörlüğün, konuyla ilgili başvurularına da çeşitli gerekçelerle yanıt verdiğini söylüyor ve süreci şöyle anlatıyor:
"Benim gibi yarı zamanlı ders verenlerin akademik personel kartları ders verdikleri dönem sonuna kadar geçerli oluyor ve bir sonraki dönem ders vermiyorlarsa yenilenmiyor.
"Fakat kartlar koronavirüs salgını başlayana kadar turnikelerde çalışmaya devam ediyordu. Salgın önlemi olarak mezunlarla beraber o dönem ders vermeyen yarı zamanlı hocaların kartlarına da bir ayar yapıldı galiba ve artık turnikelerde çalışmamaya başladı."
"Bu teknik sorunu başta kolayca çözeriz demişti bölüm sekreterimiz ama sonra ona bunun mümkün olmadığı söylendi ilgili birim tarafından. 'Kampüse girişlerde kapıyı ararız, hocamız olduğunu söyleriz' dedi ama kapıda bu işlemedi.
"Hatta o an orada olan hocalarımız beni tanıdıklarını ifade ettiler ve en azından 'misafirimiz' dediler ama güvenlik bunu da kabul etmedi. Nihayetinde 9 Nisan'da okuluma ilk kez giremedim ve kapıdan geri döndüm."
2013'ten beri ders veriyor
2013'ten beri ders veriyorum, yani her sene en az bir dönem ders verdim. Ben profesyonel işi gereği üniversitede pek çok rektörle çalışmış, video çekmiş biriyim. Direnişin 100. gününde Bulu'suzluk Özlemi ile sahne aldık. O günden sonra herhalde daha fazla battım göze. Ondan sonra hep misafir oldum okulumda. TIKLAYIN - Boğaziçililer: 100 değil, 1000 gün de olsa vazgeçmeyeceğiz! *Can Candan'ın çektiği bu fotoğrafta, Özcan Vardar direnişin 100. gününde "sahnede". | |
Rektörlük "ek bilgi" istedi
"Can Candan'ın 'Nükleer Alaturka' isimli belgesel projesinde 2014'ten beri birlikte çalışıyoruz. Bu çalışma da sekteye uğruyor ben kampüse giremeyince. Bunun için yine birçok kişinin bildiğini ve yaptığını düşündüğüm EBYS üzerinden 'kampüse giriş için izin' belgesi çıkarmak istedik.
"Gerekli başvuruları dekanımız aracılığıyla yaptık. İlginç bir şekilde bu da Rektörlük'ten döndü. Projeye dair bir ek bilgi isteniyormuş. Daha sonra tekrar yaptık başvuruyu ve bayramdan hemen önce 12 Mayıs'ta bunun da reddedildiği bilgisine ulaştık.
"İlk reddin açıklamasında 'Bu gibi faaliyetlere COVID-19 sebebiyle rektörlüğün sıcak bakmaması' ifade edilmiş 'Ayrıca belgeselin içeriği, kim tarafından finanse edildiğine dair ayrıntılı bilgi verilmesi' rica edilmiş.
"Siyasi bir partiyi hedef aldığı..."
"İkinci reddin açıklamasında ise 'COVID-19 nedeniyle bu faaliyetlere rektörlüğün sıcak bakmaması, Candan'ın bu gibi faaliyetlerde bulunma görevinin olmaması, Nükleer Alaturka web sayfasında ismimin geçmemesi, ilgili web sayfasında bahse konu hazırlanacak belgeselin içeriğinde siyasi bir partiyi hedef aldığı yönünde bir kanaat hasıl olması, ilaveten belgeselin kim tarafından finanse edildiğinin belli olmaması' ifade edilmiş."
Bulu'dan önce hep destek verildi
| |
Can Candan da çalışma arkadaşı Özcan Vardar'ın sekiz yıldır ders verdiği ve mezunu olduğu okula misafir olarak girmek zorunda kalmasını eleştiriyor:
"2007 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Boğaziçi'nden önce beş sene İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde akademisyenlik ve bir süre Sinema-TV Bölüm Başkanlığı yaptım; toplam dört sene de Sabancı Üniversitesi'nde akademisyenlik yapmıştım.
"Boğaziçi Üniversitesi'nin öğretim kadrosuna dahil olduğumda o zamanki rektörümüz Ayşe Soysal ile yaptığım ilk görüşmede 'Can Hocam, benim rektör olarak görevim siz akademisyenlerimizin yapmak istediklerinizi gerçekleştirmeniz için her türlü desteği vermektir' demişti.
TIKLAYIN - "Bizim bu ülkeye, bu halka borcumuz var"
"2008 yılında '3 Saat' belgeselimin akademik galasını Boğaziçi'nde yaptık. Bu belgesel filmimin kurgucusu da Özcan Vardar'dır. Daha sonra 2013 yılında 'Benim Çocuğum' belgeselimin akademik galasını da Boğaziçi'nde yaptık.
"Bir süredir de 'Nükleer Alaturka' belgeselim üzerinde çalışmaktayım ve yine Özcan Vardar belgesel film ekibimizde kurgucu olarak yer almaktadır. Benim uzmanlık alanım belgesel sinema çalışmaları ve film üretimi.
"Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümümüze bağlı 'Film Çalışmaları Programı'nda 14 yıldır kesintisiz ders veriyorum. Şimdiye kadar Boğaziçi'nde hiçbir zaman ne derslerime, ne araştırma projelerime ne de belgesel film projelerine karışılmıştır.
"Tam tersi bunların hepsi destek görmüştür. Yaptığım belgeseller başta Boğaziçi'ndeki dersler olmak üzere, Türkiye ve yurtdışında birçok üniversitede verilen derslerde kullanılıyor.
"Gerekçeler akademik özgürlüğe müdahale"
"Ekip arkadaşım Özcan Vardar'a bu dönem için kampüse giriş izni verilmemesi yürütmekte olduğum bağımsız belgesel film çalışmalarımızın engellenmesi anlamına gelmekle birlikte, verilen gerekçeler akademik özgürlüğüme doğrudan bir müdahale anlamına geliyor.
"Kimse bir Boğaziçi Üniversitesi akademisyeni olarak benim hangi projeleri yapacağıma, hangi konuda belgesel yapacağıma, nasıl bir belgesel yapacağıma ve de ekibimde kimlerle çalışacağıma karışamaz ve ekip arkadaşımın kampüse girişini engelleyemez. Bu korkunç müdahaleyi esefle ve şiddetle kınıyor, kesinlikle kabul etmiyorum.
"'Nükleer Alaturka' bitince bu belgeselimin akademik galasını da Özcan Vardar ve tüm ekip arkadaşlarımla birlikte tüm bileşenlerimizin katılımıyla Boğaziçi'nde yapacağız. Daha önceki belgesellerimizle aldığımız ödüllerle tüm Boğaziçi camiasını sevindirdiğimiz gibi, Nükleer Alaturka'nın ödülleriyle de bir kez daha camiamızı sevindireceğimize inanıyorum."
Üniversiteye kilitBoğaziçi Ünivesitesi'nin kapısına 4 Ocak'ta "kelepçe" takıldı. İkinci "kapatmada" ise asma kilit kullanıldı. Bu kilit, akademisyenlerin, Melih Bulu ve beraberindeki atanmışların istifası talebiyle tuttukları nöbetin 100'üncüsüne denk geldi. Bir akademisyen, o gün yaşananları şöyle anlatıyor: "Nöbetteyken kapıdan öğrencilerin alınmadığını ve birkaçının gözaltına alındığını duyduk. Nöbetimizi tamamladık, cüppelerimizle kapıya yürüdük duruma müdahale etmek için. "Biz yukarı çıktığımızda yeni yaptırdıkları kapıları kilitlemişlerdi ve bir grup öğrenci ve hoca dışarıda kalmıştı. Biz de neden böyle olduğunu sorduk. Bu öğrencilerin, içeri alınırlarsa daha büyük olay çıkaracağını söylüyordu güvenlikçiler. "O sırada da bir grup hoca Güney Kampüs'ten çıkmaya çalışıyordu. Onlar çıkamıyor, dışarıdaki öğrenciler ve hocalar giremiyor... Böyle bir kargaşa yaşanıyordu yani. Bizler kapıyı açmaya ikna ettik. "Polisle donatılan" kampüsler"Boğaziçi'nde neredeyse 25 senedir ders veriyorum. Böyle bir şey yaşamadım. O zaman öğrencileri de sokmayalım kampüse; siz rahat, biz rahat oturalım. Böyle bir şey olabilir mi? "Burayı, polisle donattıkları diğer üniversite kampüslerine çevirmeye çalışıyorlar. Bu onlar için çok normal bir şeyken Boğaziçi için anormal. Çünkü Boğaziçi gerçek bir üniversite ve öyle kalmanın mücadelesini veriyor. Biz neden günlerdir orada dikiliyoruz? "Yeni kapılar yapıldı Kuzey Kampüs'e de Güney Kampüs'e de. Kelepçeyle tutturulan o meşhur kapı eften püftendi. Çünkü Boğaziçi'nde hiçbir zaman böyle bir şeye ihtiyaç duyulmadı. Demir parmaklı kapılar tam kapanma sırasında takıldı. "Güvenlikçilerle öğrencileri ve bizleri karşı karşıya getiren ve bu hoyrat iklimi yaratan yönetim. Bu saldırganlıkla bir üniversiteyi yönetemezsiniz." | |
TIKLAYIN - "Kimsenin haberi olmadan" kurulan fakülteler "kimin"?
(DŞ)