*Fotoğraf: Can Candan
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Prof. Dr. Melih Bulu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın atamasıyla 2 Ocak'ta Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör oldu. Bu atama, üniversitenin tüm bileşenlerince ilk günden beri reddedildi.
İlk protesto, 4 Ocak'ta üniversitenin Hisarüstü'ndeki kampüsünde yapıldı. Buradaki müdahalenin ardından akademisyenler hemen ertesi gün Güney Kampüs'teki Üstün Ergüder Meydanı'nda Rektörlük binasına "sırt dönme" eylemi başlattı. Bugün artık nöbete dönüşen "sırt dönmelerde" talep ilk günden bu yana istfia.
70'i aşkın akademisyen bu atamanın iptali için son olarak 26 Şubat'ta Danıştay'a başvurdu. Bu kez talep, Bulu atamasının iptali ve sonra da Türkiye üniversitelerinin özerk kurumlar olması için gerekli adımların atılması.
Bu başvuruya, Boğaziçi'nin geçen iki ayına ve Türkiye akademisinin geleceğine ilişkin sorularımıza yanıt veren Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Yaman Barlas, "Biz bu atama problemini belki beş ayda, belki beş yılda çözeceğiz, ama kesin çözeceğiz. Özerk ve özgür üniversite mutlaka kazanacak sonunda, mutlaka!" diyor.
Hukukun özüne aykırı
Melih Bulu atamasıyla ilgili iki ayın sonunda pek çok farklı protestodan söz edebiliyoruz. Ancak Danıştay başvurusununun nasıl yapıldığı ve buna nasıl karar verildiğine ilişkin süreçten haberdar değildi kamuoyu. Süreci anlatır mısınız?
Rektör atamasını duyduğumuz andan itibaren bu işlemde bir hukuksal problem olduğunu biliyorduk. Diğer üniversitelere aynı biçimde yapılmış olan atamalarda da hukuksuz bir durum olduğunu düşünüyorduk. Fakat hemen darbe girişimi sonrası çıkmış olan kararnameyi olağanüstü (OHAL) ortamına özel geçici bir durum olarak, belki bir bakıma "normal" görüyorduk.
TIKLAYIN - "Akademik özerklikten vazgeçemeyiz"
Kalıcı hale getirilmiş olan bu rektör atama yöntemi ise birkaç açıdan Anayasa maddelerine, üniversite özerkliğine ve hukukun özüne aykırı. Bunu en deneyimli uzman hukukçularla konuştuk. 'Bu çok sağlam ve gerekli bir başvuru, bunun sonunda iptal edilmesi gerekiyor' sonucuna vardılar ve başvuruları yaptık. Aslında herşeyden önce yurttaşlık görevimizi yaptık. Çünkü bu sırf Boğaziçi'ne uygun olmayan bir rektör atamasından çok daha kapsamlı bir problem.
TIKLAYIN - "Özgürlük olmazsa üniversite üniversite olmaktan çıkar"
Türkiye'nin üniversiteleri bu biçimde rektör atanmasını kabul edemez ve bunu hak etmiyor. Dünyada çok farklı rektör belirleme sistemleri var, bunları tartışalım. Ama bir şeyin nasıl olması gerektiğini konuşmak için önce neyin hiç olmaması gerektiğinde anlaşalım. Böyle bir atama sistemi kesinlikle kabul edilemez. Bu, dünyanın hiçbir medeni ülkesinde yok. Bu sistemin derhal kaldırılması gerekiyor, bunu ne Boğaziçi ne de başka devlet üniversiteleri hak ediyor. Biz başvuruyu yaparken bütün üniversiteler için yaptık aslında.
*Fotoğraf: Boğaziçi'nde Bilim web sitesi
"Üniversite yönetilemiyor"
Atamadan sonra rektör yardımcılarının belirlenmesi epey zaman aldı. Fizik bölümünden Naci İnci'nin bu görevi kabul etmesi de eleştirildi. Ancak İnci, son olarak Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne de vekaleten atandı. İnci ile ortaya çıkan bu yönetememe halini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Üniversitenin bu yaklaşımla yönetilemeyeceğini söyledik söyledik anlatamadık iki aydır. Sistem sonunda sakatlığını kendi kendine anlatmaya başladı. Yönetilemiyor üniversite. Dışarıdan, üniversiteyi tanımayan; kurullarını, kurallarını, kültürünü, teamüllerini hiç bilmeyen birini hiç danışmadan atarsanız, 1.5 ayda zor bela kendinize ancak iki rektör yardımcısı bulursanız, üstüne de iki tane hiç danışmadan fakülte kurarsanız, sonra dışarıdan bir de dekan atarsanız, bu bebek her açıdan sakat doğuyor. İler tutar yanı yok.
TIKLAYIN - Melih Bulu'dan sonra "demokrasi": Her göreve Naci İnci!
Sonunda Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne fizik profesörü atanıyor. Neredeyse bulabildiği tek kişiyi kullanır hale geliyor rektör. Üniversitenin yönetilememesi tesadüf değil. Üniversitenin kurumsal özerkliğini tanımazsanız, bunu anlamazsanız böyle oluyor işte. Türkiye üniversiteleri onlarca yıldır, kimisi ise yüzlerce yıldır, kurullarını, kurallarını ve adetleri geliştirmişler. Bunun dışına çıktığınız zaman üniversiteyi yönetemiyorsunuz.
TIKLAYIN - "İki öğrenciniz tutukluyken hiç utanmadınız mı?"
Ciddi bir adım
Boğaziçi'nin bugün verdiği mücadele Türkiye akademisinin geleceği hakkında ne söylüyor sizce?
Bizim bu ülkeye, bu halka borcumuz var. En iyi eğitimi ve en iyi araştırmayı yapmak için çırpınıyoruz yıllardır. Dava budur, görevimiz budur. Bunun için özerk, özgür, kendini yöneten üniversite gerekiyor. Biz bu atama problemini belki beş ayda, belki beş yılda çözeceğiz, ama kesin çözeceğiz. Özerk ve özgür üniversite mutlaka kazanacak sonunda, mutlaka! Hiçbir problem sonsuza kadar devam edemez.
TIKLAYIN - "İstifayı düşünmüyorum" diyen Bulu, Soylu'ya teşekkür etti
Türkiye'nin üniversiteleri sonunda bu emekleme çağından ve hükümetin memuru olmaktan çıkıp çağdaş yükseköğrenim ve bilim yapacaklar. Türkiye üniversiteleri er ya da geç kazanacak, bunu hangi siyasi iktidar olursa olsun öğrenecek. Şu anki siyasi iktidardan bağımsız bu söylediğim.
Ama bu problem çözülene kadar biz bir bahanenin arkasına saklanmayacağız. Boğaziçi hocaları en iyi eğitimi vermeye ve en iyi araştırmaları yapmaya bu koşullarda dahi devam edecek. Bu garantiyi de veriyoruz hocalar olarak. Bizi duyan veliler ve öğrenciler buranın gerçek üniversite olduğunu daha da iyi anlayacak. Öğrenci kalitesi daha da artacak. Ve en önemlisi, Türkiye'nin bütün devlet üniversiteleri bu yolun sonunda özerk ve özgür üniversite olma yolunda ciddi bir adım daha atacaklar.
Akademisyenlerin Danıştay'a verdiği dilekçedenİşbu atama kararı aşağıda gerekçeli şekilde izah ettiğimiz üzere hukuka aykırıdır. Her ne kadar şekli manada güncel mevzuat hükümlerine uygun bir atama olsa dahi, yapılan atama işlemi, Anayasal ilkeler ve kurallarla bağdaşmaktan uzak, hukuka aykırı bir işlemdir. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan takdir yetkisi maalesef kamu yararının aleyhine ve atama işleminin oluşturacağı etki gözetilmeden kullanılmıştır. Yapılan işlem Anayasa'ya aykırılığı yanında maksat unsuru yönünden hukuken sakattır. Açıklanan ve aşağıda detaylandırılan gerekçelerimizin kabulü ile davamızın kabulüne karar verilerek, hukuka aykırı atama işleminin iptaline karar verilmelidir. Başvurunun temel gerekçeleri2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 13/a maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından yürütülen kamu üniversitelerine rektör atama prosedürü 2 Temmuz 2018 tarih ve 703 sayılı KHK'nın 135. Maddesi tarafından değiştirilmişti. Bilindiği gibi, kamu üniversitelerinde rektörler bu değişiklik öncesi ilgili kanun maddesi uyarınca, üniversite içi eğilim yoklamasının sonucunda ve YÖK tavsiyesiyle Cumhurbaşkanı tarafından atanıyordu. 703 no.lu KHK ise rektör atama prosedürünü üniversite içi yoklama süreçlerine kapatıp, doğrudan YÖK ve Cumhurbaşkanı'nın tercih ve yetkisine bağlıyor. 703 sayılı KHK 10 Mayıs 2018 tarih ve 7142 sayılı "Yetki Kanunu"na dayanıyor. Yetki kanunu 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliklerine uyum şartlarının sağlanması amacıyla Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayımlanmasına izin veriyordu; oysa mevcut rektör atamalarının dayanağı olan 703 sayılı KHK'nın 135. maddesini Anayasa'ya uyum gerekçesiyle açıklamak mümkün değil. Zira 703 sayılı KHK'nın pek çok maddesi, 135. Madde'yle birlikte halen Anayasa Mahkemesi'nde inceleme altında bulunuyor. 2547 sayılı yasanın 13/a maddesi uyarınca düzenlenmiş rektör atama prosedürünü bir KHK ile ikame eden bu düzenleme Anayasa'nın halen yürürlükteki 130. Maddesi'nde belirtilmiş amir hükmüne aykırı çünkü bu maddeye göre Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılacak rektör ataması kanunda belirtilmiş usul ve esaslara dayanmak zorunda. Mevcut şartlarda Cumhurbaşkanlığı tarafından yürütülen rektör atamalarının kanuni bir dayanağı bulunmadığı için 2 Ocak tarihli Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atama kararının iptali gerekiyor. Hukuki dayanaklarUluslararası sözleşmeler, Anayasa, 2547 Sayılı Kanun, 7142 Sayılı Kanun, 703 sayılı KHK, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve ilgili diğer yasal mevzuat. | |
(DŞ)