*Fotoğraf: Boğaziçi Dayanışması
Özerk bir üniversite kültüründe öğrenim görmüş bireylerden beklenen, kamusal alandaki tartışmalara katılarak demokratik iradenin belirlenmesine katkı sunmaları. Özerk üniversite, varlığıyla özgür ve eşit bireylerin gerçeğin ışığında kendi yaşamları hakkında söz sahibi olmasına katkı sunmayı amaçlıyor.
Bu sözler, Boğaziçi Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Volkan Çıdam'ın.
Üniversitenin atanmış rektörü Melih Bulu ise 1 Mayıs'ta konuştuğu bir forumda Boğaziçi'ni "Türkiye'nin girişimci fabrikası" olarak tanımladı.
Bu tanım, 177 gündür direnen Boğaziçi akademisyenlerinin "düşlerinin" de "hedeflerinin" de tam aksine denk geliyor.
Atanmış yönetimin "sosyal ve beşerî bilimlere karşı tutumunun" anlamını ve esasen sosyal bilimlerin Boğaziçi için önemini sorduğumuz Çıdam, "Serbest pazara iş-gücü yetiştiren neo-liberal girişimcilik atölyeleri olarak gören anlayışın, sosyal bilimler ve beşerî bilimleri gözden çıkarması şaşırtıcı değil" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Oya Başak Hoca 'Bizim üniversite bütün insan yetiştirir' derken, bu soruya en güzel cevabı vermiş aslında. Sorunuza cevaben bu "bütün insan" olma meselesini başka bir yönüyle ele alayım ben de.
TIKLAYIN - "Bu yolun sonu felaket olur ama izin vermeyeceğiz"
"'Bütün insan olmak' kavramı, çok yönlülükle, kendi alanı dışında konular hakkında da bilgi ve birikim kazanabilmekle ilgili olduğu gibi, özerk bir kurum olma iddiası taşıyan kamu üniversitelerinin yetiştirmeyi hedeflediği, özgür-yurttaşlık bilincine sahip, eleştirel ve özgür bir birey olabilmeyi de tanımlıyor.
"Sözünü ettiğim bağlamda sosyal bilimler öncü bir rol üstleniyorlar. Bu nedenle de gerek dünyada gerekse Türkiye'de kamu üniversitelerinin özerkliğini yok etmeyi amaçlayan neoliberal-otoriter iktidarlar öncelikle sosyal bilimleri hedef tahtasına oturtuyorlar.
Kamusal yarara "saldırı"
"Özerk üniversite ve akademik özgürlüklerin korunmasının kamu yararına olduğu fikri modern üniversite anlayışının en temel yapı taşı.
"Kamu yararı derken, kamusal alanı ilgilendiren hususlarda bilimin siyasi otoriteden bağımsız olarak gerçeğe hizmet etmesinden bahsetmiyorum sadece.
"Bülent Şık ve Onur Hamzaoğlu'nun bilimsel çalışmalarının doğrudan halk sağlığını, dolayısıyla kamusal alanı ilgilendirdiğini ve tam da bu yüzden iktidarın hışmına uğradığını unutmayalım elbette.
"Üniversitemizin atanmış idaresinin, Can Candan ve Özcan Vardar'ın çalışmalarına engel olmak istemesinde de hizmetinde bulundukları iktidar anlayışının kaygılarının dile geldiğini görmemek mümkün değil.
TIKLAYIN - "Bu saldırganlıkla bir üniversite yönetilemez"
"Ancak bu saldırıların aynı zamanda cumhuriyet düşüncesine temel olan kamusallığı (res publica) da hedef aldığını unutmamak gerek.
"Çünkü akademik özgürlüğe, bilimsel araştırma ve tartışmalara alan açan özerk üniversite kamusal alanın, kamusallığın bir mikrokosmosu olma özelliği taşıyor.
Demokratik irade
"Dahası özerk bir üniversite kültüründe öğrenim görmüş bireylerden beklenen de kamusal alandaki tartışmalara katılarak demokratik iradenin belirlenmesine katkı sunmaları.
"Diğer bir deyişle, özerk üniversite varlığıyla özgür ve eşit bireylerin gerçeğin ışığında kendi yaşamları hakkında söz sahibi olmasına katkı sunmayı amaçlıyor.
"Sosyal bilimlerin bu çerçevede neden öncü bir rol oynadığı hakkında da iki çift söz söyleyeyim. Aslında modern özerk üniversite düşüncesi şekil almaya başladığından beri yüksek öğrenim kurumları benzer bir siyasi baskıya karşı mücadele veriyor diyebiliriz.
"İşlevsel" fakültelerAklıma ister istemez Kant'ın Prusya Devletinin sansürüne karşı kaleme aldığı Fakülteler Çatışması metni geliyor.
Peki o dönem henüz farklı disiplinler olarak ayrışmamış sosyal bilimlerin de filizlerini içeren Felsefe Fakültesi'nin amacı ne? Özgür ve sorumluluk sahibi insanlar yetiştirmek cevabını veriyor Kant. | |
TIKLAYIN - "İstifayı düşünmüyorum" diyen Bulu, Soylu'ya teşekkür etti
TIKLAYIN - Bulu: Öğrencilerimiz, hocalarımız büyük resmi görmüyor
"Tam da bu nedenle üniversiteleri serbest pazara iş gücü yetiştiren neo-liberal girişimcilik atölyeleri olarak gören anlayışın, sosyal bilimler ve beşerî bilimleri gözden çıkarması şaşırtıcı değil.
"Bu alanlarda yapılan özgür bilimsel araştırmalar serbest pazar ekonomisinin sınır tanımayan yayılmacılığına ket vuruyor, rahatsızlık veriyor. Bu nedenle de üniversitelere aktarılan kaynaklar giderek atölye çalışmalarını andıran projelere öncelik verir hale geliyor.
"Serbest-Pazar, tıpkı bir zamanların Prusya devleti gibi, "Ne işime yarayacak çalışmalarınız" diye soruyor. Ancak otoriter bir gelişim çizgisi izleyen neo-liberal iktidarlar bununla da yetinmiyor.
"Çünkü kurmak istedikleri işlevsel-hiyerarşik düzen açısından, özgür yurttaşlık bilincine sahip bireyler yetiştirmeyi bilimsel faaliyetinin merkezine koyan sosyal ve beşerî bilimler doğrudan bir tehdit oluşturuyorlar.
"Bu bağlamda bariz bir örnek, otoriterleşmeyi muhafazakâr değerlerin popülist sömürüsü dolayımıyla gerçekleştiren birçok ülkede, toplumsal cinsiyet çalışmalarının öncelikli olarak hedef alınması.
TIKLAYIN - Sönmez, feminizme karşı: "Kadının beyanı esastır'a inanmıyor"
"Neden? Çünkü, toplumsal cinsiyet çalışmaları doğrudan eşit yurttaşlığın gereklerini yerine getiren şartların araştırılması ve tespitine bilimsel katkı sağlıyor.
Özerk üniversite ideali
"Özetle, sosyal ve beşerî bilimlere karşı gösterilen bu saldırgan, düşmanca tutum, özerk üniversite idealine karşı verilen anti-demokratik savaşımın önemli bir boyutunu teşkil ediyor.
"Özerk üniversite ideali rafa kaldırıldığında, gücünü kamusal alanda eşit yurttaşlık temelinde yapılan müzakerelerden alan demokratik bir cumhuriyet idealinden de bir adım daha uzaklaşmış olacağız.
"Bu nedenle Boğaziçi Üniversitesi için verdiğimiz mücadele tüm Türkiye'nin mücadelesi; üniversitenin kapısına vurulan kelepçenin o ikonik fotoğrafı, Türkiye'nin fotoğrafı aslında."
TIKLAYIN - Öğrenciler kapısı kilitlenen kampüse girdi: "Kayyımlar gidecek"
TIKLAYIN - Boğaziçi'nde öğrencilere biber gazıyla müdahale
(DŞ)