Yeni yıl geldi. Yeni yıla referandumdan çıkan yeni anayasa ile gireceğiz. "Anayasa yenilenince demokrasi adına yenilenen bir şey oldu mu", gibi zor soruları bir yana bırakalım. Zaten anayasanın toplum için ne anlam taşıdığı pek de belli değil. Belki de topluma gereken, yeni bir çağa uygun yepyeni ve ferah bir söylem.
Bu yeni söyleme sahip olmak için kupon toplamanıza veya iki üç sözcük içeren bir sms yazıp, yazdığınız sözcüklerin sayısının iki üç katı kontür harcamanız gerekmiyor. Yeni söylemin toplumun büyük çoğunluğuna uygun olduğunu bilmenizde yarar var. Eğer siz de size uyup uymadığını merak edenlerdenseniz, merak etmeyin; bu söylem kesinlikle size uygun.
Hemen başlayalım; yeni yıla çok az kaldı...
Politika yapma, pilates yap: Politika gerginlik, pilates ise kas yapar. Politika yapmanın bedeli ağırdır, pilates ise hafiftir. Sizi de hafifletir, gündemi de hafifletir; hatta nerede yaptığınıza bağlı olarak cebinizi de hafifletebilir.
Haklara takılma, hayırseverlere takıl: Haklar sonuç olarak kısıtlıdır, hayırseverlerin ise yapacağı hayırların sınırı, başı sonu olmaz. Verenin eli tutulmaz. Bu engin denizi hayal etmekte güçlük çekenlere, somut örnek vereyim. Ramazanda iftar çadırında yeriniz olur; yılda iki kere bayramlarda hayırları toplar, bayram arasında yersiniz.
Sosyal devlet mi? Eski, küflü ve de gayet yüklü bir şey bu. Sosyal sorumluluk ise çok daha şirin. Hem devletin de bir yaşı başı var. Bunca senedir her türlü sosyal işle uğraştı, başı ağrıdı zavallıcığın. Herkesin sorununu dinleye dinleye kafası şişti, çatladı. Artık bırakalım biraz da istediğine sorumlu, istediğine sorumsuz olsun. Niye her şeyi bu devletten beklersiniz; yazıktır.
İşsizlik! Yok genç işsizlik, yok gizli işsizlik! Bunlar iç kapayıcı kavramlar. Her biri ayrı karamsarlık ve gereksiz olumsuzluk dolu. İşsizlik işe gitmek zorunda olmamak değil mi? Nüfusun yüzde yirmisi işe gitmek zorunda değil desek? Bu insanların işe gitmeme özgürlüğü var. Kitlelerin bu gerçeği kabul etmesi gerekiyor; iş zaten hiç de söylendiği gibi peşinden koşulacak bir şey değil. Nişantaşı'nda bu özgür insanlar için ne güzel kafeler de varken, bu olumsuz söyleme takılmak büyük bir yanlış değil mi?
Hazır özgürlük demişken, özgürlüğe de çok takılmamak gerek. Takılacaksa özel sektöre takılmalı insan. Özgürlük pahalı cep telefonları, arabalar, tatiller ile ile olur; bu da ancak özel sektörden olur. Bakın Ülker Godiva'yı aldı, basketbol liginin ve büyük takımların adlarını aldı, fena mı oldu? Özel sektör büyüyor, başarıyor, gurur veriyor.
Biliyorum uzattım. Yıl sonu yazısı çok uzun olmaz. Kısa kısa yazayım.
Planlama? Planlama falan yok, artık devir palazlanma devri. Bakın ABD planlamayla mı bu kadar büyüdü. Bırakınız yapsınlar ve etsinler. Bal tutanlar da parmak yalasınlar.
Sözleşme? Olabilir ama ille de bireysel olmalı, toplu sözleşme bitti gitti; devir sözleşmeli devri.
Grev mi? Lütfen, lütfen... Rahat olun... Grev yapmayın, görevinizi yapın!
Barış mı? Lütfen ikide bir barış istemeyin. Ev isteyin, araba isteyin, istenecek o kadar şey var ki. Paranız yoksa o zaman önce kredi isteyin. Barışı bulmak zor, kredi ise elinizin altında. Hem barış karışık bir şey. Geçmişi karıştırmaya ne gerek var? Hem barış isteyenlerin sesi çok çıkarsa, linç falan oluyor, kelle isteyen oluyor.
Güçler ayrılığı mı? Ama ayrılık güzel bir şey değil ki! Birlik ve beraberlik varken, ayrılık niye? Unutun gitsin. Bırakın kavuşsunlar bunca senedir ayrı gayrı kaldılar. Yeni anayasa ile daha da güçlü bir polis devletimiz oldu. Hiç endişelenmeyin...
2011'de içiniz rahat olsun. Yöneticilerinize güveniniz eksik olmasın.
Nasıl, şimdiden rahatladınız değil mi? (SD/BB)