“Bir kişinin artık yaşlanmaya başladığını gösteren belirtiler nelerdir?” diye sormuşlar İngiltere’de, 50 yaşın üstündeki insanlara ve sonuçta 50 özellik çıkmış.
Sürekli bir yerlerin tutuluyorsa, eğilirken inliyorsan, saçın dökülüyorsa, kulakların ve burnun kıllanmaya başladıysa, ağrıyan eklemlerden bahsediyorsan, insanların adını unutuyorsan, televizyon karşısında uyukluyorsan, öğle uykusuna ihtiyaç duyuyorsan, gözlüğünü boynuna asıyorsan, gürültülü yerlere katlanamıyorsan, evdeki eşyaları yanlış yerlere koyuyorsan, belim ağrır diye ağır bir şey kaldırmıyorsan, sürekli bir şeyler kaybediyorsan, hızlı kilo veremiyorsan, kulakların büyüdüyse, yaşlanma karşıtı ürünlere para harcamaya başladıysan eğer bu ‘yaşlanıyorsun’ anlamına gelir demiş İngilizler.
Cümleye “benim zamanımda” diye başlıyorsan, ”ben gençken bu işler böyle değildi’ diyorsan, gençlerin ne konuştuğunu anlamıyorsan, daha fazla şikayet eder olduysan, teknolojik aletleri kullanırken zorlanıyorsan, ilk 10’daki hiç bir şarkıyı bilmiyorsan, gece dışarı çıkmak yerine evde olmayı tercih ediyorsan, küçük şeylerle mutlu oluyorsan, hava durumuna uygun giyinmeyi önemsiyorsan, bahçe ile uğraşmaya merak sardıysan, kuş gibi evcil hayvanlar besliyorsan, bulmaca çözmekten zevk alıyorsan, dış giysi almadan sokağa çıkmıyorsan, çocukların kabul edilmediği tatil turlarını tercih ediyorsan, herkese aklına geleni söyleyebilmeyi bir hak olarak görüyorsan, çok yavaş araba kullanıp sürekli sağ şeritte seyrediyorsan bunun anlamı yaşlılık sürecin başladı anlamına gelir demiş İngilizler.
*****
Yukarıda bazılarına yer verdiğimiz yaşlılık özelliklerinden bir kısmını kendinizde gözlüyorsanız medyanın sizin daha uzun yaşamanız için yayımladığı reçetelere başvurun.
Az ve sık ye. Kahvaltını yap, akşama hafif ye. Bolca balık, bakliyat, tahıl, sebze tüket. Un, şeker ve tuzu hayatından çıkart. Yoğurt ye. Alkol ve sigaraya elini bile sürme. İlaçlarını, vitamin ve oksidanlarını düzenli al. Zayıfla. Bolca yürü. Açık havaya çık, güneşlen. Düzenli uyu. Aile ilişkilerine ayar çek. Stres yok. Kendini gereksiz yere yorma. Düzenli sağlık kontrolü yaptır. Cinsel yaşamını düzenle. Bedenin diri, ruhunu duru tut. Estetik mucizelerinden ve kozmetiklerden yararlan. Teknolojiden uzak yaşa. İbadet yap. Büyük şehri terk edip su kenarında, yaylada yaşa. E(l-v)indekini paylaş.
Az gözyaşı, bol kahkaha. Kendini sev, say. Çevrendekilere güven, mesafeli ama sevgili ve saygılı ol. Üret. Kaygılarını ve yakınmalarını azalt. Alınganlığı bırak. Zevk aldığın, ilgilendiğin şeyleri sürdür. Gerileme ve kayıplarını kabullen. Gözlük, baston gibi yardımcı araçları kullan. Özgüvenini koru. Eş-akran kayıplarına gereğinden çok üzülme. Kendinle, sevdiklerinle, çevrenle barış vb. vb.
Hepimizin yakından bildiği hayat yukarıda sayılanların tümünü uygulamamıza izin verir mi? Elbette vermez ama farkında olmak, çaba harcamak bile önemli değil mi?
*****
50(+) yaş insanların doğal üyesi olduğu "En Güzel Yaştaki İnsanlar Kulübü"ne aktif üye olabilmek için gerekli koşulları daha önce yazmıştım. Bazılarını hatırlayalım yeniden.
Her şeyi gereğinden az/fazla yeme, yapma, kullanma. İfrat' ve 'tefrit'ten kaç. Daha önce bulamadıklarını bulma umudu taşı. Geçmişte elde ettiklerinin tadını çıkar. Hatalarını düzelt ve yenilerini yapma. Daima üret, öğren, keşfet, gez, yeni tatlar dene. Keyif aldıklarının peşinden koş, mecburen yaptıklarını ayıkla. Tahsilatını tamamla. Olayları sakin yaklaş. İçinde ukde kalanları yap. Yeni yaşantılar deneyimle. Hayata aynı/benzer pencereden baktığın kişilerle beraber ol. Hayat bataryanın sarjı her daim dolu olsun.
*****
Sanal alemde gezinen “yaşlandığımda asla yapmayacağım şeyler” listesi de anlamlı ve düşündürücü, bence.
Kadınsam saçımı platin sarısına boyatmayacağım, dar paça jean giymeyeceğim, fuşya, dore ve lame renkli giysilerden uzak duracağım. Estetiği dozunda bırakıp, 70’lik bedene çekik ve şiş 30’luk surat yaptırmayacağım.
Erkeksem hawaii gömlek giymeyeceğim. Artık önleri ve tepesi artık olmayan saçlarımı kızıl kahve boyamayacağım. Uzatarak ense kökünden atkuyruğu yapıp, çapkınlığa çıkan kart zampara olmayacağım. Yanılıp bıyıkları da boyayıp, iki gün sonra sarı-kara bıyıklarla gezip, çoluk çocuğun maskarası olmayacağım.
Ayrıldığım iş yerine ziyarete gitmeyeceğim. Dayanamayıp gittiğimde genç meslektaşlara “senin patronun benim stajyerimdi” demeyeceğim. Tanıdıklarımın iş yerine de gitmeyeceğim. Dayanamayıp gittiğimde 10 dakikadan fazla kalmayacağım. Asla “siz işinizi yapın ben çayımı içerim” deyip saatlerce oturmayacağım.
Çok konuşmayacağım. Cümlelerimin ya da örneklerimin öznesi ‘ben’ olmayacak.Her muhabbete atlayıp durmadan anılarımı anlatmayacağım. Açılan her konuyu kendi anıma dayandırmayacağım. Unutup aynı anıları tekrar tekrar anlatmamak için çevremdekilerden yardım isteyecek kibarca “evet, daha önce anlatmıştınız” diyenleri duymazdan gelmeyeceğim.
Gürültücü çocuk ve gençlere bakıp ‘cık cık cık’ yapmayacağım, asabi asabi kafa sallamayacağım. Kimseye “gençliğinizin kıymetini bilin” demeyeceğim; zaten bilmeyeceklerini unutmayacağım. Âşık olan gençlere ‘aşk geçicidir’ demeyeceğim, onların heyecanlarını hafife almayacağım ve onlara sürekli sabretmelerini söylemeyeceğim. Genç kızlara, “saçınızı boyatmayın, makyaj yapmayın; zaten ileride mecbur kalacaksınız” demeyeceğim. Çünkü asıl o zaman yapılmayacağını bileceğim. Gençlerle konuşurken ‘ben sizin yaşınızdayken’ diye söze başlamayacağım, yaşımdan dolayı saygı görmeyi beklemeyeceğim.
Bir olayı iki saatte anlatmayacağım. Kısa giriş, az gerekçe ve hemen sonuç...
Her konunun en doğrusunu bildiğimi sanmayacak, daha da önemlisi bunda diretmeyeceğim.
Sinirli olmayacağım. Kendimi sevimli sanmayacağım. Karşı fikirlerle karşılaştığımda hırçınlaşmayacağım. “Dünya bana karşı “sendromuna girmeyeceğim. Biraz da arabeskleşip “öldürmeyen düşman ben kuvvetlendirir” girdabına düşmeyeceğim. Hayatı kendi yaşadıklarımdan ve duyduklarımdan ibaret sanmayacağım.
Çocuğumun; bizim gibi, bizim nesil gibi; kendisini anne-babasına karşı sorumlu hissetmeyeceğini kabulleneceğim. Çocuk büyütmek ya da evlilik yürütmek üzerine akıl satmayacağım.
Telefonda direk konuya dalmayıp, “müsait misin” diye soracağım. Telefonuma cevap verilmezse ısrarla aramayıp ‘müsait değil’ diye düşünüp, alınganlık göstermeyeceğim.
Gençken kariyer ve para peşinde koşmaktan, birtakım hobiler edinmeyip, şimdi yapacak bir şey bulamayıp sudan çıkmış balığa dönmüşsem, artık zor da olsa bunları yapmaktan vazgeçmeyeceğim.
Gençken para ve kariyer ve peşinde koşacağım diye hısım akrabayı, arkadaşlarımı ihmal edip görmezden gelmişsem; çevremi dağıtıp şimdi maymun gibi ortada tek başıma kalmışsam; bundan sonra yalnız kalmama uğruna kurulacak arkadaşlıklara çok dikkat edeceğim.
Acımasız olmayacağım, “ben nasıl yaptım, onlar da yapsın” demeyeceğim.
“Eğlence gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır” felsefesini ilke edineceğim.
Bir sahil kasabasına yerleşip o sessizlikte denize bakıp bakıp geçmişimle hesaplaşıp, gelecek göremeyince kendimi iyice yaşlanmaya bırakmayacağım. Mümkünse yaşadığım şehrin en kalabalık merkezine yerleşeceğim.
Kimseye içimdeki çocuktan bahsetmeyeceğim.
*****
Yaşlanırken, yaşlanıldığında, sağlıklı yaşlanmak için yapılma(ma)sı gerekenlere ilişkin bir sürü şey saydık yukarıda.
Kalabilen ömrün sınırlarını daraltıp, kahretmeden; durdurulması mümkün olmayan ancak hızını bireysel farklılıkların etkilediği yaşlanma süreci için bireysel olarak elden gelenlerle sair olanakları harekete geçirmek bu nedenle manidar. Yaşlanma süreci için herkesin kendine özgü bir reçete hazırlaması da bu anlamda gerekli galiba. (ŞD/ÇT)
*Şadiye Dönümcü, sosyal hizmet uzmanı.