Bulaşık, çamaşır, temizlik, yemek… İkinci sınıf insan, en çok susması gereken varlık, en çok yapması gereken çocuk. Evet Türkiye’de kadının yerinden bahsediyorum. Yolda mini eteğiyle rahatça dolaşamayan, sevdiği için suçlanan, çocuk yaşta evlendirilip erken yaşta anne olması beklenen varlık.
Dövülen, cinsel istismara uğrayan, söz hakkı tanınmayan bu insanlar Türkiye’de yaşamaya çalışıyorlar. Dünyaya geliş amaçları sadece çocuk doğurmak ve ev işi yapmakmış gibi gösteriliyorlar. Susuyorlar, ses çıkarmıyorlar. Galiba en büyük hataları da bu…
Haberlere bir bakın, şiddet gören çoğu kadın bunu hak ettiğini düşünüyor. Eşini haklı buluyor. Oysa ki fiziksel şiddet insanlık dışı bir unsurdur. Cinsel istismara uğramış bir kadının ailesine bakın, ilk söz “bizimkide kuyruk sallamıştır, kadın kuyruk sallamazsa erkek gelmez”. "Töre kurallarını" erkekler koymuştur oysa… Çalışırken evlenip işi bırakanlar , evlenip başörtü takmaya başlayanlar hepsi kabul etmiş ataerkil toplum düzenini. Hepsi kabul etmiş en doğru şeyi erkeklerin söyleyeceğini.
Oysa kendileri de söyleyebilir, düşüncelerini savunabilirler. Bir ülke sadece erkeklerin çalışmasıyla hiçbir yere gitmez. Kadınlarda erkeklerin yaptığı bütün işleri yapabilir, konuşabilir.
Erkeklerin dünyaya geldikleri ilk andan itibaren dünyayı onlar yaratmış gibi yetiştirilmeleri... Erkek çocuk aşık olur “oğlumuzun manitası var” derler, kız sever “sen kimlerle geziyorsun, kafanı bundan böyle dışarı çıkarmak yok” olur.
Eğitim seviyesinin, bakış açısının değişmesi gerekiyor. Kadını hizmetçi yerine koymamak, onun da bir insan olduğunu ve eşit haklara sahip olduğunu hatırlamak gerekiyor. Kadınlar susmamalı, kendini geliştirmeli, ikinci sınıf insanlığı kabul etmemeli. Okumalı, bilinçli birer anne olmalı. Kadınlar insan olduklarını unutmamalı. Eğitilmeli, tabii eğitime gerektiği değerden çok çok azını veren, eğitimcilerin büyük bir kısmının sadece kendi çıkarını düşündüğü bir ülkede eğitim ne kadar ve nasıl verilirse! (DT/EÜ)
* Deniz Türkeş, 15 yaşında.