“19 Ocak” sabahına uyandın bugün.
2007’deki gibi.
Bir yıl önce kendin olarak uyanıp dünyanın farkındalığında kapattığın günü bu yıl suçlanıyor olmanın kendini aklama çabası ile tamamlıyorsun.
Aslında dünyanın seni tanıması için, Hrant Dink’i, “Milliyetçilik” bandıyla gözlerini kapatmış olduğun bir delikanlının öldürmesi gerekmiyordu.
Sen ki, çok değil, 100 yıl önce dini, imanı, inancı, meşrebi, mezhebi farklı neredeyse 72 cins millete kendini açıp ev sahipliği yapıyordun.
Hoşgörün ve çoğulculuğunla örnek oluyordun.
Ne istedin toprağına her gün basmayan, Uzun sokağında yürümeyen, Ganita’nda denize bakmayan, Boztepe’de soluklanmayan Hrant’tan?
Hrant’ı ülke için “Tehdit” ve “Tehlike” görebilen bir zihniyeti nasıl ve neyle besledin?
“19 Ocak” 2008 sabahına başın dik başlayabiliyor musun?
Gözüme bakıp cevap ver lütfen.
Cevap verebiliyor musun?
Neden bu bakışlarını kaçırmalar?
Suçluluk duygusu mu?
Sen ne zamandır Hayal’lerden, Samast’lardan, Tuncel’lerden ibaret sanıyorsun kendini?
Ya da onların hamiyetperver(!) “cep harçlıkçı” siyaset cahillerinden?
Nereye koyacaksın o zaman Bedri Rahmi’leri, Hasan İzzettin Dinamo’ları? Nasıl görmezden geleceksin Öymen’leri, Goloğlu’ları?
Ama işte “19 Ocak” 2007’yi tarihin için yüzkarası yapanlar nedeniyledir ki bu “19 Ocak” ta da mahcup ve suçlu uyanıyorsun güne.
Bu bir yılda bile çok şey yapabilirdin aslında.
Bu “19 Ocak”, senin başını dik tutacağın, herkesin gözlerinin içine gözlerini kaçırmadan bakacağın “19 Ocak” olabilirdi.
Bunu yapabilir, onurlu insanlık ailesine “ Medeniyetlere ev sahipliği, şehzadelere yurt olan topraklarım, koynumda evlad-ı fatihanları yatırdığım dağlarım, katıllerin, kıyıcıların, zavallıların toprağı olamaz” diyebilirdin.
Diyebilirdin be Trabzon.
Bunu demedin, diyemedin .
O katille neredeyse övündün. Trabzonspor’unu “Beyaz” berelilerine alkışlattın.
“Mağdur” olanla değil katil olanla “Empati” yaptın.
Cinayetin “Sivil” ve “Resmi” işbirlikçilerini korudun kolladın.
Herkesin bildiği ve sessiz kalarak onayladığı cinayeti Türkiye’nin bilmesini engelledin.
Sustun, suç ortaklığı yaptın.
O emniyet müdürünü öperek,
O valiyi “Ne iyiydi” diyerek gözyaşlarıyla uğurladın.
Organize ilişkileri “Zenit” saati gibi işleten M.Z’yi “Habis” bir kitleyi çekip atar gibi güvenlik bürokrasinden attırmadın.
Atmak istemeyenlere cesaret verdin.
“İl İdare Kurul” kararı kılığında “Adaleti” değil “Kayırmacılığı” himaye ettin.
Hiç sokağa dökülmedin.
Ama Ramazan’ını “İdrak”, Kurban’ını asıl “Kurban” olanı göz ardı ederek “İhya” ettin.
Ali Şükrü Bey milletvekilin olsa şu son seçtiklerin gibi mi davranırdı?
Seri katil üreten bir iklime yataklık etmeni daha ne kadar “Trabzonspor” güzellemesi ve “Trabzon Uşağı” abartılarının ardına gizlemeye çalışacaksın?
Kendinle yüzleşmekten daha ne kadar kaçacaksın?
Katillerin ve KTÜ’lü muhbirlerinle ne zaman halleşeceksin?
“Stockholm Sendromu”ndan ne zaman kurtaracaksın?
Ne zaman Rakel Dink’in dediği gibi “Bir çocuktan katil yaratan” süreçlere benim “Uzun Sokak” ve “Arafil Boyu”m aracılık etmesin diyeceksin?
Bu “19 Ocak” geçtiğimiz yıldan farklı olabilirdi Trabzon.
Sen, “Hrant, bizim kaybımızdır” diye herkesten önce ayağa kalkabilir, anma toplantısına ev sahipliği yapabilir, Türkiye toplumunun huzuruna çıkabilirdin.
Yapamadın.
Kendi “Öz” basının senin üzerine sıçrayan bu çamura “Objektif” bakabildi mi?
Ya “Sivil Toplum Örgütlerin?”
Ben sana “Şimdini” değil “Geçmişini” daha çok yakıştırıyorum Trabzon.
Ben sana “Katillerle” değil “Şair”lerle anılmayı daha çok yakıştırıyorum Trabzon.
Ben sana “Muhbir” değil “İnsan” zenginliğini daha çok yakıştırıyorum Trabzon.
“Yüzleş” kendinle.
“Bana her yıl ziyarete gelen bin, iki bin yabancı her ne niyette olursa olsun ben, varlığımı sonsuza kadar yaşatacak özgüvene sahibim” de.
“Geçmişte ev sahipliği yaptığım her neslin ahvadı benim misafirim, düşmanım değil” de.
Sen, seni tanıtmayı, koruma ve kollamayı sanatçılarına, ilim irfan sahiplerine, alim’lerine, kanaat önderlerine bırakacağına “Katillere” mi bırakıyorsun?
Sen, sevgili Trabzon,
Hadi kaldır başını, Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen, kimsenin kimliği, inancı ve düşüncesinden dolayı ayrıma uğramamasını savunan insanlarla kucaklaş, farklı kimlikleri zenginlik saydığını, onların hepsini geçmişte kucakladığın gibi gelecekte de kucaklayacağını tüm dünyaya haykır, senin gerçek dostlarının koluna gir, gözüne bak, onlarla yürü.
Gözlerini kaçırma onlardan.
Sadece Hrant’ın değil senin imajının da katili olan geçmiş “Hayal”leri unut.
Ardından ne “Yasin” oku ne de “Fatiha.”
Bugün yine “19 Ocak” ve Hrant ve dostları en çok senden “Özür” bekliyor.
Hadi kaldır başını. Türkiye’nin gözüne bak ve “Hrant’ı biz de çok sevmiştik” de. (ŞH/TK)
* Şinasi Haznedar, bir dönem Trabzon'da barışçıl kültürün gelişmesi için çalışan Empati Grubu'nun dört üyesinden biriydi. Empati Grubu'nun Trabzon'a davet ettiklerinden biri de Hrant Dink'ti.