Tamam, beş harfli bir sözcük. Tamam, günlük konuşmalarda en çok kullanılan bir kelime. Basit bir kelime ama, neden bu kadar etkili hale geldi?
Erdoğan dünkü grup konuşmasında “Şayet bir gün milletimiz 'tamam' derse ancak o zaman biz kenara çekiliriz" dedi.
Dedi ve dediğine bin pişman oldu!
Erdoğan’ın böyle bir cümle kurması normal. Böyle bir cümle kurarken buradan bir şeyler çıkarılacağı, doğrusu pek kimsenin aklına gelmezdi. Fakat birilerinin aklına geldi! Cümlenin içerisindeki “tamam’ sözcüğünün tam bir bumerang etkisi yapacağını keşfeden zekâ(lar) bunu seçim siyasetinin merkezine güm diye oturttular! Erdoğan istemeden ve farkında olmadan muhalefetin eline etkili bir slogan verdi. Erdoğan “tamam” demekle toplumun çok büyük bir kesiminin hislerine tercüman oldu! Hayatın böyle ‘cilveleri’ vardır.
Tamam sözcüğü sıradan bir sözcük ve bir başka zamanda kullanıldığı cümlenin anlam dünyasının ötesinde bir değere sahip değil. Fakat şimdi çok önemli bir seçime gidiyoruz. Siyasetin suyu çok ısındı çünkü iktidar, toplumun moral kazanının altına sürekli odun attı. Bu koşullarda “tamam” kelimesi tam da Erdoğan’ın dediği gibi, millet olarak “artık buraya kadar, tamam” diyoruz, “tamam bir kenara çekilin” diyoruz anlamına geldiği için bu kadar değerli ve belirleyici oldu.
Bu değerli tamam kelimesi yalnız tek adam yönetimine değil, aynı zamanda bu iktidarın yaptıklarına da muhalefet olanları şemsiyesi altında toplamaya muktedir bir kelime. Bu değerli tamam kelimesi yalnız muhalif kesimleri değil, Türkiye’nin bir avuç egemenleri hariç, AKP seçmenleri de dahil olmak üzere toplumun çok büyük bir kesimini önümüzdeki felaket yıldırımlarından koruyacak bir paratoner özelliğine sahip. Halimiz “Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda şaşırır” noktasına geldi. Siyasal görüşlerimiz ne olursa olsun bir ekonomik krizden hepimiz etkileneceğiz. Kriz, muhalefetin seçmenini vurur, iktidarın (AKP’nin) seçmenini vurmaz diye bir kayıt yok! Kriz yaşayan toplumların zenginleri bir şekilde arabalarını dağlardan aşırırlar ama biz, toplumun çok az bir kesiminin dışında kalan işçi, köylü, esnaf, küçük üretici, memur, öğrenci, işsiz, emekli, ev kadınları; o büyük çoğunluk biz, düz yolda şaşırırız. Gücü olmayanın arabası gitmez!
Neden krizden söz ediyorum?
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim paketini açıkladı. Pakete baktığımızda krizin uç verdiğini görüyoruz. Kaldı ki bunu yaşıyoruz da!
Bu yalnızca bir ekonomik kriz değil, siyasal kriz de uç verdi. Bu toplum artık yönetilemiyor!
Örneğin Erdoğan’ın açıkladığı pakette ne diyor: “Faizler, enflasyon ve cari açık düşecek.” Nasıl düşecek? Sanki kendileri 16 yıldır iktidarda değillermiş gibi!
Örneğin “Son zamanlarda muhataplarımızda aynı kararlılığı ve isteği görmesek de Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefinden asla vazgeçmedik.” diyor! Daha düne kadar Eyy Hollanda, eyyy Almanya, eyyy Fransa demiyor muydunuz? Aslında Erdoğan o eyyyyleri onlara değil, iç politikada ‘bakın ben böyle kafa tutuyorum’ hesabıyla, toplumun ‘delikanlılık’ duygularını kaşımak için atıyordu! Erdoğan zaten dış politikayı iç politik ilişkilere göre bina etti. Şimdi de dönmüş AB’ye tam üyelik hedefinden bahsediyor! Çünkü Türkiye’deki yabancı sermayenin yüzde 80’e yakın kısmı AB sermayesidir. Çünkü Türkiye’nin ihracatının yaklaşık %50’si AB ülkelerinedir. Çünkü ithalatın yüzde 40 AB ülkelerinden yapılmaktadır.
Gerçek, Eyyyy Avrupa Birliği sen de kim oluyorsun demek değil, işte bu rakamlardır!
Faizleri düşürün deyince faizler düşmez!
Ekonominin yasaları vardır, emir dinlemez!
Bilgi üretmiyorsan, üretimi artırmıyorsan, paraları inşaata gömüyorsan, batman kaçınılmazdır! Yurtdışından alınan borç paralar üretim yerine neden ekonomide dönüşümü olmayan inşaat sektörüne gömüldü? Çünkü orada imar tadilat planları adı altında yapılan oyunlarla rant üzerinden çok büyük karlar vardı ve iktidara yakın çevreler müthiş gelirler elde ettiler! Ne pahasına? Şehirleri ve doğayı bitirme, bozma pahasına! Sektör şişti, borçlar çevrilemiyor, cari açık on yıllardır aynı oranlarda devam ediyor, samanı bile ithal edecek duruma geldik! Sonra, döviz niye artıyormuş! Sonra bu işler faiz lobilerinin başının altından çıkıyormuş falan, filan.
Buraya kadar! Yani, T A M A M !
Tamam çünkü…
Yoksullaştığımız için,
Açlık sınırında 15 milyon insanımız yaşadığı için,
Ekonomide krizin ucu göründüğü için,
Yarından kaygı duyar hale getirildiğimiz için,
Toplumun bir kesimi üzerine korku, kin ve düşmanlık üreten konuşmalar için,
Özgürlüklerimiz ve yaşam alanlarımız daraltıldığı için,
Yargının adaletle ilişkisinin koparıldığı ve içler acısı hale getirildiği için,
Dış politikada başımıza belalar açıldığı için,
Kürt fobisi devam ettirildiği için,
Eğitim her yönüyle çökertildiği ve köklü üniversitelerimiz parçalanmaya çalışıldığı için,
Sağlıkta sorunlar artarak devam ettiği için,
Doğa ve çevre katledildiği için,
Medya ‘sahibinin sesi’ haline getirildiği için,
Doğru habere ulaşma kanallarımız yasaklandığı için,
Sosyal medya üzerindeki sansürler, kovuşturmalar ve ceza tehditleri için,
Restorasyon adı altında tarihi eserler katledildiği için,
Oy vermeyenlere münafık, muhalefet partisine tezek denildiği için,
İşte bütün bunlar için “T A M A M”
Eminim buna daha eklenecek maddeler vardır.
T A M A M demek için daha ne olsun?
T A M A M demenin vakti geldi de geçiyor bile! (HK)