İnsanları öldüren iş kazaları ya da doğal afetler değil, eksik/yetersiz güvenlik önlemleri, çürük yapı/malzeme ve insan hatalarıdır.
Madencilik tarihinin en büyük faciasını yaşamış olan Soma maden kazasında ölen madenciler için de bu geçerlidir. Resmi kayıtlara göre 301 kişinin yaşamını yitirdiği iş kazası aslında gerçek anlamda bir katliamdır.
Yetkililerce verilen resmi kayıtların dışında, Soma maden kazasında ölen çalışan sayısının söylenenin çok üstünde olduğu söylenmekte. Özellikle ucuz iş gücü olması nedeniyle kayıt dışı olarak çalıştırılan Suriye göçmenlerinin de madende olduğu, özellikle kurtarılmadığı söylentileri uzun süre dolaştı ancak ispatlanamadı.
Yaşanan maden kazasından çok kısa süre sonra kurtarma çalışmalarının durdurulması, kayıpların çok daha fazla olduğu konusunda kuşkuları arttırmıştı.
13 Mayıs günü yaşanan maden kazasından 4 gün sonra 17 Mayıs tarihinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nca, kurtarılacak kimse kalmadığından kurtarma çalışmalarının bittiğinin açıklanması, açıklama sonrası, yangını söndürmek amaçlı madene su basılması düşündürücüydü.
Madene su basma konusunda acele edilmesinde, kazanın yaşandığı madende kayıt dışı çalıştırıldığı söylenen Suriyeli göçmenlerin bulunması amaçlanmış olabilir miydi?
Bu soru ne yazık ki cevapsız kalacak.
Maden ocaklarındaki çalışma koşulları diğer iş kollarına göre daha ağır ve tehlikelidir.
Galerilerin yapımında kullanılan malzemeler, madencilerin kullandığı malzemeler gibi elverişsiz, çürük ve bozuktur. Galerilerin desteklerinde kullanılan ahşap payandalar yıllarca değiştirilmez. Eski teknoloji kullanılır ve kullanılan aletlerin çoğu iyi çalışmaz.
Facianın ardından, madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliğini iyileştirecek düzenlemeler Nisan 2015 tarihinde yasalaştı. Ocaklarda zorunlu hale getirilen "hayat hattı" kurulması ve personel takip sistemi için son tarih 1 Ocak 2017. Yani Soma faciasına rağmen hala koşullarda bir iyileşme yok, 2017 başını bekliyoruz.
Müfettişler göstermelik incelemeler yapar. Gerçek anlamda denetim yapılmaz/yapılamaz. Soma’da facianın yaşandığı maden ocağında, yaşanan kazadan önce defalarca incelemeler yapıldığı kaza sonrası ortaya çıktı. Gerçek anlamda denetim yapılsaydı belki de yaşanan facia yaşanmayacaktı.
Nisan ayı içerisinde açıklanan Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından hazırlanan Soma Maden Faciası İnceleme Raporuna (1) baktığımızda kazanın/facianın “geliyorum” dediği görünüyor.
Hazırlanan raporun 18. Sayfasında “Maden ocaklarında ortam sıcaklığının ortalama 25 derece civarında olduğu bilinmektedir. Bu ocaktaki sıcaklık sensörünün sonuçları incelendiğinde; ocaktaki sıcaklığın 13 Mayıs 2014 tarihinden neredeyse 30 gün önce yükselmeye başladığı ve olay günü 45 dereceye kadar çıktığı görülmektedir. Bu durum, ocaktaki kömür yangınının daha önceden başladığını ve devam ettiğini göstermektedir.” Diyerek belirlenen kısmı, facianın önceden bilinmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yine raporda, “ortam karbon monoksit sensörlerinden bir kısmında karbon monoksit değerleri ölçülemeyecek derecede en üst sınırları aşmıştır. Bu sınır değerlerinin aşılmakta olduğunun da en büyük göstergesi sağlık ünitesinde çalışanların her gün avuç avuç ağrı kesici talepleri olmuştur. Ortam karbon monoksit seviyesinin aşılmakta olduğunun belki de ilk bulguları çalışanlardaki zonklayıcı tarzda baş ağrılarıdır. Bu bile bir uyarıcı olmamıştır” deniliyor. (2)
Uyarılar aslında doğa tarafından yapılmış. Ocakta ortam ısısı yükselmiş, karbon monoksit seviyesi yükselmiş. Ama sorumlular ya dikkat etmemiş ya da önemsememiş.
Raporda Soma faciasında ölenlerin çoğunun “karbon monoksit entoksikasyonu” olduğunun otopsi raporlarından anlaşıldığı söyleniyor. Rapordaki bu bulgu, maden içerisinde karbon monoksit düzeyinin aşırı derecede yüksek olduğunu ve bu nedenle de işçilerin zehirlenme yaşadığını ispatlıyor.
Yaşanan faciadan bir ay önce bu bulguların ortaya çıkmasına, facianın gelmekte olduğunu göstermesine rağmen sorumluların dikkat etmemesini ve önlem almamasını sadece dikkatsizlik olarak yorumlamak da yanlış olur.
Bu tür işletmelerde amaç aşırı kâr’dır. Bu nedenle de maden işçileri 8 saat çalışma koşullarıyla madene inmelerine rağmen 10 saatten fazla çalışırlar. Çay molası yoktur. Yemek molası bile ayaküstü verilir. Durmak yoktur. Her koşulda maden işçileri çalışmaya zorlanır.
Aşırı kâr hırsı nedeniyle Soma’da maden işçileri katledilmişti.
Yaşanan faciaya rağmen maden ocaklarında yaşanan ve yaşanılacak kazalarda maden işçilerinin yaşamlarını kurtaracak olan “yaşam odalarının” zorunluluğu bir yıl daha ertelenerek iş kazalarında yaşanmış ve yaşanacak katliamlara ortak olunmaktadır.
Faciada yaşamını yitiren Maden Mühendisi Koray Karatay’ın açık ocak şantiye müdürü olarak çalışan babasının söyledikleri de dikkat çekicidir.
“33 yıllık mühendisim. İş güvenliğinin çalışanı, iş yerini ve işvereni koruması gerektiğini en iyi bilenlerdenim. Sadece müfettişe güvenilmese bu facia yaşanmazdı. Oğlum bir panonun vardiya sorumlusuydu. 7 senelik bir mühendise bu kadar büyük bir sorumluluk verilir mi verilmez mi, tartışılır.” (3)
Söyleneceklerin çok olduğu Soma maden faciasında yaşamını yitiren tüm maden emekçilerini saygıyla anıyorum. (NT/HK)