*Fotoğraf: Greenpeace
Bu ülkede neyin zor olduğunu anlatmak çok zor.
Kolay olanı anlatırsan zor olanlar da ortaya çıkar aslında ama yine de zoru seçip zor olanı anlatmak daha doğru gibi.
Kesin dille de konuşamıyor insan zamanımızda. Bugün doğru bildiğin yarın yalan olabiliyor! Hatta saatler içinde değişiyor gündem ve içerikleri!
Şaşırmak, en zoru!
Mesela, Akdeniz fok'u olarak yaşamak zor! Bodrum'da tatilciler, karada dinlenen bir Akdeniz Fok'unu şikâyet etmişler! Rahatça denize giremediklerini söylemişler! Fok bu. Denizde yaşayan, arada karaya çıkıp dinlenen bir canlı. Ne yapsın, dağa mı çıksın? Yoksa barınağa mı tıkılsın?
Onlar da mı çıksın denizden?
Acaba balıklar hakkında da şikâyetiniz var mı? Onlar da çıksınlar mı denizden? Rahatsız edebilirler belki de onun için sormuş oldum.
Şaşıramıyoruz çünkü ülke gerçeği bu! Şaşırma hakkımız yok zaten, şaşırmak çok zor! Belki de bu ülkede ve son zamanlardaki en zor şeydir, şaşırmak!
"Yol yaptık yol. Ay'a yol yaptık. Çok yakında tarifeli dolmuş seferleri başlayacak" dense, alkışlayıp inanacak oldukça kalabalık insan kitlesi var, şaşırmamızı engelleyen.
Kedi, köpek olarak yaşamak, neredeyse imkânsız hale gelmiş.
Yaşam alanı bırakılmayan bu canlara kalan tek alan olan sokaklarda rahat bir şekilde yaşadıklarını mı sanıyorsunuz?
Arabaların altında kalmaktan kurtulanları bekleyen zehirlenmeler var! Yok öyle kolay yaşamak! Yiyecek bulma şansını yakalayanlar biraz daha şanslı görünebilir ama buda göreceli. Lokanta ve benzeri yerlerin yakınlarındaki çöp konteynerleri ancak kedi köpek nüfusunun % 10'una yeter.
Çok az sayıdaki hayvan dostu tarafından beslenmeye çalışılan hayvanlar da azınlıkta ne yazık ki. Kalanı ne yapacak?
Düşmanları çok...
Tekme, taş atanından sopayla dövenine varana kadar birçok tehlike içinde yaşıyorlar. Düşmanları çok. Yaklaşan her insandan korkuyorlar. Yaklaşana havlıyor veya hırlıyorlar, insanca konuşma dilini bilmediklerinden.
Buna rağmen yaklaşanları ufak ısırıklarla ikaz ediyorlar. "daha fazla yaklaşma" diyorlar ama insanlar anlamıyor, anlayamıyor.
Bir anlasalar sorun çözülecek aslında ama insanların bu konuda öğrenme istekleri de yok.
Sokakta yaşamak zorunda kalan bu canlar, sokakta yaşamayı kendileri seçmedi.
Bu zorlu yaşam onlara bizler tarafından dayatıldı. Dünya üzerindeki tüm kara parçasını üzerine tapulayan insanlık tarafından dayatıldı sokaklarda yaşamak.
Yaşama alanları da olsa, köpekler avlanmayı unuttu! Doğada nasıl yaşayacağını bilmiyor artık. Onu da biz unutturduk!
Bütün bu nedenlerledir ki kedi ve köpekler için insanlar arasında, sokaklarda yaşamak çok zor!
Tek zorluk kedi, köpek ve fok için değil elbette! Öküz, inek, manda, tavuk, kaz, ördek gibi evcil ve etinden, yumurtasından, sütünden, derisinden ve gerisinden faydalanılan besi ve kümes hayvanlarının çektiği sıkıntıları bilmeyen yok gibi. Yine de et, süt, yumurta, deri ve gerisinden yararlanmaya devam eden insanlık, çekilen zor yaşamı umursamıyor!
Geyik, ceylan, dağ keçisi olmak da zor!
İlgili makamlara parasını ödeyip seni öldürebilen, öldürmek isteyen, bu arzuyla yanıp tutuşan çok insan var!
Poz verip sosyal medyada...
Yavrularınla otlanırken, nereden geldiği belli olmayan, özel yapım merminin vücuduna girmesiyle, yavrularının önünde can vermen çok olağan! Seni öldüren katilin, senin soğumaya yüz tutmuş vücudunun arkasında poz verip fotoğrafı sosyal medyada paylaşması kadar olağan!
Sen hayvansın. Senin de duygularının olabileceği, canının yanacağı, yavrularının üzüleceği, zor durumda kalıp ölme ihtimallerinin bulunabileceği akıllarının en ücra köşesine bile rastlamış değil bu yaratıkların.
Kurt veya tilki gibi kürk taşıyan bir hayvansan işin daha da zor. Derin ve kürkün para ediyor ya, işte o nedenle namlunun ucundasın! Avsın ve avlanacaksın. Aman dikkat! Ayı kardeşlerim de bu gurubun içinde. Tavşanlar da. Hatta yılanlar da.
Kürkünü elde etmek için daha doğmadan, daha ciğerlerini oksijen ile bir kere bile doldurmadan, anne karnındayken, doğuma az kala önce anneni sonra seni öldürüp derini yüzerek kürk imalatı yapabilen insanlık senin en büyük düşmanındır. İnsanlar kürk giymeye devam ettikçe senin yaşaman çok zor be kardeşim. Nefes alman bile imkânsız! O derece.
Maymun olsan da nafile
*Fotoğraf: WWF
Muhabbet kuşu, bülbül, kanarya olsan kafese kapatılır, ömrünü küçücük kafeste tamamlamak zorunda kalırsın. Papağan olsan seni maymuna çevirirler. Maymun olsan da nafile!
Fare ya da kobay olsan deneylerle geçer ömrün, acılar içinde kıvranarak ölürsün!
At olsan üzerine binerler. Eşek veya katır olsan yük taşırsın ömür boyu, belin iki büklüm. Yaşlanınca da sucuğa dönüştürürler!
Balık olsan da kurtuluş yok. Oltalar, ağlar, trollerle kuruturlar soyunu, kurutuyorlar da! Dünyanın en büyük canlısı olan balina bile kurtulamamış insanın zulmünden, küçük bir hamsi olarak sen mi kurtulacaksın?
Hey gidi hayvanlar dünyası, hey.
İnsan varken size yaşamak çok zor. İnsan varken sana rahat yüzü yok be kardeşim. İnsan varsa ölüm kurtuluş. Yaşamak zor.
"Ya insan" deme bana. İnsanın da yaşamı zor elbette. Onların da büyük çoğunluğu çok zor şartlar altında yaşıyor ama yaşamı cehenneme çeviren de, o cehennemde yanarak kavrulan da insandır!
Sana çektirdikleri de kendinin çektikleri de kendi suçudur!
***
Elbette insanların çok büyük bölümü için de yaşamak çok zor! Onlar için de kolay değil yaşamak. Ancak, yaşamın çok zor olması konusunda tek suçlu yine insanın kendisi. Yaşamı zorlaştıran, cehenneme çeviren ve o cehennemde yaşamak zorunda olan insandır.
Öncelikle çocuk olmak, çocuk olarak yaşamak zordur. Hem de çok zor. Henüz öğrenmeye çalıştığın dünyada o kadar çok düşmanın var ki öğrendiğinde iş işten geçmiş olur.
Önce başını okşarlar. Sevildiğini sanırsın. Sonra o el vücudunun farklı alanlarına doğru yol alır. Ne olduğunu bile anlamazsın çoğunlukla! Bu taciz tecavüze kadar gidebilir. Tacizde kalırsa şanslısın.
Öyle bir dünyadasın! Gözü dönmüş, aklı bacak arasına sıkışmış, yaşamın farklı tarafını bilmeyen insanlarla dolu.
Diğer taraftan senin tazecik organlarına göz diken organ mafyası da var. Burada da ölüm bekliyor seni, çocuk yaşında!
Yaşamak senin için çok zor be çocuk!
Sadece çocuklar için değil bu zorluklar. Kadın olmak da zor, hem de çok! Daha kadın olmadan, çocuk yaşlarda başlar kadın olmanın zorlukları. Çocuk yaşta kadın olmaya, anne olmaya zorlarlar. İstemezsen de olursun çoğunlukla.
Kadınsın, madencisin, öğrencisin, cezaevindesin...
Çocuk doğurmak, yetiştirmek, ev işlerinin tamamı ve üstüne kocan olacak adamı idare etmek, isteklerini yerine getirmek sana kalır. Yetmezmiş gibi dayakla ödüllendirilmek de vardır! Dayağın sınırları yoktur. İki tokatla başlayıp hastanede bitebilir!
Bu iyi kısmı! Ölüm her an yanında. Mesela, boşanmaya, ayrılmaya kalkarsan ölürsün, şikâyetçi olman bile ölüm nedenin olabilir! Ölmen için bahane çok ve bu bahaneyi her yıl en az 600 erkek kullanıyor!
Ya işçi olmak, emek vererek hayatta kalmaya çalışmak nasıl bir sonuçla karşı karşıya kalıyor?
Madencisin. Yerin yüzlerce metre altındaki dehlizlerde, kömür tozu içerisinde, yeryüzüne kömür çıkartma işindesin, insanlar üşümesin diye!
Kömürü topraktan ayırırken çıkan grizu her an patlayabilir! Bunun için gerekli önlemler var olmasına var ama maden sahibi, senin daha fazla yaşamanı sağlamak için böyle bir bedel ödemek istemiyor!
İstense hiçbir maden ocağında kaza olmaz, olsa bile hiçbir madenci ölmez. Maden ocağının sahibi gerekli önlemleri alır, yaşam odaları oluşturur ise! Yapar mı? Yapmaz, sermayeden, karından harcamaz. Nasıl olsa sen ölsen yerini dolduracak işsiz çok.
İşsizin çoğaldığı yerde insanın değeri düşüyor!
O nedenledir ki senin yaşaman çok zor madenci kardeşim. Ölüm senin fıtratında varmış! Öyle söyledi birileri.
Yaşıyorsanız mucizedir
Diğer iş kollarında da durum farklı değil. İnşaatta çalışanın emniyet halatı yoktur, düşerek ölür. Bindiği asansörün halatı bakımsızlıktan kopar, ölür. Vinç devrilir, kalıp çöker, kazan patlar, fabrika yanar, yorgunluktan dişlilerin arasına, prese sıkışırsın, bir şekilde ama mutlaka ölürsün.
Her yıl en az bin sekiz yüz çalışan fıtratında ölüm var diye yaşama veda etmek zorunda kalır, bu ülkede!
Emeği ile yaşamaya çalışanlar için de cehennemden farksızdır yaşamak. Zordur. İmkansızdır.
Öğrenci, öğretim görevlisi, gazeteci, yazar, çizer ve benzeri bir meslekte, dürüst, ilkeli ve yolundan şaşmayan bir yaşam içerisinde hayatını devam ettiriyorsan, senin için de yaşamak çok zor be kardeşim.
Gözaltına alınmak, tutuklanmak, değişik, duyulmamış, yeni icat suçlar ve suçlamalarla yıllarını cezaevi duvarlar arkasında geçirmenin doğallığını yaşatıyorlar! Bunlar işin basit kısmı. Bu süreçte göreceğin insanlık dışı muamele ise hediyesi oluyor!
Vasfına bile bakmadan iş arayan milyonlarca işsizin içindeysen, iktidara yakınlığın da yoksa, arkanda sağlam destekleyenin, "hamili kart yakınımdır" diyenin, üst mevkilerde dayın, yönetim kademesinde danışmanın yoksa boşa hayal kurma.
Senin gibilerden çaresiz kalıp intihar edenlerin sayısı yüzleri geçti. Çaresizlik içinde kıvrananlar az değil. Yaşamak sizler için de çok zor.
KHK ile işten mi atıldın! Yandın. Mesleğinle ilgili ya da ilgisiz, başka bir yerde çalışman da, pasaport alıp başka ülkelerde hayatta kalma çabanı sürdürmeyi istemen de imkânsız. Kısaca ölüme mahkûmsun! Bu durumda yaşaman kolay olur mu? "Çok zor" bile az gelir sana. Çok çok zor.
Kimliğinde farklı bir dil, din veya mezhep yazıyorsa vay ki vay haline. Farklı bir dilde ıslık çalmanın bile yasak olduğu ülkede kendi dilinde rüya gördüğün tespit edilirse yanmış olmanın resmi gerekçesini yazarlar hakkında!
Haçların koltuk altında saklandığı şiirlerin mısraları arasına girmiş. Asimilasyon en hafifi olmuş bu insanlar için. Soykırımın yaşanıp yaşanmadığı tartışılırken, yaşanan katliamlar için özür bile dilenmiş ama yenileri olmayacak denmemiş!
Affedersiniz, başka kimlikte olmak hakaret olarak kabul görülmüş!
Yaşıyorsanız mucizedir.
Yaşıyorsanız, siz öyle sandığınız içindir.
Hayatta kalmak yaşamak değildir.
Yaşamak çok zor.
Yaşamak imkansıza yakın.
Yaşamak, gerçekten istiyorsan, insan gibi, insana yakışır şekilde, o senin elinde! (NT/PT)