İşleyişi, içeriği, uygulamaları ve yaptıklarıyla bir bütün olarak değerlendirilip, derin tahliller sonucu ismini "faşizm" koyduğun devletten "adil" olmasını istemek, biraz da olsa saçmalamak olmuyor mu?
Karşında, düşman olarak ilan ettiğin bir devlet, o devletin egemenleri, seni sömürenler, sömürebilmek için de devlet denilen örgütlü yapıyı kendilerine uygun bir şekilde kullanan güçler var.
Kendi iktidarını sağlamlaştırmak, iktidarının bekası için gereken her türlü tedbiri almak, sömürüsünü rahatça yapabilmek için elbette ne gerekiyorsa onu yapacaklar!
Şiddet gerekiyorsa şiddet, işkence gerekiyorsa işkence, baskı gerekiyorsa baskı uygulayacaklar.
Adalet iktidar için çalışır, senin için değil! Bilirsin.
Yaşananlar bir iktidar savaşıdır. Onlar sömürüye devam etmek için, sen ise sömürüsüz bir dünya için iktidar savaşı veriyorsun.
Savaşın kuralı olmaz!
Savaşın suçu da olmaz ki savaşın kendisi zaten suçtur.
İktidarı almak, iktidar olmak, iktidarının sürekliliğini sağlamak zorundasın. Aynı zorundalık rakibin için de var.
Ölüm kalım mücadelesi. Bu mücadelenin sonunda taraflardan birisi için ölüm var ise, adalet, kural, eşitlik, orantılı güç gibi kavramların çalışması beklenemez.
Bu nedenle de, iktidardan adil olmasını, işkence yapmamasını, baskı uygulamamasını, insanca davranmasını, suçluların cezalandırılmasını, faili meçhullerin bulunmasını, katillerin yargılanmasını bekleme gafletine düşmemek gerekiyor.
Elbette bu taleplerin olacak. Elbette her cephede savaşacaksın. Elbette gücün neye yetiyorsa orada mücadele edeceksin. Ancak bu tür cephelerde mücadele ederken, sonucunda güzel şeylerin olacağını beklemeyeceksin.
Sen iktidar olmadan güzel günler gelmeyecek!
Sen iktidar olmadan kötülükler bitmeyecek.
Onlar, iktidarlarını devam ettirebilmek için işkenceye devam edecekler. Uyguladıkları baskı her geçen gün artacak. En ufak talebine şiddetle cevap verecek, en ufak tavizi bile göremeyeceksin.
Sen onları zorladıkça şiddetin ölçüsü artacak.
Sen onları korkuttukça, korkuları oranında zalimleşecekler. Korkuları oranında adaletsizleşecekler. Korkuları oranında kuralsızlaşacaklar.
Ancak bir terslik var!
Onlar, iktidar olmanın ve alabildiğince iktidarda kalmanın bilinci ve ciddiyetiyle hareket ederken sen, iktidar olabilmek için gereken ciddiyeti göstermekten çok uzaksın.
Sayısal üstünlüğüne rağmen bu ciddiyet içerisinde değilsin. Sızlanıyorsun. Korkularınla yüzleşemiyorsun. Düşmanından gerçek anlamda adalet bekliyorsun. Ve işin en acısı, senin yapman gereken hareketi yapacak bir süpermen bekliyorsun!
Asıl önemlisi, onlar da bunu biliyor ve gittikçe arsızlaşıyor, yüzsüzleşiyor, yaptıklarını, yapacaklarını gizlemeden, saklamadan yapıyorlar.
Katiller beraat ediyor, tecavüzcüler serbest bırakılıyor, hırsızlara madalya veriliyor!
Gerçekleri görme şansın bile neredeyse yok edilmiş. Gündemle istedikleri gibi oynuyor ve seni yönlendirebiliyorlar.
Sivas katliam sanığı affediliyor. O katilin iktidar için en ufak değeri bile yok ama gündemi değiştirme konusunda önemli bir meta. Sayesinde Suriye'deki son olumsuzlukların birçoğu görülmedi, perde arkasında kaldı.
Her şeyi bir tarafa koyalım.
Sen ne istediğini biliyor musun? "Faşist" olarak adlandırdığın sömürücü iktidarı yıkmak istediğinden emin misin? Baskı, zulüm ve işkenceyi bitirip, savaşları sona erdirip, barışın hüküm sürdüğü, insanca yaşamın temel alındığı bir dünyayı yaratmak konusunda samimi misin?
Soruların cevabı "evet" ise, düşüncelerinin gerçekleşmesi için ne yapılması gerektiğini de biliyorsundur.
Sen, iktidar olana kadar işkence, baskı, zulüm, haksızlık, adaletsizlik yaşanacak. Katiller aramızda dolaşacak. Tecavüzcüler suratımıza bakarak sinsice gülümseyecekler. Bu düzen devam ettikçe insanca yaşam beklemeyeceksin, olmayacak.
Senin tek şansın var, iktidar olmak.
Gerisi teferruat... (NT/AÖ)