Manisa’nın Soma ilçesindeki maden faciasından sonra karanlıkta kalan birçok noktanın yanı sıra üzerinde en çok durulan konulardan (ihmallerden) biri, neden yaşam odası ya da odaları yoktu. Ölen yüzlerce insan için hiçbir suçlu bulunamazken; denetçisinden maden sahibine kadar ve bunca insanın ölmesinin istifa sebebi sayılmazken ihmaller zincirinin tek halkası üzerinden yapılan analizler ta en başından yanlıştır, yanlıdır.
Madende neden yaşam odası yoktu?
Bu size de iki bin yılında cezaevlerine yapılan ve otuz beş kişinin ölmesiyle sonuçlanan Hayata Dönüş operasyonunu hatırlatmıyor mu?
Bugün Türkiye’nin hangi ilinde dört kattan fazla bir bina yaparsanız yapın asansörü zorunlu kılan bir imar mevzuatına sahip olduğumuzu hatırlatacak uygulamalarla karşılaşacaksınız.
Basit, sıradan yarına kalacak mimari özellikleri olmayan bir binaya asansörü zorunlu kılarken Soma’da yerin kaç kilometre altındaki birinci derecedeki risk oluşturan bir iş kolu olan madende asansör istemek, zorunlu tutmak aklına gelmiyor. Sağ kurtulan işçilerin: ne asansörü, ne trafo yangını, asansör falan yok burada, biz bantlarla inip çıkıyoruz demeleri, bunun denetlemelerde nasıl fark edilmediğini üstüne üstlük örnek iş yeri seçilmesinin şartları araştırılmalı.
Mevzuatta varsa yerinde olmaması neden görmezlikten gelindi. Denetleyen kim? Belediye başkanından, valisine, emniyet müdüründen bakanına kadar maden sahibi ile olan ilişkileri incelenmeli, araştırılmalıdır.
Yaşam odası ne işe yarar?
En basit şekliyle uçaklarda kara kutu denilen alet, cihaz uçak parçalansa dahi sağlam kalabilme özelliğine sahip bir şekilde imal ediliyor ve monte ediliyor. Peki, birinci dereceden riskli bir iş kolu olan madende bir asansörü fazla gören, yapmayı, yaptırmayı aklına getirmeyen bir işletme anlayışı yaşam odası denilen tamamen yanmayacak, zarar görmeyecek şekilde inşa edilmesi gereken bir bölmeyi yapar mı? Yaşam odası bu ülkenin lügatinde yokken gözünü kar hırsı bürümüş, teşviklerle gün geçtikçe palazlanarak Maslak’ın orta yerine en büyük gökdeleni inşa etmiş bir şirketin lügatinde olur mu?
Daha ilk dakikalardan itibaren maden şirketini aklamaya yönelik açıklamalardan da anlayacağımız gibi bu iş cenayetinde kimsenin suçlu bulunmayacağı, kimsenin istifa etmeyeceğinin ipuçlarını görmüş olmamız gerekirdi. Ölenlerin yakınlarının feryatlarını dinlemek yerine, azarlayarak, tartaklayarak, biber gazı sıkarak yaşayanlara yaşam odasının ne demek olduğunu çok net bir şekilde anlatan, gösteren bir hükümet var bu ülkede. Öyle bir hükümet ki kendi gibi düşünmeyen herkesi komploculukla suçlayacak kadar şuurunu kaybetmiş durumda.
Yaşam odası bu ülkede mevcut hükümet gibi düşünmeyenler için düşünülen ironik bir odadır. Bu odanın temelleri iki bin yılında Hayata Dönüş operasyonuyla atıldı.
Ondokuzuncu yüzyıl Avrupa’sı ile yirmibirinci yüzyıl Türkiye’sini karşılaştırmak bulunduğumuz şartlar itibari ile bir itiraf mı yoksa manipülatif bir söylem mi? İnsanlara bu sizin kaderiniz diyerek, hutbeler okutarak şükürler olsun ki biz yaşıyoruz zihniyetini, dini yaşam biçimini bilinçaltına yerleştirerek yönlendirmek bir tür yaşam odası değil de nedir. Bu ülkenin helal süt emmiş pırıl pırıl evlatları nice karanlık odalar, ikna odaları, işkence odaları, tecrit odaları gördü ama yaşam odası görmedi. (HB/HK)