Siz Kemalettin Rıdvan Yalın'la tanıştınız mı? Ben tanıştım.
Devlet Demiryolları çalışanı, 52 yaşında. El örgüsü kazaklar giyiyor. Evinin balkonunda güvercin besliyor. Yağmurlu günlerde sokakta yürürken kaldırımdaki salyangozları onlara zarar gelmesin diye kenara koyuyor.
Polis-Halk yürüyüşü
Bu hafta polis teşkilatının 163. kuruluş yıl dönümü kutlanıyor. Bu kutlamalar çerçevesinde pek çok etkinlik yapıldı. 6 Nisan'da "polis halk yürüyüşü" adı altında polisler Mecidiyeköy-Taksim arasında yürüdü. Tabii bu yürüyüş boyunca civar yollar trafiğe kapatıldı. Yüzlerce kişi yolda kaldı.
Polis 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi işçilere Taksim'i yasaklamaya çalışırken, geçen yıl onca şiddet yaşanmışken kendi kutlamalarında Taksim'de yürümekte hiçbir beis görmedi.
Bu yıl polisin halkla ilişkiler ve reklam kampanyaları çok daha güçlü, çok daha yaygındı. Kampanyaların ana teması polisin canı pahasına -canhıraş- çalıştığı. Alevler içinde kalan birini kurtarırken polis ya da –ki bu yüzden ihmalsizlik gösterdiği gerekçesiyle eleştirilmişti- hiçbir koruma tedbiri almadan bomba olduğundan şüphelenilen paketi açmaya çalışan polis gibi kampanya görselleri kullanıldı.
Sizi hiç polis vurdu mu? Kemalettin Rıdvan Yalın'ı vurdu.
19 Ocak'ta Hrant Dink anmasının ardından İstiklal Caddesi'nde yürümeye sloganlarla devam eden yaklaşık bin kişilik gruba polis müdahale etti. Grup Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) binasını ve çevredeki birkaç dükkanı taşladı. Polis kalabalığa biber gazı sıktı. Dağılan kalabalıktan sokak aralarına kaçışan 14 kişi kötü muameleyle gözaltına alındı. İşte tam bu sırada Yüksek Kaldırım'dan bir el silah sesi duyuldu. Yarım saat sonra bacağından kurşunlanmış bir kişi sedyeyle ambulansa taşınırken "Ben vatandaşım. Polis beni hedef gözeterek vurdu. Benden kesilen vergilerle alınan mermiyle beni vurdu" diye bağırıyordu. Bu kişi Kemalettin Rıdvan Yalın'dı.
Böyle bir açıklama yapmasının nedeni polisin onu yok yere, keyfi bir şekilde vurduğu için ve hâlâ hayatta olduğu için kendi akıbetinden duyduğu endişeydi. Anlattığına göre aklına ilk gelen başına böyle olayların geldiği kişilerden bir daha haber alınamamasıydı.
Bu endişesinin yersiz olmadığını hep birlikte gördük. Adı Taksim Polis Merkezi'nde gözaltına alınan 15. kişi olarak kayıtlara geçti. Gözaltına alınanlar avukatların karakol önünde toplanması, basının harekete geçmesinin ardından akşam serbest bırakılırken kaval kemiği parçalanan Yalın Taksim İlk Yardım Hastanesi'nde tam beş gün boyunca başında iki polisle gözaltında olduğu söylenilerek tutuldu. Kayıtlarda üzerinde gazete bayilerinden herkesin temin edeceği "Birgün gazetesi ve ilavesi Hrant Dink fotoğrafı" çıktığı yazılıydı. Avukatları gözaltına dair belge istediler. Hastanedeki polisler karakola, karakol savcıya yönlendirdiği sırada Yalın hastanede, tuvalette ihtiyacını giderirken bile polis nezaretinde tutuldu, onu vuran polis yanına ziyaretçilerini de yaklaştırmadı. Nefesini ensesinde hissettirmek için yasa masa dinlemedi, yanındaki yatakta uyudu, başındaki sandalyede oturdu.
"Herkesin polisi kendi vicdanıdır!"
Şişli Emniyet Müdürlüğü Binası önünde "Herkesin polisi kendi vicdanıdır" yazıyor. Polisinse vicdansızlarla uğraştığı söyleniyor.
Sormak lazım görevi şüpheliyi adalete teslim etmek olan polis ne zamandan beri cezayı kendi kesiyor. Üstelik polisin adaleti yargısız tecelli ediyor. Nişan alıyor, ateş ediyor, vuruyor.
Yalın'ın başına gelenler bir "vaka"dan ibaret olsaydı onu vuran polis cezalandırılmaz mıydı?
Amirlerinin o polise 2007'nin Haziran ayında yapılan değişiklikle genişleyen vazife salahiyet kanununu nasıl anlattıklarını bilmiyoruz.
Yalın'ın başına gelenler bir "vaka"dan ibaret değil çünkü Polis Haftasının son günü olan dün (10 Nisan) Yalın Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan 6 Haziran'da mahkemede yargılanacağına dair ihtarname aldı. 15. kişi olarak kendi adının da geçtiği bu belgede İstiklal Caddesi'ndeki taşları söküp polise attığı, sağa sola zarar verdiği, "silahlı mücadele" diye slogan attığı yazılıyor, böyle suçlanıyor.
Yalın ise "Ben mağdurum. İstiklal Caddesi'ndeki olaylar bittikten sonra polis beni vurdu. Şahsi olarak katılmadığım eylemlerle suçlanıyorum. Üstelik polis havaya ateş etmedi. Hedef gözetip ilk açtığı ateşle beni vurdu" diyor.
Bacağı hâlâ alçıda olan Yalın polisin iddia ettiği bütün bunları yapmış olsa bile silahsız biri olarak vurulmalı mıydı?
Siz Feyzullah Ete, Festus Okey, Baran Tursun, Ramazan Dal, İkbal Yaşar, Fahrettin Şedal ve Zeki Erinç ile tanışmış mıydınız? Artık göğsüne polis tekmesi yiyen Ete de, Taksim Polis Merkezi'nde vurulan Okey de, polisin dur ihtarına uymayan Tursun da, Newroz kutlamak isteyen Yaşar, Dal, Erinç ve Şedal da hayatta yoklar. (EZÖ/GG)
Kemalettin Rıdvan Yalın'ın videosunu izlemek için tıklayınız.